Yargıtay 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yargılandığı davanın temyiz incelemesini tamamladı.
Abone olYargıtay 16. Ceza Dairesi, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yargılandığı davanın temyiz incelemesini tamamladı.
12 Eylül askeri darbesine ilişkin dava Ankara 10. Ağrı Ceza Mahkemesinde görüldü. 12 Eylül davasında sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca önce "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldı, ardından takdiri indirimle bu cezaları "müebbet hapis cezasına" çevrildi.
Kararın temyiz edilmesinin ardından, süreç devam ederken, Kenan Evren 9 Mayıs 2015'te, Şahinkaya 9 Temmuz 2015'te vefat etti.
Yerel mahkeme kararının temyiz incelemesini tamamlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi ancak kararda, darbe suçuna ilişkin tespitlerde bulunuldu.
"DARBE SUÇUNU YAPTIRIMSIZ BIRAKMAK CEZANIN ÖNLEYİCİLİĞİNİ ETKİSİZ KILAR"
"Anayasal düzenin cebren ilgası ve meşru hükümetin askeri darbe ile devrilmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerin İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinden kaynaklanan görev kapsamında kaldığının savunulması hukuki dayanaktan yoksun, demagojik bir yorumdan ibarettir." denilen kararda şunlar kaydedildi:
"Suç tarihi itibarıyla ülkemizde çok partili hayata geçişten sonra, köklü temelleri olmayan demokrasi serüveninde, henüz demokrasi kültürünün oluşmasına fırsat vermeden darbe yapma alışkanlığını sıradanlaştıranların, unvan ve statüleri ne olursa olsun, ihlal edilen hukuk düzeninin tesisi, toplumun demokratik geleceğinden emin olması ve mukadderatını tayin hakkının korunması bakımından, her suçlu gibi cezai bir yaptırıma tabi tutulması hukuk devleti olmanın gereğidir."
Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararında, "Ceza hukuku açısından, halkın iradesine en ağır müdahalelerden olandarbe suçunu yaptırımsız bırakmak cezanın önleyiciliğini etkisiz kılacağı gibi, sonradan işlenebilecek suçlar yönünden teşvik edici olacaktır." görüşüne yer verdi.
"HUKUK DEVLETİNDE HİÇBİR GÖREV KİŞİLERE SUÇ İŞLEME HAKKI VEREMEZ"
Gerekçeli kararda, "Darbe öncesi yaşanan ağır ve muhakkak olduğu savunulan tehlikelerin anayasal düzenin değiştirilmesini hangi suretle zorunlu kıldığı açıklanamamıştır. Sıkı yönetim uygulanan ülkede sanıkların tehlikeye karşı koyma yükümlülükleri bulunmaktadır." denildi.
"Bu itibarla tehlikenin vukuuna bilerek sebebiyet veren, tehlikeye karşı koyma yükümlülükleri bulunan, anayasal düzeni değiştirmeden de tehlikeyi bertaraf etme imkanına sahip olduğu anlaşılan, eylemlerinde tehlike ile mukayese edildiğinde açık orantısızlık bulunan sanıkların müsnet suçları zorunluluk halinde işlediklerinin kabulü hukuken mümkün görülmemiştir." ifadelerine yer verilen kararda şunlar kaydedildi:
"Bir iç hizmet kanununun, üst norm olan anayasayı değiştirme yetkisi veremeyeceği de açıktır. Anayasaldüzeni cebren değiştirmeyi suç olarak düzenleyen 765 sayılı TCK'nın 146. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olduğu gözetildiğinde anılan kanunun, sanıklara suç olarak tanımlanan 'anayasal düzeni cebren değiştirme' hakkı vermeyeceğinde de kuşku yoktur. Hukuk devletinde hiçbir görev kişilere suç işleme hakkı veremez."