Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir döneme damga vuran Selam Tevhid kumpas davasının firari sanıklarından eski Ergenekon savcısı Cihan Kansız kırmızı bültenle aranmasına karar verdi.
Abone olYargıtay 16. Ceza Dairesi, Selam Tevhid'de kumpas davasının firari sanıklarından eski "Ergenekon" savcısı Cihan Kansız hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi.
Kamuoyunda "Selam Tevhid" olarak bilinen soruşturmada binlerce kişi hakkında usulsüz dinleme kararı vermekle suçlanan 54 hakim ve savcının yargılandığı davanın görülmesine başlandı.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiasına yönelik soruşturmanın yargı ayağını oluşturan ve Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülen davanın ilk duruşması, sanık sayısının fazlalığı, Yargıtaydaki salonların yetersizliği nedeniyle Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda yapıldı.
Duruşmaya, 15'i tutuklu 17 sanık, yakınları ve sanık ile müşteki avukatları katıldı. Dosyanın sanıklarından 34'ünün firari olduğu, tutuksuz yargılanan 3 sanığın da mazeret bildirerek duruşmaya katılmadığı belirtildi.
Duruşmada sanıklar, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi ve tutukluluk hallerine ilişkin savunma yaptı.
Sanıklardan, Hrant Dink davasında "örgüt yok" kararı veren eski hakim Rüstem Eryılmaz, İran uyruklu 3 kişi hakkında tek bir dinleme kararı verdiği için suçlandığını söyledi. Eryılmaz, kamuoyunca bilinen şahıslarla ilgili 275 dinleme kararı veren başka bir yargı mensubunun bu eyleminin disiplin konusu dahi yapılmadığını ileri sürerek, tahliyesini istedi.
Eski İstanbul hakimi sanık Mehmet Erdoğan ise gözü dönmüş cani ruhlu FETÖ/PDY mensuplarınca gerçekleştirilen darbe girişimini şiddetle ve nefretle kınadığını, hayatının her döneminde cemaate karşı olduğunu öne sürdü. FETÖ/PDY mensubu olmakla suçlanmanın kendisi için ölümden beter olduğunu ifade eden Erdoğan, örgütün ülkeyi ele geçirmeye çalıştığını, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için 17-25 Aralık ve MİT tırları kumpaslarını kurduğunu, başaramayınca da hain darbe planını hayata geçirdiğini söyledi.
Bu örgütün bitirilmesi için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu dile getiren Erdoğan, örgütün hiçbir toplantısına katılmadığını, Bank Asya'ya para yatırmadığını, örgütün Adalet Bakanlığı ve HSYK'da etkili olduğu dönemde etkin bir rol almadığını, hiçbir zaman bylock adlı programı kullanmadığını anlattı.
"BİLMEDEN İMZALAMIŞIM"
Eski Başbakanlık Danışmanı ve Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk ile gazeteci Hüsnü Mahalli hakkında dinleme kararı verdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gelen talep yazılarını bilmeden imzalamışım. Bilerek, isteyerek böyle bir karar vermezdim. Bürokrat, danışman, gazeteciler gibi ünlü kişilerin soruşturmaya dahil edildiğini basından öğrendim. Görevli olduğum dönemde emniyetten, KOM'dan, jandarmadan, MİT'ten çok fazla talep geliyordu. Dosyayı bile görmeden bu kararları verdim. Önemli olan bu işi organize eden emniyet görevlilerinin ve kumpasın içindeki savcıların tespit edilmesi. Devletin polisi, jandarması olarak bildiğim insanların talepleri doğrultusunda bu kararları verdim. Bunların terör örgütü üyesi olduklarını bilemezdim. Bunlar yalnızca beni değil, devletin her kademesini uyutup istediklerini almışlar. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da dile getirdi. Devletin bütün kurumları, MİT hatta Cumhurbaşkanımız bile o dönemde bunların farkına varamamış. Kurulan bu sistemde hakimlerin, önüne getirilen talebe imza atmaktan başka şansı yoktu."
Sanık Birol Bilen de 3 kişi hakkında dinleme kararı aldığını, bunların hiçbirinin ünlü, siyasetçi, bürokrat olmadığını savundu. Bilen, MİT'ten kendisi hakkında rapor talep ettiğini, bu raporda FETÖ ile bağlantısının bulunmadığının belirtildiğini öne sürdü.
Kamuoyunda eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u tutuklayan hakim olarak bilinen sanık Vedat Dalda ise 16 dinleme kararı verdiğini, ardından hakkında soruşturma açıldığını, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklandığını söyledi.
Soruşturma açıldıktan tutuklandığı sürece kadar imkanı olmasına rağmen kaçma girişiminde bulunmadığını öne süren Dalda, tahliyesini talep etti.
Diğer sanıklar da tutukluluk hallerinin kaldırılmasını ve tahliyelerine karar verilmesini istedi.
CİHAN KANSIZ HAKKINDA YAKALAMA KARARI
Verilen aranın ardından Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil, sanık ve avukatların taleplerine ilişkin ara kararları açıkladı.
Buna göre, sanıklar hakkında bu davada isnat edilen suçları kapsayan mükerrer soruşturma ve tutuklama kararı bulunup bulunmadığına ilişkin ilgili yerlere müzekkere yazılması kararlaştırıldı.
Sanıklardan eski hakimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in, "Paralel Yapı" soruşturmaları kapsamındaki tutuklular hakkında tahliye kararı verdikleri gerekçesiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandıkları davada da aynı suçtan tutuklu bulunmaları nedeniyle, bu dosyadaki tutukluluk kararı kaldırıldı.
Davanın firari sanıklarından, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında tutuklama talep eden eski "Ergenekon" davası savcısı Cihan Kansız hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verildi.
Diğer sanıkların tahliye talepleri reddedildi ve tutukluluk hallerinin devamı kararlaştırıldı. Duruşma 22 Kasım'a bırakıldı.
Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurulduğu iddiasıyla 54 hakim ve savcı hakkında hazırlanan ve iddianame yerine geçen son soruşturma kararında, sanıkların "darbe girişimi", "casusluk" ve "silahlı terör örgütü kurma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları isteniyor.
Darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalarda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Dairesi Başkanı Tuğamiral Hasan Kulaç, Jandarma Kurmay Albay Ömer Kulaç ve Yargıtay Üyesi Hüseyin Kulaç kardeşler tutuklanmıştı. Hüseyin Kulaç’ın eşinin ağabeyi ise Ergenekon ve Oda TV gibi kumpas davalarının savcısı olan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Cihan Kansız.