BIST 9.368
DOLAR 34,55
EURO 36,18
ALTIN 2.983,33
HABER /  GÜNCEL

Yalçın Küçük'ün bakmadığı sorular!

Ergenekon soruşturması kapsamında ikinci kez tutuklanan Yalçın Küçük, emniyette ve adliyedeki sorulara bakmadı bile.

Abone ol

Ergenekon soruşturması kapsamında önce gözaltına alınan ardından da ikinci kez tutuklanan Prof. Dr. Yalçın Küçük emniyette ve adliyedeki sorgusunda sorulara dahi bakmadığını söyledi. Kücük,"Sorulara bakmak dahi istemedim. 'Kurt kuzuyu yiyeceğim' demiştir" diyerek durumuna tepki gösterdi.

Ergenekon kapsamında gözaltına alınan aralarında Prof. Yalçın Küçük'ün de bulunduğu 5 kişi dün savcılık sorgularının ardından sevk edildikleri mahkemede tutuklandı. Polis ve savcıda ifade vermeyi reddeden Küçük, soruları da yanıtlamadı.

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve savcılık sorguları için dün İstanbul Adliyesi'ne getirilen Prof. Dr. Yalçın Küçük, OdaTV yazarı Müyesser Yıldız, OdaTV Yayın Koordinatörü Doğan Yurdakul, OdaTV yazarları Sait Çakır ve Coşkun Musluk, İstanbul Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulanan Yalçın Küçük "hayatım zaten çok şeffaf" diyerek ifade vermedi. Savcılık sorguları biten 5 kişi, tutuklama istemi ile Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi Mahkemesi'ne sevk edildi. Yalçın Küçük cezaevine götürüldü

YENİ BİR SUÇ TÜRETTİLER

Vatan'ın haberine göre, mahkemede ifade veren Küçük, Türkiye'de en çok gözaltına alınan kişinin kendisi olduğunu, hatta Uğur Mumcu'nun kendisi her tutuklandığında "haftalık görüşmesine gidiyor" şeklinde espri yaptığını belirterek "Ahmet Hakan'ın programında Melih Altınok 'Yalçın Küçük ile konuşmak suçtur' dedi. Şu an gözaltına alınmamla da görülmüştür ki, devlet yeni bir suç tipi yaratmıştır. Bu da Yalçın Küçük'le konuşmaktır. Emniyet ve savcılık ifadelerindeki sorulara bakmak dahi istemedim. Mahkemenizden de bunları öğrenmek istemiyorum. Konu basittir: 'Kurt kuzuyu yiyeceğim' demiştir" şeklinde ifade verdi.

Küçük, "Bulunduğu iddia edilen bir word dosyasına istinaden bu ciddiye alınarak ve dayanak yapılarak yargılama yapılıyor. Hukuk düzeninin bugünkü hali acıklı durumdadır. Gazetecileri savcılar suçluyor, hakimler yargılıyor. Ancak savcılar ve hakimler gazeteciliği bilmiyorlar. Orduyu yargılıyorlar, orduyu bilmiyorlar. Aydınları yargılıyorlar, aydınları tanımıyorlar" dedi.

UTANMALIDIRLAR

Soner Yalçın ile birlikte "Reis" ve "Bay Pipo" kitaplarını yazdığını belirten Doğan Yurdakul ise "12 Eylül dönemindeki faili meçhuller ve devletin mafya babalarını nasıl kullandığını arfaştırmış bir gazeteci ve yine 12 Eylül döneminde 2 yıl cezaevinde kalan bir kişiyim. Beni darbe zemini hazırlamak için çalışan sözde bir örgüte üyelik ile suçlayanlar utanmalıdır. Benim hayat görüşümü yansıtmayan ve nereden geldiği belli olmayan bu notlara dayanılarak suç isnadında bulunulması da oldukça vahimdir" dedi.

Yurdakul, "ODA TV internet sitesinde 3 yıldır çalışıyorum. Savcılığın bana yönelttiği soruların yüzde 90'nı habercilik faaliyetleri içerisindeki telefon görüşmlerim ve emaillerim ile ilgilidir. Soner Yalçın ile beraber iki kitap çalışması yaptık. Bunlardan biri 'Reis' diğeri de 'Bay Pipo' dur. Her iki kitap da yılda iki baskı yapmaktadır. Yalçın Küçük'ün de bildiği gibi iki kişinin bir kitap yazması çok zordur. Kitap yazma sürecinde yüzlerce kişi ile görüşmeler yapılır. Savcılıkta sorulan sorular daha çok Soner Yalçın ile yapmış olduğum mesleki görüşmeler ile ilgilidir" diye konuştu.

ÖCALAN VİLLAYA ÇIKIYOR

Gazeteci olmaya ortaokulu bitirdiğimde karar verdiğini belirten Müyesser Uğur ise "Ben gazeteci olarak doğdum izin verirlerse gazeteci olarak ölmek istiyorum. Ben yıllardır bölücü terör anlayışı ile fikri mücadeleye girişmiş br insanım. Şu an karşınızda bu suçlama ile bulunmanın çömezlik yıllarında bir haberim sebebi ile haksız yere ilk kez mahkeme karşısına çıkmamdan ağır gelmektedir. 40 bin kişinin ölümünden sorumlu Abdullah Öcalan'ın villaya çıkarılmasının düşünüldüğü bir dönemde bizlerin yazılarımızdan dolayı Silivri'ye gönderilme çabalarından dolayı üzüntü duyuyorum" diye ifade verdi.

Sanık avukatları ise savunmalarında bu şekildeki dijital verilerin Avrupa ve Amerika'da kesinlikle delil kabul edilmediğini belirterek, "Hümanist Hukuk Felsefesi 'Suçluyu kazıyın altından insan çıkar' demektedir. Oysa bu soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve sadece gazetecilik faaliyetleri ve arşivlerinden sorumlu tutulan masum insanlar hakkında yürütlen soruşturmadaki temel mantık, insanı kazıyın altından mutlaka bir suçlu çıkar"dedi.

GÜLER YÜZLÜ TUTUKLAMA 

Dr. Yalçın Küçük, avukatları aracılığıyla sorgu sürecini şöyle anlattı:

"Savcılık aşaması iki karşıt fikirli önemli ismin karşılıklı sohbeti şeklinde geçti. Savcı Öz sakindi, güler yüzle tutukluyordu. Savcı, ne desem diyeyim tutuklayacaktı, sorularına yanıt vermedim. Mahkemeden de tahliye talep etmedim."

'DURSUN ÇİÇEK NOTU BENİM DEĞİL'

Doğan Yurdakul, Oda Tv'de ele geçirildiği iddia edilen notların kendisiyle ilgili olmadığını söyledi. "Bu notlar gıyabımda cereyan eden, kimin yazdığı belli olmayan üçüncü kişilerin notlarıdır. Notlarda ismi geçen Doğan abinin benim olduğu da meçhuldür. Notların birinde Dursun Çiçek'in ilettiği mesajı Genelkurmay'a ileteceğim, diğerinde toplantılar yaptığım iddia edilmektedir. Bu notlar benimle alakası olmayan meçhul notlardır" dedi.