Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 10. İmam Hatipliler Kurultayı'nda önemli açıklamalarda bulundu.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "İmam Hatip tarihi yazıldığında iki isim öne çıkacaktır. Biri Adnan Menderes, diğeri Tayyip Erdoğan'dır. İki dönem yazılacaktır. Biri tek şef döneminin baskıcı, ceberut yapısı, İmam Hatiplilerin üzerinden silindir gibi geçen ve arkasından gelen Demokrat Parti'nin parlak dönemi. 28 Şubat sürecinin o karanlık dönemi ve arkasından gelen Tayyip Erdoğan'ın dönemi" dedi.
Akdoğan, Adıyaman'da İmam Hatip Okulları Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) tarafından TPAO Kültür Merkezinde düzenlenen 10. İmam Hatipliler Kurultayı'nda, yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşlarının milli irade açısından önemini vurguladı.
Sivil toplum kuruluşlarının yaşanan süreçte duruşlarının büyük önem taşıdığını belirten Akdoğan, "Bu süreçte sivil toplum kuruluşlarımızın duruşları büyük önem taşıyor. Sadece çözüm süreci açısından değil, özellikle geçen yıldan itibaren Türkiye'de yaşanan bir kısım olaylar, siyaset mühendisliği çabaları, vesayetçi ortakların bir takım hukuksuz girişimlerine karşı sivil toplum kuruluşlarımız, gerçekten çok onurlu bir duruş sergilediler. Milli İrade Platformu çerçevesinde gerçekten milletin emanetine, milletin iradesine, demokrasiye ve hukuka sahip çıkmak için çok önemli tavır ortaya koydular" dedi.
Gelinen süreçte toplumsal desteğin de önemli olduğuna ve iki parametreyi daha fazla önemsediklerini dile getiren Akdoğan, şöyle konuştu:
"Bunlardan bir tanesi kamu düzeni ve güvenliğidir. Diğeri, bölgedeki bütün aktörlerin, STK’ların, partilerin, söyleyecek sözü olan kim varsa herkesin bu süreçte paydaş olmasıdır, muhatap olmasıdır, sürecin bir parçası olmasıdır. Bu süreç toplumsal destekle, toplumsal rızayla, toplumsal güvenle başlayan ve devam eden bir süreçtir. Toplum AK Parti'ye güvendi. Süreci başlatan Tayyip Erdoğan’a duyulan güven, bu sürecin arkasındaki toplumsal desteği oluşturdu. Çekilen sıkıntılar, eziyetler toplumun büyük bir oranla bu sürecin arkasında durmasına sebep oldu. Bu yüzden bölgedeki bütün gruplar, cemaatler, STK'lar, vakıflar ve dernekler, her kim varsa, söyleyecek sözü olan herkesin bu sürecin paydaşı olduğunu, muhatabı olduğunu bilmemiz gerekiyor."
BÖLGE HALKININ MESELELERİNİ BÖLGE HALKIYLA KONUYURUZ
Devletin bu süreçte bir takım temaslar yürüttüğünü, görüşmeler yaptığını ifade eden Akdoğan, şöyle devam etti:
"Ama bu bölge halkının sorunlarını biz herhangi bir yapıyla müzakere ediyor, konuşuyor ya da tartışıyor değiliz. Temel hak ve özgürlükler öncelikler, tartışma müzakere edilme konusunun dışındadır. İnsanın doğuştan sahip olduğu temel haklar devletin de bunu yapalım mı yapmayalım mı? Demesinin ötesinde bir gerçekliktir. Yani bölge halkının meselelerini bölge halkıyla konuşuruz. Temel hak ve özgürlükleri insanımızla konuşuruz ve bunu geliştirmek için bugün kadar atılan adımları biz attık. Terör var diye atamamazlık edemezdik. Başka bir takım örgütlerle görüşerek bunlar olmadı. Bunların hepsini AK Parti yaptı. Bunları bir birine karıştırmamamız gerekiyor."
İMAM HATİP TARİHİNDE ADNAN MENDERES VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Akdoğan, İmam Hatipliler meselesinin yüz yıllık bir konu olduğuna vurgu yaptı.
İmam Hatipliler tarihine bakıldığında karanlık dönemler yaşandığını dile getiren Akdoğan, karanlık dönemlerin ardından aydınlık dönemler yaşandığını bildirdi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında İmam Hatip okullarının kapatılmak zorunda kaldığını, 1950'lerden sonra tekrar bir canlanma yaşandığını aktaran Akdoğan, "Bu yönüyle baktığımızda, okulların ayakları üzerinde doğrulması, güçlenmesi ve ivme kazanmasında ve gelişmesinde Adnan Menderes çok önemli bir isimdir, Demokrat Parti iktidarı… Yani İmam Hatip tarihi yazıldığında iki isim öne çıkacaktır. Biri Adnan Menderes, diğeri Tayyip Erdoğan'dır. İki dönem yazılacaktır. Biri tek şef döneminin baskıcı, ceberut yapısı, İmam Hatiplilerin üzerinden silindir gibi geçen ve arkasından gelen Demokrat Parti'nin parlak dönemi. 28 Şubat sürecinin o karanlık dönemi ve arkasından gelen Tayyip Erdoğan'ın dönemi. Bu yüzden iki isim ve iki dönem çok önemlidir. İmam Hatip tarihi bu iki isim olmadan yazılamaz. Milletin iki adamı, milletin mukadderatına, ülkenin geleceğine sahip çıkmıştır. Bunun en önemli göstergesi imam hatip okullarının canlandırılması olmuştur" diye konuştu.
1950’lerde filizlenen ve fidan haline gelmeye başlayan İmam Hatiplilerin 28 Şubat'tabudanmak ve kesilmek istendiğine dikkati çeken Akdoğan, budanmak istenen fidanların şuanda ulu bir çınara dönüşmüş durumda olduğunu ve bu çınarın daha da büyüyeceğine inandığını kaydetti.
O dönemde ezanın Türkçe okunduğunu ve Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesi ve öğrenilmesinin yasaklandığını vurgulayan Akdoğan, şu ifadelere yer verdi:
"Ezan Türkçeydi ama bize yabancıydı. Bu millete, bu topraklara, alemi İslam’a ve İslam’ın kendisine yabancıydı. Arkasından Kur'an-ı Kerim öğrenilmesi ve öğretilmesi yasaklandı. Çok engellemeler oldu. Din dersine müdahale oldu. O dönemi yaşayanlar gayet iyi bilir. Kur'an kurslarının üzerine nasıl gidildiğini iyi bilir. Cami mahyalarında bile rejimin propagandası yapılıyor, "var ol İnönü" gibi mahyalarla milli şefe selam çakılıyordu. Tek tip insan üretilmek istenen bir dönemde İmam Hatiplilerin üzerine yürünmesi çok büyük anlam ifade ediyordu. Diğer bir benzer dönemi 28 Şubat'ta hepimiz yaşadık. İmam Hatiplilerin üzerine nasıl gidildiğini gördük. Kat sayı meselesi çıkarıldı, başörtüsü zulmü yaşandı. Bütün grupların, cemaatlerin üzerinden silindir gibi geçen ceberut, baskıcı, zalimane bir dönem yaşadık."
İmam Hatiplilerin çekilen çileye rağmen onurlu bir mücadele ortaya koyduğunu belirten Akdoğan, şunları kaydetti:
"Onurlu mücadelede isyan etmek yoktur. Sabırla, tevekkülle mücadele ettiler. Birileri gibi silaha sarılmadılar, dağa çıkmadılar. Demokratik hukuk devleti içinde onurlu bir mücadele ortaya koydular. Kızlarımız yavrularımız Türkiye'de okuyamadılar. Belki başka ülkelere gittiler ama bu mücadelenin hep bir parçası oldular. Geldiler yine bu mücadelenin parçası olarak hizmet etmeye devam ettiler. Küsmediler, kaçmadılar, korkarak bir yere gitmediler. Bu mücadelelerin sonucunda AK Parti iktidara geldi. 'Muhtar bile olamaz' denilen Tayyip Erdoğan, hem başbakan hem cumhurbaşkanı oldu. O dönemde her türlü zulüm yapıldı ama engelleyemediler ve 2002'de millet yönetime el koydu. Ondan sonra yeni bir dönem başladı. Bugün hayaller gerçek oldu. Burada herkesin tek tek verdiği mücadelenin, edilen duaların, dökülen gözyaşlarının gerçekten tesiri var, etkisi var. İlahi bir güç olmasa, elbette hepimiz çaba gösteriyoruz ama bütün o ninelerin, dedelerin duaları bu sonucu ortaya koydu. Nereden nereye geldiğimizi çok iyi idrak etmek durumundayız ve bunun şükrünü eda etmek durumundayız."
Akdoğan, daha yapılacak çok iş bulunduğunu ama 30-40 yıllık bir mesafenin 5-10 yılda alınmasında, çekilen sıkıntıların, dökülen gözyaşlarının, edilen duaların önemli olduğunu sözlerine ekledi.