Türkiye’de özellikle İstanbul'da tarihi yapılara uygulanan yanlış restorasyonlar tarihi dokunu yok olmasına neden oluyor.
Abone olTürkiye’nin kalbi İstanbul’da Kültür Bakanlığı, belediyeler, TBMM’ye bağlı Mili Saraylar, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve özel sektör her yıl restorasyon çalışmalarına milyonlarca lira harcıyor.
Sadece İstanbul Büyük Şehir Belediyesi İl Meclisi ise İstanbul’daki tarihi eserlerin yenilenmesi için geçen sene 1 milyar 155 milyon TL bütçe kullandı. İstanbul'daki yaklaşık 40 cami ve eseri bu sene restore eden olan Vakıflar Genel Müdürlüğü ise, tarihi Teşvikiye Camii'nin restorasyonu için 100 bin lira kaynak ayırdı.
Ancak uzmanlar İstanbul’da nitelikli restorasyon uygulamaları parmakla gösterilecek kadar az olduğu konusunda hem fikir. Bu konuda görüşüne başvurduğumuz Plato Meslek Yüksek Okulu Mimari Restorasyon Bölümü Başkanı Mine Esmer sahip olduğu doğal güzellikleri ve tarihi mirası ile evrensel bir değere sahip bulunan İstanbul’da, doğal ve kültürel miras alanlarına karşı devlet ve toplumun hassasiyetinin yeterli seviyede olmadığı; uluslararası düzlemde kabul gören koruma kavramlarının bu kesimler tarafından gereği gibi algılanıp benimsenmediğini söyledi.
Bu konudaki görüşünü şu şekilde gerekçelendiren Plato Meslek Yüksek Okulu Mimari Restorasyon Bölümü Başkanı Mine Esmer İstanbul’da, Tarihi Yarımada’da, (Dünya Mirası Listesi’nde bulunan alanlar da dahil) tüm sit alanlarının durumunun içler açısı olduğunu yapılan restorasyon ve ihlallerin tarihi yarım adanın dokusuna, kültürel ve tarihi değerine ciddi zararlar verdiğini söyledi.
İstanbul’da gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının büyük kısmı neden hatalı ve yanlış?
Plato Meslek Yüksek Okulu Mimari Restorasyon Bölümü Başkanı Mine Esmer bu konuda şunları söyledi: “Koruma politikaları koruma ile ilgili birimlerde benimsenmemiş, yasaların gerçekçi uygulama mekanizmaları geliştirilmemiş, net bir koruma politikası oluşturulmamış, finansman sorunları bir türlü aşılamamış, korumanın kamu yararına olduğu bilinci gelişmemiş ve sonuçta koruma, toplum geneline bir kültür olarak yayılamamıştır. Tek yapı ölçeğine inildiğinde, 20. yy.’da gerçekleşen restorasyon uygulamalarının başarısızlığı, projesiz uygulamalar, çimentonun geleneksel malzemelerle zararlı etkileşimlerinin bilinmemesi, anıtların eklerinin ve özgün yapı elemanlarının korunması gerektiğinin anlaşılamaması gibi etkenlere bağlıdır. Bunlara ek olarak, kullanıcıların cehaleti, bilinçsizliği ve estetik kaygı ve anlayışlarının olmaması yapıların uygun olmayan ekler almasına yol açmıştır. Kültür varlıkları, sahipsiz kalmış, verilen zararların hesabı bugüne kadar devlet tarafından sorulmamış; bir ceza uygulanmaması insanları çekinmeden yeni zararlar vermeye yöneltmiştir.” Dedi.
Restorasyonu kimler yapmaya yetkindir?
Restorasyon, yeni yapı yapmaktan çok daha özen, beceri, emek, bilgi ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Kültür varlıklarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması disiplinler arası bir çalışma gerektirir. Farklı meslek gruplarından birçok uzman söz konusu değerlerin korunması için beraber çalışmalıdır. Kültür varlıklarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması disiplinler arası bir çalışma gerektirir. Farklı meslek gruplarından birçok uzman söz konusu değerlerin korunması için beraber çalışmalıdır. Mimar, inşaat mühendisi, geomatik mühendisi, arkeolog, sanat tarihçisi, şehir bölge plancısı,makine mühendisi, elektrik mühendisi, içmimar, peyzaj mimarı, kimya mühendisi, jeofizik mühendisi, konservatör, restoratör vb. Farklı disiplinlerin işbiriliğini gerektiren çok yönlü bir alandır. Mimarın koruma konusunda eğitim almış olması gerekmektedir.