BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Yaradılış tesadüf olamaz

Tanrı Yanılgısı'nın yazarı Richard Dawkins artık evrime inanmadığını açıkladı.

Abone ol

“'nın yazarı Richard Dawkins artık evrime inanmadığını açıkladı." başlıklı aşağıdaki alıntıları Sevgili Kenan Demirtaş gönderdi. İlgili internet sitelerine girip inceledim. Batı dünyasının gündemi ile bizim gündemimizin farklılığına üzüldüm.

Akıllı insan uzun vadeli planlama, zamanlama, sıralama, kendini bu bilgilere göre organize etmeyi başaran kişidir. Öldükten sonrasının planını ve hesabını düşünmeyen insana akıllıca hareket ediyor diyemeyiz.

Varoluşunun farkında olan, anlamlılığı sorgulayan, zaman algısı olan tek varlık insandır. İnsanoğlu ‘Tesadüfi varoluş’un mu, yoksa ‘Kozmik bir zeka’nın mı ürünü olduğunu anlamaya çalışıyor? Hakperest araştırmacılar gelgit yaşasalar bile semavi öğretiyi doğrulayan bulgulara ulaşıyorlar.

İşte Richard Dawkins’in en önemli açıklamaları:
"Ben şahsen bir köpek ya da bir insan gibi kompleks bir canlıyı salt tesadüfün ortaya çıkarabileceğini düşünemiyorum. . . Eğer bu bir tesadüf teorisi olsa, o zaman bunun işlemeyeceğini en akılsız kişi bile bilir. "(Al Jazeera Televizyonu ile 21 Temmuz 2008 tarihinde yaptığı röportajından)

"Eğer rastgele olsaydı o zaman gördüğümüz fevkalade karmaşık ve mükemmel formların oluşmasına neden olamazdı... Evrimin kendisinin rastgele bir süreç olduğu fikri oldukça gülünçtür. İnsanların gerçekten bu akıl almayacak saçmalığa inanıp inanmadıklarını merak ediyorum. Darwinizm gerçekten tesadüfleri anlatan bir teori olsaydı işe yaramayacağı, ezici, ses getirici ve kesin biçimde açıktır."
(http://richarddawkins.net/mainPage.php?bodyPage=article_body.php&id=170 )

"Bu durum söz konusu donanımların tesadüflerle biraraya gelmiş olamayacağını göstermektedir ve elbette mantıklı hiçbir bilim adamı bunun böyle olabileceğini söylememiştir."
(http://richarddawkins.net/mainPage.php?bodyPage=article_body.php&id=170 )

"Rastgele mutasyonların zürafanın boynu ve elbette diğer her şeyin evrimi için iyi bir açıklama olmadığını çok doğru söylediniz."
( http://www.simonyi.ox.ac.uk/dawkins/FAQs.shtml )

Meraklılar daha ayrıntılı inceleyebilirler. Bu çerçevede siyasallaştırılan hatta laiklik tanımlamasında ‘Kazıye-i Muhkem’ kabul edilen, değiştiremeyeceği ve tartışılmayacağı öngörülen fikirlerin nasıl tartışıldığını anlamamız gerekir.
Çünkü son biyolojik bilimlerdeki gelişmeler ve DNA’nın varlığı ilk varoluşun görünmeyen kozmik bir zeka tarafından yapılmış olması gerektiğini doğruluyor.

Çünkü bilgisayar teknolojisindeki son gelişmeler ve telsiz internetin görünmezi görünür yapması önemli bir kanıttır. Evrenin kendini göstermeyen kozmik ve mutlak bir akıl tarafından saniye saniye cüz-i iradeler ortadan kaldırılmadan yönetilmesi mümkündür.

Çünkü güçlü duyguların diğer insanların beyninde ayna nöronları (sinir hücreleri) harekete geçirdiğinin bilimsel olarak gösterilmesi devrim niteliğinde bir keşiftir.

Biz küçük güçlü duygularla istem dışı olarak diğer insanları etkileyebiliyorsak evreni döndüren gücün sevgi olduğunu savunan Mevlana’ya hak vermemiz gerekmez mi?

Evrenin sırlarını beş duyu ile çözemiyorduk ama şimdi yeni beyinsel algılarımız evrenin sırlarını çözme konusunda bize yol göstermeye başladı. Çünkü evrenin bir dış güç tarafından tasarımsal varoluşu rastlantısal varoluşumdan daha akla yakındır. Evrim varsa bile bu gücün kontrolünde olur.

Sığ aydınlanmacılar kendi küçük akıllarını öyle kutsallaştırmışlardı ki tanrının olmadığına inanıyorlardı. Tanrı vardır diyenleri “Bana saldırıyor” diye algılıyorlardı. Anayasa mahkemesi karar gerekçelerinde böyle bir saçma yorumu yazarsa şaşmamak gerekir.

Bugün Türkiye’de sığ aydınlanmacıların gizli gündemlerinde tanrı yoktur düşüncesi vardır. Fakat “Benim dedem müftü idi” ile söze başlarken aslında “Sen gericisin” diyerek kendi yaşam alanlarını genişletmeye çalışırlardı.

Her masada farklı konuşan, çıkarını kutsallaştırmış, bilim adamı veya hukuk adamı değil pozisyon adamı olan sığ aydınları daha iyi anlayalım.

Bazı insanlar diğer insanları Allah kavramı ile aldatır bazı insanlarda diğer insanları Atatürk kavramı ile aldatır. Gerçek bilimsel bakış ikisini de görebilmektir.

Tanrı kavramını tartışmaktan korkmayalım. İslam dininde imanın en sağlamı için ‘Tahkik-i iman’ denilir böyle bir inançta araştırıp sorgulamaktan geçer.

Tarihte inançların cezalandırıldığı diktatörlükler de olmuştu. Bir de bugünün Türkiye’sinde üniversitelerde inançlarının gereğini yerine getirmek isteyen genç kızlar için oluyor.

İslam dininin güçlü bir irade oluşturduğu Osmanlı döneminde farklı inançlar ve ideolojiler “Şeytana tapmak dahil”, mütecaviz olmadıkça cezalandırılmamıştı. Ama bugün Paranoya ile malul akıllar masum dini eylemleri tehdit olarak görüyorlar.

Dar görüşler, dar düşünceler. Göz kapamakla gündüzler gece olmuyor, sadece gözünü kapayanın dünyası kararıyor. Bu kişiler kendilerine aydınlamacı diyorlar. Tıpkı rüyada iken kendini uyanık zannedenler gibi.

Bazılarının beynine gözlük lazım, toprağın altını görebilmeleri için....
(Nevzat Tarhan)