BIST 9.368
DOLAR 34,49
EURO 36,26
ALTIN 2.962,26

Yandaşlık bulaşıcı hastalık gibidir, tedavi gerektirir!

Kişisel çıkarlar uğruna bir takım egoların depreşmeye başlaması kişide ciddi bir ahlaki erozyonun belirtisi olarak görülmeli ve kim olduğuna bakılmaksızın toplum tarafından önlemi alınmalıdır.

Alınabilecek en etkili önlem ise tecrit olmalıdır!

Aksi halde bu hastalıklı insanlar toplum açısından son derece tehlikeli sonuçlara vesile olabileceklerdir. Çürümüşlük ve top yekûn ahlaki çöküntü sebep olabilecekleri sonuçların en önemlilerindendir.

Nitekim ülke olarak tam da böyle bir hastalığın yaygınlaşmış olmasından kaynaklanan neticeleri yaşamaktayız.

Tıp ile toplum bilimciler birlikte çalışmalı ve sanırım insanlara has hastalıkları yeniden tanımlamalılar. Hatta tanımın içine bazı ilaveler yaparak daha kapsamlı hale getirmeliler!

Ne yazık ki hastalık denilince sadece beden (organizma) veya zihindeki bir takım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu aklımıza geliyor.

Oysa akıllara durgunluk verecek hızla yayılan yandaşlık hastalığında, bu illete yakalanan kişinin bedeninde ve zihinsel yapısında herhangi bir değişiklik gözlemlenemiyor. Tam tersine zihinsel faaliyetlerinde bir miktar artış dahi görülebiliyor!

Bu artış için “bir miktar” dediğime bakmayın.

O bir miktar dediğimiz oran, ahlaki açıdan sağlıklı normal bir insanın önemsiz, sıradan olarak gördüğü şeylerden bile menfaat elde etmeye yetiyor da artıyor bile…

Her toplumda mutlaka insanların sırtından geçinen tipler vardır. Hastalık aynı olsa da bunların etki alanı biraz daha dar ve kısıtlıdır.

Asıl tehlikeli ve yıkıcı olan asalak tipler, ülke yönetiminde söz sahibi olanların çevresini mesken edinmiş olan asalaklardır ki yandaş diye nitelediğimiz kişiler işte bunlardır.

Yalakalıkları fütursuz, eylem ve söylemleri mantıksız olan bu tiplerin etki alanları da sınırsızdır.

Belgesel izlemeye meraklı olanlar bilirler;

Köpek balığı ve ona tutunarak yiyecek artıklarıyla beslenen yapışkan balıkları vardır.

Bu birliktelik karşılıklı menfaate dayanır.

Yapışkan balığı hem kendisini tehlikelere karşı korumuş olur hem de beslenme işini kolaylaştırırken köpek balığı bu birliktelikten üzerindeki parazitlerden kurtularak menfaat sağlamış olur.

Benzer birlikteliklere Serengeti Milli Parkında çekilmiş bazı hayvan belgesellerinde de rastlıyoruz.

Yine gergedanların ve fillerin üzerini mesken edinmiş olan ve temizlikçi kuş olarak bilinen Buphagus afrikanuslar vardır. Bu birliktelikten sadece temizlikçi kuş değil, oldukça iri cüsseye sahip olan gergedan ve filler de üzerlerindeki parazitten kurtulmak suretiyle fayda sağlamış olurlar.

Ancak vahşi doğadaki bu tür birlikteliklerin ne doğaya ne de başka bir canlıya zararı dokunmaz. Sadece hayatta kalabilmek için bir yardımlaşma yoludur.

Vahşi doğadan verdiğimiz örneklerin insanlara uyarlanmış şekli; kimseye zararı dokunmayacağı gibi toplumsal uyumu ve kaynaşmayı sağlayacak imece şeklindeki yardımlaşmayla oluşturulan kolektif yaşamdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde de yer alan yardımlaşma ve paylaşım kültürü ne yazık ki inanç sömürüsü ile prim yaparak güçlenmiş siyasi akımlarca ortadan kaldırılmış ve yandaşlığın hâkim olduğu, bireysel çıkarlara dayalı onursuz yaşam tarzına dönüşmüştür.

Kısaca özetlersek; yandaşlık denen hastalık toplumun neredeyse her kesimine sirayet etmiş ve çok sayıda hasta peydahlamıştır.

“Her zaman güçlüler kazanamaz ama sen yine de güçlünün yanında yer al” deyimine uygun hareket eden bu hasta insanların ortak özellikleri vasat olmalarıdır.

Bunlar, rüzgârın yönü arkalarında olduğu sürece aslında kalıcı olmayan başarıyı da yakalayabilirler lakin hepsi bu kadar…

Rüzgârın yönü değiştiği an pike dalışı kaçınılmazdır!

Geride ne başarı kalır ne de itibar…

Ne utanç verici değil mi?