Ak Parti ve MHP'nin türban açıklamalarına Yargıtay'dan cevap geldi.
Abone olYargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya "Türban serbestliği laik, üniter yapıya ayrırı faaliyet alanı yaratır" dedi.
Başbakan Erdoğan "türban konusunu çözmek için tek maddelik değişiklik yeter" dedi ve MHP'den destek istedi. MHP de anayasanın 10. maddesinin 4. fıkrasında yapılacak düzenlemeyle türban sorununun çözüleceğini söyledi. İki partinin anlaşma yolunda ilerlediğini gören Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya "Türban serbestliği laik, üniter yapıya ayrırı faaliyet alanı yaratır" diyerek tepkisini ortaya koydu.
Anayasa ile koruma altına alınan maddeleri hatırlatan Yalçınkaya, ''Basın Bildirisi'' başlığıyla yaptığı açıklamadakaydetti:
ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİ DEĞİŞTİRİLEMEZ
'Bağımsız ve egemen olan her devletin, partiler üstü olan bir devlet
politikası vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devlet politikası, işgal
güçlerinin yurttan çıkarılıp, Lozan Anlaşması sonucu ülke sınırlarının yeniden
belirlenmesi ve kurucu devlet ve kurucu meclis tarafından yapılan 1924 Anayasası ile belirlenmiştir. 1982 Anayasası ile de anılan devlet politikası değiştirilemez hükümleri de konulmak suretiyle koruma altına alınarak başlangıç hükümleri ve ilk dört madde açıklanmıştır. Cumhuriyet yönetiminin ilkesi olan halkın egemenliği kuralı gereği de halk oyu ile kabul edilmiştir.
CUMHURİYETİN TEMEL İLKELERİNİ YOK SAYMAK HALKI ÇATIŞMAYA GÖRÜRÜR
Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği halkı önce bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği açıktır.
SONUCUNA SİYASİ PARTİ KATLANIR
Eğitim ve öğretim kurumlarında bazı giysilerin kullanılmasının özgürlük sayılıp, özgürlükler içine alınmasının mezheplerin, cemaatlerin ırkçı örgütlerin ayrılıkçı güçlerin sembollerini rahatça kullanacakları, yayacakları, eğitim görenleri örgütleyerek huzursuzluğa, saflara ayıracağı, eğitim ve öğretim kurumlarının yukarıda sayılan etkin örgütlerin alanı haline getireceği, laik ve üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanına dönüştüreceği Yüce milletimiz ve ülke ile milletin koruyucusu olan yasalar önünde sorumluluğun anayasa ve yasalar gereği bu yönde beyan ve faaliyetlere bulunan siyasi partilere ait olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
DEĞİŞİKLİKLER YASAL YOLLA YAPILABİLİR
Siyasi partiler; mevzuatın veya yasal ve anayasal yapının değiştirilmesi konusunda girişimde bulunurken önerilen kuralların ve buna ulaşmadaki faaliyetlerin her bakımdan yasal ve demokratik olmasına dikkat etmelidir.
Önerilecek değişikliğin kendisi temel demokratik prensiplerle anayasada
belirtilen insan hakları ile, Atatürk Milliyetçiliği ile laik ve sosyal hukuk
devleti ile bağdaşmalıdır. Demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasa dışı yorumlarla tarif ederek oluşturulan siyasi projeleri öne süremeyecekleri, bu nitelikteki beyan ve eylemlerin gerek iç hukuk gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi korumasından yararlanamayacağı gözetilmelidir.''