BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Yalçın Akdoğan'dan flaş 1 Kasım açıklaması

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 1 Kasım seçimlerine ilişkin flaş açıklamalarda bulunuyor. Yalçın Akdoğan'ın açıklamalarını canlı yayınla haberimizden takip edebilirsiniz.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, terör örgütüne yönelik operasyonlara ilişkin, "Bu operasyonlar seçime endeksli değildir. Terör örgütünün bütün bu amaçları boşa çıkarılıncaya ve terör son bulana kadar bu operasyonlar devam edecektir" dedi.

Akdoğan, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

AK Parti'nin, 7 Haziran'daki seçimlerin ardından geçen süreçte hep sorumlu davrandığını, elini taşın altına koyduğunu, ülkenin hükümetsiz kalmaması için çaba gösterdiğini vurgulayan Akdoğan, bu açıdan Pazar günü yapılacak seçimlerde tablonun daha olumlu çıkacağına yönelik düşüncesini paylaştı. 

Seçimden sürpriz sonuçların çıkabileceğini belirten Akdoğan, "Siyasi tabloda birçok dengenin bu seçimden sonra değişebileceğini düşünüyorum. Bazılarının koltuklarını kaybedebileceklerini düşünüyorum. Bundan sonra belki de Türk siyasetinde ana akım iki partinin daha fazla öne çıkarak bir mücadele içerisinde olacağı bir zeminin ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Bundan dolayı da zaten bir panik havası yaşanıyor bazı partilerde ve farklı üsluplarla 'AK Parti nasıl farklı bir mindere çekip bu başarıdan edebiliriz' gibi bir yaklaşım içerisine girdiklerini görüyoruz" ifadelerini kullandı.

HDP HER ŞEYİ BERBAT ETTİ, BIRAKTI

AK Parti'nin, Doğu ve Güneydoğu'daki oylarının bir bölümünün 7 Haziran'daki seçimde HDP'ye gittiği belirtilerek, "AK Parti bu seçimde Doğu ve Güneydoğu'daki halkın oylarını alacak mı" sorusu üzerine Akdoğan, bölgede HDP'nin farklı saiklerle aldığı oyun bilindiğini söyledi.

Akdoğan, seçim öncesi bölgedeki halkın bilinç altına bir şeylerin pompalandığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Bu pompalanan şeylerin de HDP'nin aldığı oyda etkili olduğunu gördük. Bunlardan bir tanesi, 'HDP barajı geçmezse ortalık karışır, kıyamet kopar, ortalık yanar'. Sürekli bunu pompaladılar. Sonra 'Devlet bunlarla anlaştı, burayı bıraktı, siz bize yakın durun geleceğiniz için'. Bu tür birtakım yanlış şeyler hep pompalandı. Bunların şimdi hepsinin ortadan kalktığını görüyoruz. Çözüm Süreci'ni destekleyerek bir şekilde HDP'den bir ümit de duyarak oy veren insanlar, burada hayal kırıklığına uğradılar HDP'den. HDP her şeyi berbat etti, bıraktı. 'Size oy verdik, bu amaçla oy verdik ama siz elinize yüzünüze bıraktınız, her şeyi mahvettiniz' gibi bir eleştiri olduğunu da doğrusu görüyorum."

Çözüm Süreci'nin mimarının, lokomotifinin AK Parti olduğunu, atılan her adımın kendileri tarafından gerçekleştirildiğini dile getiren Akdoğan, "Ama HDP'ye de bir rol vardı bu sürecin içerisinde o role de ihanet etti HDP. Sürecin düşmanlarıyla işbirliği yaptı ve sürecin akamete uğratılmasında hem HDP'nin bu makas değişikliği hem PKK'nın 'devrimci halk savaşı' başlatması veya silahla amaçlarına ulaşmaya çalışması, farklı bir yola girmesi, bunların etkili olduğunu vatandaş görüyor. Bir tepki var" diye konuştu.

PKK OPERASYONLARINA DESTEK YÜZDE 70

Akdoğan, terör örgütü PKK'nın son dönemde hayata geçirdiği stratejinin halkı canından bezdirdiğini belirterek, "Vatandaş haklı olarak buna tepki gösteriyor. Şu anda PKK'nın yaptığı çağrılara halkın olumlu karşılık vermemesi ve devletin yaptığı operasyonlara çok ciddi halk desteği olması ki bu yüzde 70'ler civarındadır halk desteği" dedi. 

Ciddi halk desteğinin birçok sebebinin olduğunu dile getiren Akdoğan, şunları kaydetti:

"Bir sebebi de örgütün oradaki bu şehir merkezlerine meseleyi taşıyıp hendekler kazması, bombalar yerleştirmesi. Çocuklar okula giderken bomba patlıyor. Esnaf sürekli kepenk kapatıyor. Bir şekilde bölgede hayatı çekilmez hale getirdi bunların bu eylem türü, şehir merkezlerinde yeni silahlı unsurlar, illegalite. İnsanlar haraç vermeye zorlanıyor, yolu kesiliyor. Daha önce Çözüm Süreci'nde çok olumlu atmosfer vardı, turizm canlanıyordu, yaylalar kullanılıyordu, herkes geleceğe daha ümitle bakıyordu ama örgütün bu yaklaşımları bölge halkında bir tepki ortaya çıkmasına sebep oldu diye düşünüyorum. Bu operasyonlara desteğin yüksek olmasının bir sebebi de Çözüm Süreci'nde devletin iyi niyetinin görülmüş olmasıdır. Yani sürekli kucağını açan, hizmet eden, yatırım yapan bir devlet var. Ama sabote eden, bozan, tehdit eden, baskı yapan bir örgüt var. Burada devletin iyi niyetinin görülmesi de halkın bu PKK'nın çağrılarına karşılık vermemesinde etkili oldu. Bir sebep de terörle mücadele eden kahraman güvenlik görevlilerimizin gerçekten insani duyarlılıkla, perspektifle hareket etmeleri, hukuk içinde mücadele etmeleri. Vatandaşla teröristi ayırt ederek bir mücadele ortaya koyuyor olmalarıdır."

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, söz konusu sebeplerden dolayı operasyonlara desteğin yüksek olduğunu vurgulayarak, "Bu operasyonlar seçime endeksli değildir. Terör örgütünün bütün bu amaçları boşa çıkarılıncaya ve terör son bulana kadar bu operasyonlar devam edecektir" ifadesini kullandı.

YALAN DÜNYA!

Akdoğan'a, HDP'nin 7 Haziran'daki seçim öncesinde Kobani'yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir açıklamasını kullanarak, "hükümeti Kürtleri katletmekle suçladığı" hatırlatılarak, "Bu seçimde de Sayın Demirtaş, yoğun olarak Kürtlere, 'Hükümet sizi katlediyor' diyerek Kürt vatandaşlar nezdinde AK Parti nefreti oluşturmaya çalışıyor. Siz HDP'nin bu seçim stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz? " sorusu yöneltildi.  Akdoğan bu soruya, "Kandan beslenen bir anlayışın gerilimden, krizden medet umması da çok şaşırtıcı olmaz" karşılığını verdi.

Terör örgütü PKK'nın on binlerce masum insanı öldürdüğünü, şehir merkezlerinde bombalar patlattığını anımsatan Akdoğan, şöyle devam etti:

"Bunlar, bunun siyasi uzantısı, adeta propaganda birimi, sözcüsü değiller mi? Hangi eylemi kınayabildiler? Doğrudan masum sivilleri katleden bu örgüte ne zaman tepki gösterebildiler? Bunların demokrat olabilmesi için önce bu insani duyarlılığı, bu demokratik duruşu ortaya koyabilmesi lazım. Bu yüzden bir örgütün, terör örgütünün paravan bir yapısı gibi bunlar kaldığı, hareket ettiği sürece söylemlerinin hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Kabil-i hitap olmaktan çıkmışlardır. Bu sürece ihanet ettiler, başka bir yola saptılar ve barajı geçmek için Çözüm Süreci'nin düşmanlarıyla statüko blokuyla birlikte hareket ettiler ve süreci bozdular. Burada sürekli bir ajitasyon, ayrımcı, hakaret eden bir dil var. Bu, 'Türkiyelileşme' iddiasında olan bir partinin takınacağı bir tavır değildir. Bakın, bomba patlamış, ilk dakika çıkıp, 'Katil devlet' diyor. 'Devlet seri katil oldu, insanları, halkımızı öldürüyor' diyor. Şimdi 'Türkiyelileşme' iddiasında olan bir parti böyle bir tavır sergileyebilir mi? 'Bütün toplum kesimlerine hitap ettiğini' söyleyen bir parti, 'Türkiye'nin bütünlüğünden yana olduğunu' söyleyen bir parti bu kadar ayrıştırıcı bir dil kullanabilir mi? İnsanları sokağa çağırabilir mi? Bu şekilde tahrik ve ajitasyon yapabilir mi? Burada bir yalan dünya oluşturuyorlar."

ÇOK BÜYÜK ÇARPITMA

Sürekli propagandayla Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Akdoğan, "Sanki AK Parti, 'Kürtlerin düşmanıymış' gibi, Türkiye'de, Suriye'de, Irak'ta veya Kürtlerin yaşadığı başka yerler de dahil, 'AK Parti, bunlar, Kürtlere düşman, hasmane bir tutum takınıyormuş' gibi bir tavır içerisine giriyorlar" dedi.

Akdoğan, bunları son derece yanlış olarak nitelendirerek, "Kuzey Irak'ta bugün Kürtlere kim sahip çıkıyor?" diye sordu. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile en iyi ilişkiye Türkiye'nin sahip olduğunu vurgulayan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları söyledi:

"Suriye'de Kürtlere kim sahip çıktı? Suriye'den ilk göçmen dalgası Kürtlerdi, Kobani'den PYD zulmünden kaçan Kürtlerdi. Onlara kim sahip çıktı? Kobani'de yapılan her şeyi, insani yardımı Türkiye yaptı. Oradaki insanlara Türkiye kucağını açtı. Onlar bizim kardeşimizdir, komşumuzdur, akrabalık ilişkileri olan bir halktır ve Türkiye onlara insani açıdan yapılması gereken her şeyi yapar. Uluslararası güçleri, koalisyon güçlerini, batılı güçleri zorlayan, 'Bu insanlık dramına son verilmesi lazım. Siz de taşın altına elinizi koyun' diyen de Türkiye'dir, onları zorlayan Türkiye'dir. Peşmergelerin geçişini sağlayan Türkiye'dir. Yani Kobani konusunda her şeyi yapan hükümete dönüp teşekkür etmek yerine onu 'Kürt düşmanı' ilan etmeye çalışmak çok büyük bir çarpıtmadır bu, algı operasyonudur, karalamadır, insafsızlıktır, bu oyuna gelmemek lazım. Sayın Cumhurbaşkanımızın çok iyi niyetli söyledikleri bir şeyi öyle bir çarpıttılar ki bile bile kötü niyetle o kadar suistimal ettiler ki yazık günah değil mi? Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki Obama görüşmesinde, 'Burada sadece hava operasyonlarıyla bu olmaz, Kobani düştü düşecek, karadan müdahale edilmesi lazım. Yani daha fazla bir çaba gösterilmesi lazım' sözlerini alıp, burada 'Kobani düşüyor, oh ne güzel oluyor' gibi takdim etmek bu yakışıyor mu? Oradaki insanlara dostluk yapmak mıdır?  Siz böyle yaptığınız zaman, Türkiye'yi, hükümeti sürekli Kürt düşmanı gibi gösterdiğiniz zaman o Kobani'de yaşayanların lehine bir şey mi yapmış oluyorsunuz? Bu dostluğa mı hizmet etmiş oluyorsunuz, yoksa bunu bozuyor musunuz, sabote mi ediyorsunuz, kin ve nefret tohumları mı ekiyorsunuz?"

DAVUL ONUN BOYNUNDA TOKMAK KANDİL'DE

"Demirtaş geçen seçimde bir PR ürünüydü yani 'Türkiyelileşme', şirinlik vesaire bu sefer hepsi döküldü, makyajı döküldü ve biraz kazıyınca altında başka bir yapı çıktı, üslup olarak da anlayış olarak da farklı" diyen Akdoğan, daha ayrıştırıcı, hakaret eden dil kullanan, bir aktörün önlerinde olduğunu söyledi. Akdoğan, şöyle devam etti:

"Aktör bile diyemiyorum çünkü davul onun boynunda tokmak Kandil'in elinde. Şu anda Kandil'in esareti altında. Bu kadar HDP'nin de aleyhine olacak şekilde böyle bir yere savrulmuş olmaları aslında nasıl bir yanlışta debelendiklerini gösteriyor. Çözüm Süreci'ni sabote edecek bir siyaset tarzı geliştirmeleri, Paralel Yapı ile işbirliğinden başka birtakım kesimlerle ittifak kurarak bu sürecin bozulmasına sebep olacak birtakım yaklaşımlar içerisine girmeleri diye baktığımızda bunun da çok iyi görülmesi lazım. Yani sen silahın gölgesinde siyaset yapacaksın ondan sonra da kendi devletine, hükümetine sürekli hakaret ederek bir yere varmaya çalışacaksın, peki bu ülkeye senin bağlılığın yok mu? Aidiyetin senin nereye? Kendi ülkene, devletine bir bağlılığın yoksa başka bir ülkedeki bir yapıya sürekli müzahir bir şekilde onun sözcüsü gibi konuşuyorsan o zaman git orada siyaset yap. Sen Türkiye'nin demokratik imkan ve kabiliyetinin gelişmesiyle bugün bu lafları edebiliyorsun, burada siyaset yapabiliyorsun ama burada nankörlük yapmamak lazım."

Demokrasiyi herkesin ortak değeri olarak nitelendiren Akdoğan, "Buradaki bütün farklılıklar, hangi kesim olursa olsun demokrasi içinde mücadele verebilirler, düşüncelerini açıklayabilirler ama burada bu yapılan, toplumu ayrıştıracak şekilde tahrik edici dil kullanmak ve sürekli devleti 'katil' ilan etmeye çalışmak bu doğru bir yaklaşım değildir. O kadar kendilerine güveniyorlarsa hodri meydan PKK'ya desinler ki 'çekilin, gölge etmeyin, Türkiye'yi terk edin' o zaman görelim ne kadar oy alıyorlar, etleri ne butları ne? Bakalım insanlar korku, baskı olmadan onlara ne kadar oy verecekler, görelim" ifadelerini kullandı.