Yaptırımlar Türkiye'yi korkutabilir mi?
Uluslararası ilişkiler ülkelerin birbirlerine yönelik yaptırımlarının ve yaptırım tehditlerinin gölgesinde yürüyor. ABD, yaptırım silahını en fazla kullanan ülke. Çin’e, Kuzey Kore’ye, Küba’ya, Venezuela’ya, Meksika’ya, İran’a, Rusya’ya yönelik yaptırımları hala devam ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarları ile çelişen durumlarda BM kararına ve uluslararası hukuki bir norma dahi gereksinim duymaksızın sadece yaptırım uyguladığı ülkeyi değil, o ülkeyle ilişki içinde olan tüm ülkeleri etkileyecek şekilde büyük ölçekli yaptırımlar uygulayabiliyor. Nükleer çalışmalar konusunda uluslararası taahhütlerine uymadığı gerekçesiyle İran’a uygulanan yaptırımların günbegün çerçevesinin genişlemesi en fazla Türkiye’yi etkiliyor.
Güya muhalif, özünde Türkiye düşmanı pek çok çevre Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almaya karar verdiği andan itibaren sürekli bunun bir bedelinin olacağı, ABD’nin Türkiye’ye yıkıcı yaptırımlarının gerçekleşeceği iddiasını ortaya attı. Türkiye, ödemelerini vaktinde yaptığı, proje ortağı olduğu F-35 projesinden çıkarıldı ama iddia edildiği gibi büyük ölçekli yaptırımlarla yüz yüze gelmedi.
Gelmemesi normal.
Patriot sistemi almak için yıllarca mücadele verildi, NATO üyesi bir ülkeye, dört bir yanı sıcak çatışma ve savaş ile çevrili iken parasıyla bu sistem kurulmadı ise bunun sorumlusu kimdir? Trump’ın bile yalın bir şekilde görüp ifade ettiği bu gerçek karşısında Türkiye’ye ve siyasi iktidara yönelik eleştirilerin ne tür bir geçerliliği olabilir?
Elbette F-35 programından çıkarılmak da Türkiye için bir bedel olarak değerlendirilebilir. Sıkıntılı bir durumdur ve ABD tarafından bu konuda ileri sürülen argümanların hiç birisi bilimsel, teknik, askeri ve hukuksal bağlamda gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
Kaldı ki, Türkiye S-400’leri konuşlandırmaya başlayınca ABD’de Patriot'ları satma konusunda ilk ciddi adımlarını attı.
İnanıyorum ki F-35 konusu da çözüme kavuşacaktır. Sonuç itibariyle çok pahalı bir ürün ve bu ürünün maliyeti ve karlılığı içinde Türkiye’ye satılacak kısım da var. ABD’nin bu kadar büyük bir çıkardan vazgeçmesi öyle kolay değil…
Şimdi Akdeniz’in doğusunda, Türkiye’nin kendi menfaat alanı içinde yürüttüğü araştırmalar dolayısıyla ve Suriye’nin Kuzeyinde güvenliğini temin için gerçekleştirdiği faaliyetler üzerinden AB kaynaklı yaptırımlar üzerinde duruluyor…
Bunların hepsi uluslararası hukukun zorlanması, hatta hiçe sayılmasıdır. Dünyayı böylesine içinden çıkılmaz, kuralsız bir yere çevirirsek yarınlarda kimsenin rahatı ve huzuru kalmaz. Kendisini birazcık güçlü görenin diğerine dönük yaptırımları dünyanın tüm ekonomik ve siyasi dengelerini alt üst eder.
Türkiye ise bu neviden tehditlere, şantajlara boyun eğmeyecek kadar güçlü bir ülkedir. Şimdiye kadar kendisine yöneltilen hiçbir yaptırım silahı başarılı olmamıştır. Bundan sonra da olması mümkün değildir. Türkiye ile ilgili olarak yaptırımlar üzerinden bir netice elde etmeyi düşünenlerin, önceki gün özgürlüğüne kavuşarak sağ salim ülkemize dönen Hakan Atilla örneğini çok iyi görüp değerlendirmesinde yarar vardır.
Halkbank’ın İran ile sürdürdüğü bankacılık faaliyetleri üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışanlar, belki Rıza Zarrab gibi hem doğduğu ülkesini hem de kendisine her imkânı sunan Türkiye’yi satma pahasına masum insanların özgürlüklerinin gasbına yol açan satılık kimseleri bulabilirler ama asla Türkiye’ye diz çöktüremezler.
Günümüz dünyasında, her ürünün alternatifi var, her ülkenin ve stratejik duruşun da öyle. Dolayısıyla yaptırımlar üzerinden aklı başında bir neticeye ulaşmak kimse için öyle kolay bir iş değildir. ABD ve AB bir ölçüde yaptırımlar ile kendi amaçları doğrultusunda politikalar şekillendirme başarısı elde etseler de bu kalıcı olmaz.
Her ülkenin böyle durumlarda yönünü bir başka tarafa çevirme hakkı doğar, bakılan yönlerde kalıcılık oluşursa bundan da hiç kimsenin şikayeti olmamalıdır.
Ayrıca, yaptırım denilen şeyin bir de karşılığı vardır. Bir ülke diğerine yaptırım uygular ise, buna mukabil ötekinin de bir hareket alanı ortaya çıkar. Üstelik yaptırım uygulanacak ülke Türkiye olarak belirlenir ise yaptırıma yeltenenlerin buna karşı hamleleri göze almaları gerekir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye 83 milyonluk nüfusu ile bu coğrafyanın en dinamik ve güçlü ülkesidir.