Erez'e göre 28 Şubat dinin siyasete alet edilmeyeceği, Atatürk ilkelerinden sapılmayacağınının tescili
Abone olYalım Erez bir zamanlar DYP ve Tansu Çiller için çok önemli bir isimdi. Çiller'in"Ağabey"diye çağırdığı sağ kolu olarak bilinen Erez, kuşkusuz 28 Şubat'ın da kilit isimlerinden. ANAYOL hükümetinin mimarı sayılan Erez, Refahyol hükümetinin düşürülmesinde büyük rol oynadı. İsmi bir ara darbecilerle birlikte anılan Erez ile o dönemi, ANAYOL'u, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz'ı ve Erbakan'ı konuştuk. * 28 Şubat'ın kilit isimlerinden biriydiniz. Hükümette bakan olarak siz de vardınız ama yine de isminiz darbecilerle birlikte anıldı... -Bakın ortada çok yanlış şeyler var. Birileri çıkıp yalan yanlış 28 Şubat anıları yazıyor. Oradan buradan bilgilerle, gazete arşivleri ve geri planda kalmış adı sanı olmayan birkaç kişinin gizi bilgi diye verdiği şeylere dayanarak yazıp çiziyorlar. Herkes işin dedikodusunda. Kimse 28 Şubat nedir onu tartışmıyor. Önemli olan o noktaya nasıl gelindi? * Nedir 28 şubat? Postmodern bir darbe midir? -28 Şubat Türkiye'de dinin siyasete alet edilemeyeceğinin, Atatürk ilkelerinden ve Cumhuriyet'ten taviz verilmeyeceğinin tescilidir. 28 Şubat bir darbeyse asıl darbe 28 Şubat'tan çok önce geldi, kimse bunu tartışmıyor. Aslında Anayol Hükümeti'nin kurulması bir uyarının, darbenin sonucudur. Anayol için aracı oldum * İşte o noktada siz aracı olmamış mıydınız? O dönem Aktüel Dergisi için sizinle bir röportaj yapmıştım ve siz bana "Anayol mesajı benden gitti" demiştiniz. Evet doğru. ANAP'tan İbrahim Yazıcı ve Mustafa Taşar ile görüşmüştüm. O dönemde Yılmaz ile Çiller arasındaki kısır çekişme doruğa ulaşmış şekildeydi. Bir şeyler yapılması gerekiyordu. * Şahsi bir çekişme miydi? -İktidarı paylaşmak değil iktidara sahip olmaktan kaynaklanan bir çekişmeydi. İkisini de iktidar hırsı kaplamıştı. İşte o yüzden ANAYOL için aracı oldum. * "Asıl darbe daha önceydi" dediniz. Ne zaman ve nasıl oldu, ve kimden geldi? -Refah Partisi'ne karşı kamuoyunda tepkiler büyüyordu, her toplantıda 10. Yıl marşları falan hatırlarsınız. Bayramın birinci günü ( 20 şubat 1996), öğle vaktinde Tansu Hanım beni aradı. Panik içindeydi. "Çok acele Ankara'ya gel, özel uçak bulalım, hemen yanımda olman lazım" dedi. Hemen Ankara'ya gittim, yanına girdiğimde Tansu Hanım'ın yüzü endişeliydi, panik içinde olduğunu söyledi. Meğer ordunun belirli bir kesimi tarafından ona ve Mesut Yılmaz'a aynı anda gerekli mesajlar ulaştırılmış. O da, Mesut Bey de gereken şekilde uyarılmış. Mesut Bey de panik olmuş, ne yapacağını şaşırmış. Ama kimin uyardığını söyleyemem. Cocukmuyuz Yalım bey? * Gerekli mesajda tam olarak ne deniliyormuş? -Açıkça ikisine de ultimatom verilmiş. Biz de, ANAP'tan Mustafa Taşar ve ben bunun üzerine ANAYOL'un hazırlıklarına giriştik. Hatta hiç unutmuyorum Tansu Hanım o kadar paniklemişti ki, onu Uludağ'a yolladım. Biz de rahat rahat işleri sürdürüyorduk. ANAYOL iktidarının kurulmasında hani Yılmaz ile Çiller'in başbaşa görüşmesi vardır ya, o görüşmede aslında Taşar ve ben de vardım. Önceden gizlice salona girmiştik. Ben o görüşmede iki lidere de "Biz halkın beklentisini yerine getirdik ama siz iktidarı birbirinizi yemeye araç olarak kulanacaksanız bu işi burada keselim" dedim. Hatta Yılmaz bana çok alındı, "Çocuk muyuz Yalım Bey!" dedi. * Niye böyle bir konuşmaya gerek gördünüz? Gerçekten de çocuk değiller ya. -İkisini de çok iyi tanıyordum. Mizaçlarını biliyordum. İkisinin de taviz verecek yapıları yok. İkisinin de tek arzuları birbirinin önünde olmak yani çocuk gibi. Ayrıca Mesut Yılmaz, bir kadın olarak Tansu Çiller'in kendisinin üstünde başbakan olmasını bir türlü kabullenemiyordu. Lider, başbakan olarak görmek istemiyordu, sırf kadın olduğu için. * Bu yüzden mi ANAYOL'u bozdu yani? -Evet. Biliyorsunuz o konuda tetik çeken Yılmaz'ın hükümet kurulduktan sonra Refah Partisi'nin Tansu Hanım için verdiği soru önergelerini desteklemesi oldu. Mesut Yılmaz aslında o önergeleri Tansu Hanım'ı ortadan yok etmek için fırsat saydı. Zatan o güne kadar hükümette de sorunlar yaşanıyordu. Bazı kararları Mesut Bey kendi başına alıyordu, hiç sormadan. Bazen Tansu Hanım bazı kararlar için inat edip izin vermiyordu. Refahyol için Çiller'i ben ikna ettim Çiller'in sağ kolu olarak bilinen Yalım Erez Çiller'in Erbakan ile hükümetine aracı olduğunu söylüyor. * Tansu Çiller bir dönem Refah Partisi'ni PKK ile eş tutmuştu. DYP'nin böyle bir çizgisi varken nasıl oldu da beraberce hükümet kuruldu? -Evet o söylemi çok net hatırlıyorum. Açıkcası Refah Partisi için Tansu Hanım'ı ben ikna ettim. Fikir tamamen benden çıktı. Mesut Bey ile aralarındaki kavga öyle bir boyuta gelmişti ki Refah Partisi'ni Anavatan'dan çok daha iyi bir seçenek olarak gördüm. Hatta Tansu Hanım'ı ikna etmek için bir misal vermiştim. Bazı isimleri sayarak "Onlar ya da Refahlı Bakanlar sizce ne farkeder?" diye sormuştum, o da bana hak vermişti. * Hangi isimler bunlar? -Zaten söylediklerimin hepsi doğru çıktı. ANAP'tan istifa edip Refah Partisi'ne girdiler. Örneğin Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Ali Coşkun. Gördüğünüz gibi pek farketmezdi. Şimdi hepsinin çizgisi belli. * Tansu Çiller, bir röportajda bana Erbakan ile hükümet kurduğu için pişman olduğunu söyledi "Ama ben kurmasam ANAP kuracaktı bu daha fena olurdu" dedi. -Pişmanlığı bilemem ama söylediği doğru. Biz o dönemde ANAP'ın Refah ile koalisyon kurmasından çok daha fazla çekiniyorduk. Ben Tansu Hanım'a "Cumhuriyetin temel ilkelerini korumak, kollamak sadece TSK'nın görevi değildir. Asıl sivillerin görevi önemlidir. Askeri kanada ihtiyaç duymadan da sivillerin Atatürk ilkeleri konusunda hassas olduklarını kanıtlayabiliriz" dedim. İşte bu cümlelerle ikna ettim, Erbakan ile hükümet kurmasını ben destekledim. * Madem bu kadar destek verdiniz, bir anlamda siz aracı oldunuz, niye sonrasında ilk giden siz oldunuz? -Açıkcası aracı olarak yanlış yapmışım çünkü Çiller'in bu söylediğim şeylerden taviz vermeyeceğine inandım. Gerçekten de Cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk ilkelerinin bekçisi olacağını düşündüm. Ama maalesef Tansu Hanım kamuoyunu rencide edecek olaylara izin verdi.