BIST 9.037
DOLAR 34,29
EURO 37,52
ALTIN 2.908,60

Yabancı dil mağdurları için…bir garip rüya!..

Yabancı dil, YÖK,Üniversiteler, Konservatuarlar, yetenek, Başörtüsü,Tweet dünyası

Üniversitelerdeki sanat ve  spor kurumlarında uygulanan ÜDS/YDS nin baraj olması üzerine o kadar  çok yazı, çözüm önerisi  yayınlandı ki, artık biz de takip edemiyoruz…Ama YÖK’ten  olumlu bir haber/çözüm gelmiyor…

 İTÜ Öğretim Üyelerinden Prof. Dr.  Sn. Şinasi  Eskikaya hocamız tam bir Türk müziği aşığı, nerdeyse kaçırdığı konser yok… Fotoğraf makinesini da yanına alır, hem dinler hem çeker, sonra çoğaltıp konserdekilere dağıtır. Öğrendik ki şairliği de varmış. Özellikle  spor ve sanat ile uğraşan yetenekli gençlerin yabancı dil nedeniyle kurumlara girememeleri, yükselememeleri onu da etkilemiş ve duygularını kağıda dökmüş. Sayfamızı bugün hocamıza  ayırdık. Yalnız birinci bölümü geçiyor, müzikle olan bölümü veriyoruz. Okuyalım bakalım.

            B İ R  G A R İ P RÜYA

                       ( AYŞEGÜL )

 Ama rüya bitmedi,ikinci kısmı da var,

Bunun espirisi de en az önceki kadar.

Bu defaki kızımız şarkılara sevdalı

Gelecekte bir solist olmak bütün hayali.

        2

Henüz daha çok küçük,onsekiz yaşlarında,

Tüm arzusu kaydolmak bir konservatuara.

Çok güzel,çok ta tatlı..şipşirin bir yavrucak,

Gözlerinden nerdeyse safiyet fışkıracak.

Neşeli,güler yüzlü..içi hayat kaynıyor

Ruhunun temizliği gözlerine yansıyor.

Üstelik çok şahane,çok güzel bir sesi var

Duyanlar “böyle bir ses asla olmaz” diyorlar.

“Bir ses ki nasıl desem,size nasıl anlatsam!?

Bir benzeri olsa da onunla kıyaslasam.

Keşke imkan bulup ta bir duysanız sesini

Dersiniz ki “bu mutlak atinin baş solisti”.

Allahım!. o ne uslup, o ne yorum, o ne tarz!?

Sanki bülbül gelmiş te şakıyıp durur bilfarz!”

İşte bu tutkulu kız,bu müstakbel assolist

Bu şimdiden kendini ispatlamış genç solist

“Müziğin Mabedi”ne gidip bulmuş bir Hoca

Ve şiirsel bir sesle başlamış konuşmaya:

-“Benim adım Ayşegül,yaşım ise onsekiz

Seçmelerde herkesi büyük farkla geçmişiz.

Müstesna bir sesim var,hançeremden geliyor (*)

Bunu bana ben değil, büyüklerim söylüyor.

Ben şarkı söylüyorken susar cümle bülbüller,

Vecde gelip danseder dalında gonca güller.

Bugün bile assolist gibi sahne alırım,

Bir de eğitim görsem düşünün ne olurum.

(*) Nitekim,daha öğrenciyken girdiği Zeki Müren-Safiye Ayla ses yarışmasında, 300 kişi arasında Türkiye birincisi oldu.      

                                                            

Amacım bu ülkede büyük bir yıldız olmak

Ve de Türk Müziği’ni zirvelere taşımak

Bana ,ümit ederim,bir fırsat verirsiniz

Ve de en üst düzeyde tutup eğitirsiniz.

İnanın yüzünüzü asla kara çıkartmam

Saatlerce çalışır,hatta uyku uyumam.

-“Tabii kızım,ilkönce aramıza hoşgeldin

Çok ta güzel konuştun,bize neşe, şevk verdin

Senin gibi birinin başımızda yeri var

Belli ki başka ses yok seninkiyle hemayar


Biz,hiç şüphen olmasın,seni eğiteceğiz

Ve sana çok güzel bir eğitim vereceğiz.

 

Ama önce bir yıllık bir kursa gitmelisin

Ve İngiliz dilini iyice öğrenmelisin.

Ondan sonra biz seni alıp yetiştiririz

Bizden istediğinin alasını veririz.

“Ama Hocam,bi dakka,yanlış mı duydum acep?

Herhal şaka yaptınız İngilizce diyerek.

Operada söylemek değil ki benim arzum

Ben sanat müziğinde yetişmek istiyorum.

Benim herşeyden önce Türkçe öğrenmem gerek

Amacım sözcükleri doğru telaffuz etmek.

Mesela figan  ya da nalan nasıl söylenir?

Rakip ile raakip arasında fark nedir?

Bu ve buna benzeyen daha nice kelime

Bunları öğrenmezsem gülmezler mi halime?

Tabii ki ben de başka bir dil bilmek isterim

Ama onu önüme bir set gibi dikmeyin.

Hem bir husus daha var,onu da düşünmeli

Ki ben gibi bir aday için bu da önemli.

O da şu : kurs sonunda bir final sınav var ya

Ya orda şansım tutmaz ve bir terslik olursa !?.

-“A.! A.! kızım üzülme,düşündüğün şeye bak

O durumda biz sana veririz başka bir hak.

Yeniden bir yıl daha okursun hazırlıkta

Ve inşallah geçersin bu defaki sınavda.

Çünkü terslik olur da eğer gene kalırsan

Üzgünüz,ama seni atarız bu Kurumdan”.

-“Kızmayın ama Hocam,hala çözmüş değilim

Müzikle ne ilgisi var İngiliz dilinin?

Ben Türk Sanat Müziği okumak istiyorum

Bunun da üstadları burdadır,biliyorum.

Bir Selahattin İçli, ki ecdattan bestekar

Nevzad Atlığ, müziği ayakta tutan çınar

Alaeddin Yavaşça, söze ruh veren doktor

Niyazi Sayın gibi  “ney”e üfleyen yokturSadun Aksüt hoca ki benzersizdir tamburda

Onun gibi bir üstad gelmedi henüz daha.

Daha kimler var kimler,hepsini saymayayım

Lütfen  izin verin de onlardan feyzalayım

Onlar ki bu müziğin yaşayan çınarları

Ruhumuzu yıkayan musiki pınarları.

Ve daha niceleri..nice nice üstadlar

Sözlere kanat takıp uçuran sihirbazlar..

Hepsi de bu Kurumda,burda çalışıyorlar,

Bin yıllık bir kültürü ayakta tutuyorlar.

İşte benim tüm arzum bu kaynaktan su içmek,

Üstadlardan feyzalıp yanlarında yetişmek.

Yalvarırım ne olur,bana mani olmayın

Önüme İngilizce diye bir set koymayın”.

-“Uzun ettin ama sen,kes sesini bakayım

Yüz defa dedik ama,gene tekrarlayalım:

Hamasi nutukları bir tarafa bırak ta

Git hemen kayıt yaptır şu hazırlık kursuna.

 

Bin yıllık kültür” imiş,ne kültürü be kızım?

Gıygıy ile Vıyvıy”a kültür mü demek lazım?

Biz artık yüzümüzü Batıya çevirmişiz

Onların herşeyine büyük değer vermişiz.

Bilmez misin devrimiz köklü değişim devri

Herkesin dilinde de bir değişim söylemi.

Eski geleneklerin modası artık geçti,

Toplumumuz temelden Garplılaşmayı seçti.

İngilizce diliyse bu yolda bir anahtar

Öğren,ufkun açılsın,hem de gökkubbe kadar.

Bak bu dili bilirsen söz hazinen genişler

İmdadına yetişir bu dildeki sözcükler.

Söz gelimi,farzet ki “figan” diyemiyorsun

Sen de tutup “veyl”dersin,neden üzülüyorsun?

Nasılsa dilimizin yarısı İngilizce

Sıkıştıkça bu dilden sözcük alırsın işte.

Bu yüzden İngilizce bilmeni istiyoruz

“Sızlanmayı bırak ta git şu kursa” diyoruz.

“Galiba haklısınız,acı ama gerçek bu

Biz kendi özümüze ters düşmüşüz doğrusu.

Ben bir basit adayım,cim karnında bir nokta

Madem ki isteniyor gideceğim bu kursa.

Ama hatalısınız,lütfen buna inanın

Tutumunuz sonunu getirir bu sanatın”

 

Düğün ve bayram gibi en mutlu günlerinde

Yahut ta bir sebeple derde düştüklerinde

Bu toprağın insanı bin yıldır ne yapıyor?

İçindeki hisleri ne yolla anlatıyor?

Bin yıllık bu birikim eğer kültür değilse

O zaman kültür nedir?anlatsanıza bize!”

Sonunda bizim Ayşe kaydoldu dil kursuna

Ve çalışıp didindi bütün bir yıl boyunca

Şimdi yüksek barajlı bir sınava girecek

Ve onu aşmak için bir hayli ter dökecek.

İnşallah o sırada şansı yaver gider de

Gönlünce devam eder müzik eğitimine.

Yoksa,Allah vermesin,bir aksilik olursa

Veda etmek zorunda kalacak bu Kuruma.

Çünkü kim bu anlamsız baraja takılırsa

Bir anda kendisini buluyor dışarıda.

Bütün heyecanını kaybedip yitiriyor,

Solistlik hayali de başlamadan bitiyor.

İnsanın hiç gözünün yaşına bakmıyorlar

Hemen onu kapının önüne koyuyorlar.

‘Yetenek’miş,’ses imiş,sanatya dakültürmüş

Bunlara aldıran yok..bunlar artık “süs olmuş.

Varsa yoksa yaban dil”,yani şu İngilizce”

Bukadar ters düşmüşüz kendi kültürümüze.

Şimdi lütfen yapmadan çok acele bir yorum

Elinizi vicdana bir değil beş kez koyun:

Bu nasıl bir mantıktır,nasıl bir zihniyettir?

Böyle bir uygulama hangi akla hizmettir?

Yetenekse yetenek,ses dersen alası var

Öğrenmek arzusuysa, hem de dünyalar kadar.

  

Öyleyken tut bu kızı “yaban dil bilmez”diye

Hem de hiç acımadan koy kapının önüne.

Sonra da bekleyip dur,kimbilir kaç yıl sonra

Yeniden böyle bir kız doğuracak bir ana.

“Neden bir Ayşe daha yaratmadın”diye de

Sakın tutup Tanrı’ya şikayet falan etme.

Eğer sen eldekinin kıymetini bilmezsen

O sana niye bir şans daha versin Allasen?

“Operalar,aryalar..batı müziği”..derken

Bin yıllık musikimiz tu kaka oldu birden.

Önceleri “arabesk” ile gelen yozlaşma

Şimdi de “pop star”la erişti doruklara.

Ama bu İngilizce  hepsinden baskın çıktı,

Türk Müzik Mabedi’ni temelden yaktı,yıktı.

Bir tek direnç noktası bu kalmıştı ortada

Onun da çanına ot tıkadılar sonunda

Kapısına öyle bir bariyer koydular ki

Ne kültürde yeri var,ne müzikle ilgisi.

Bariyer yanlış sözcük,bu bir cellat satırı,

Nereden bakarsan bak,tam bir kültür kıyımı.

Eğer ki bir kurumda öğrenci sayıları

Beşyüz iken düşmüşse ve bulmazsa kırkları

Siz bunu başka hangi sözle nitelersiniz?

Buna “kültür kıyımı”demez de ne dersiniz?

Bu konuda yazacak daha çok şey var ama

Ben de hayli yoruldum,gelelim artık sona.

Zaten kafam karışık,net düşünemiyorum

Doğru ile yanlışı ayırdedemiyorum:

“Acaba biz mi çağın çok gerisinde kaldık?

Yoksa çağdaşlık diye milletçe mi yozlaştık?

Ve acep çağdaş demek kültür miraslarını

Dumura uğratıp ta yoketmek mi onları?”

 

Takdir ve yorum sizin,fazla söze hacet yok

Sen de artık Şinasi,kalemi cebine sok.

Dua et de zihniyet,mentalite değişsin

Yoksa durum çok kötü,bu da böyle bilinsin.

*            *            *

 

 

Durum aynen böyleydi Temmuz ortalarında

Ama sonra önemli iki gelişme oldu.

Bunları da eklemek zarureti doğunca

Bana da artık tutup bunu yazmak farzoldu.

Birincisi Ayşegül sınavını başardı,

O şimdi üstadlardan feyzalıp yetişiyor.

Zaten çok azimliydi,ümit kaybolmamıştı,

Malum,azmin elinden hiçbirşey kurtulmuyor.

İkinci olay ise birinciden daha şık:

Müziğin Mabedi’nde artık yüzler gülüyor.

Rektör Karadoğan’dan geldi bu zarif ışık

Bariyer alçaltıldı,içeri giriliyor.

Yeterli mi? yok ,hayır..kesinlikle yetersiz,

Bu yuva uzun yıllar çok fazla hırpalanmış.

Ulu orta kararlar alınıp yerli yersiz

Çok değerli hocalar küstürülüp dışlanmış..

Halbuki burası bir sanatkarlar mabedi,

Kendi üst kurumunu dünyaya tanıtıyor.

Her dakka bir şekilde geçirterek ismini,

Adını zihinlere perçinleyip kazıyor.

Burdan mezun olup ta giden sanatkarları

Tüm ülke nefes tutup beğeniyle izliyor.

Onlar üstün klasla söylerken şarkıları

İnsanı da “nerden bu?” diye düşündürüyor.

Yani bu,bir bakıma “tam bir altın madeni”,

Kurumunun ismini heryerde yüceltiyor.

Bilin artık bu yerin kadrini, kıymetini,

Bilin,yoksa bu ocak günden güne eriyor.

Gerçi önce demiştim,ama gene diyorum:

Bu yuva çok nadide,çok nazenin bir çiçek.”

Üzerine titrensin,bakılsın istiyorum,

Yoksa,Allah korusun,birgün solup gidecek..

                                                               

Benim ilgilililerden naçizane talebim

Konuya bu açıdan bakıp ele alması.

Küsüp giden kim varsa,geri alıp,örneğin

Yaraları şefkatle sarıp sarmalaması.

Çünkü orda devler var,musiki çınarları..

Adlarına gerek yok,zaten herkes biliyor.

Biraz zaman ayırıp dinleyerek onları

En yetkin ağızlardan sorun öğreniliyor.

Aslına bakarsanız gönlümden de geçen bu

Yani bu üstadlara müracaat edilmesi.

Müspet bir yaklaşımla ele alıp konuyu

Sorunun temelinden,kökünden çözülmesi.

Eğer kültür sizce de bir anlam taşıyorsa

Bin yıllık birikimi ihmal edemezsiniz..

Sorunlar da birikmiş ve boyları aşmışsa

Geçici önlemlerle onu çözemezsiniz.

Kalıcı bir çözümü elde etmek içinse

Olaya değişik bir açıdan bakmak lazım

O zaman felsefi bir görüş gerekir bize                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

Onu da isterseniz bir üstaddan alalım.

Bir sözü var çok sayın,çok muhterem birinin

“Kültürle uygarlığın farkı”ile ilgili.

Bu tespit büyük üstad Selahattin İçli’nin

Nakletmek istiyorum alarak izninizi

Diyor ki büyük üstad : “Kültürle Medeniyet

Farklı farklı şeylerdir,karıştırmamak gerek”.

Bu tespitte sizce de yok mu tam bir isabet?

Doğru laf etmemiş mi,üstad böyle diyerek.

Uygarlık evrenseldir,her toplum için aynı,

Onu alıp bir yerden kopya edersin, gider

Kültür ise özeldir,her toplum için ayrı

Oluşmak’çin” yüzyıllar,binyıllar” geçsin ister.

Kültür bağlayıcıdır,toplumu birlik tutar

Halbuki uygarlığın böyle bir vasfı yoktur.

Her toplum bizzat kendi kültüründen mut duyar

Uygarlıksa ortaktır,sahipleneni çoktur.

Ey “Batı musikisi çağdaş müziktir” diye

Kendi öz müziğine burun kıvıran kişi!

Sana bir çift lafım var,iyi dinle mümkünse

Güzel güzel konuşup halledelim şu işi.

Yok“çok sesli”,“az sesli” yok“şu,bu”diyerek

Bu milletin zevkini,kültürünü hor görme.

Ve kendini bu yüce halktan üstün görerek

Dolaylı yoldan bile olsa onu incitme.

Haa..eğer bu müziği benimseyemiyorsan

Bak o da tamamiyle senin bileceğin iş

“Ben bir ‘Batı Müziği’ meftunuyum” diyorsan

Ona da saygılıyız,demeyiz “bu nasıl iş?”

Ama bak,bu milletin neredeyse tamamı

Kendi öz müziğini seviyor, mut buluyor.

Ya buna ne dersiniz ? hoşgörün sualimi,

Aranızda kaç kişi bu gerçeği biliyor?

Bak bizler sizlerin o “Batı Müziği”nizi,

Hem seviyor ve hem de çok takdir ediyoruz.

Üstelik sizlerden de kendi musikimizi

Sevip övmenizi de asla beklemiyoruz.

Ama buna karşılık, siz de –eğer mümkünse-

Bize karşı bir parça saygı duymalısınız.

Siz “Batı Müziği’ni seviyorsunuz”diye

Bizleri küçük görüp horlamamalısınız.

Çaykovski’yi,Haydn’ı,Strauss ya da Schubert’i,

Biz de çok seviyoruz..onlar büyük bestekar.

Ama beri yanda da Itri ve Dede gibi

Bizde de çok üstün ve sayısız ‘deha’lar var.

                                                              

Bizim Beethoven’imiz, Mozart’ımız da onlar,

Zaten aralarında zerre fark yok kanımca.

Bizim de onlar kadar şaheser bestemiz var

Sadece ‘kültür’ ve de ‘yaşanan yerler’ başka.

Hem zaten şu da benim aklımı kurcalıyor:

Deniyor ya “Batının müziği çağdaş” diye.

Olabilir,sözüm yok..ama aklım almıyor:

Neden bizim musiki çağdaş değilmiş? Niye?

Lütfen ön yargıları şöyle bir yana itip

Mümkünse cevap verin benim şu tek soruma:

“Ben neden mecburmuşum,müziğimi terkedip

Bir yabancı kültürün müziğini almaya!?”

Neden,neden,ne için? Bir cevap istiyorum..

Neden kendi örfüme sırtımı çevireyim?

Bu tür empozeleri tümden reddediyorum

Bilmem ki bu konuda daha ne söyleyeyim?

Bizim musikimiz ki, içimizde büyüyüp

Bağrımızda kök salmış ulu çınar gibidir.

Yılların imbiğinden damla damla süzülüp

Gönüllerde çağlayan saf bir pınar gibidir.

O bize Atalardan kalmış kutsal mirastır,

Bunu her vesileyle herkese anlatmalı.

Onu korumak için ne yapsak gene azdır.

Her birey üzerine ne düşerse yapmalı.

Ey halkım ! korumak’çin bu mukaddes mirası

Elinden geleni yap,hiç tereddüt gösterme.

Bu müzik ‘kültür’ denen varlığın bir parçası,

Onun yozlaşmasına katiyyen izin verme.

Siz de, ey yetkililer!.bunda hemfikirseniz

Tereddüdü bırakıp lütfen artık davranın.

Bu kültürün mahvına razı değil iseniz

Üstünüze düşeni çok geç kalmadan yapın.

Bak burda musikinin en kutsal ocağı var,

En büyük özeni de bu ‘Mabed’ hakediyor.

Bu kaynak kurur ise nerden akar ki sular?

Nasıl yaşar bu sanat? İnan,aklım almıyor.

Demek istiyorum ki,bu Zümrüd-ü Anka

Ya gereken özenle besleyerek yaşatın.

Ya da,yapamazsanız,kırmayın kanadını

Kıymeti bilinecek bir yer bulup yaşasın.

 

Ama bu arada da, Tarih denen varlığın

O gerçekci,o yansız hükmünü de düşünün.

Orda tartılacaktır burada her yaptığın

Çetelesi ordadır burda geçen her günün

Ve de bil ki bu hüküm başka şeye benzemez,

Onda ne bir” af “vardır ne de “zaman aşımı”.

Tanrı bile affetse, Tarih asla affetmez,

Ona göre karar ver öne koyup başını.

           *        *          *                                                           

Benden hepsi bukadar..başka ne diyeyim ki?

Üzerime düşeni yaptım zannediyorum.

Kim çözerse bu müzmin problemi,bilsin ki

Hayırla anılacak..bunu hissediyorum.

                                   

Bunları yazdım diye kızmayın bana,n’olur,

Sorunun bir yanını göstermekti amacım.

Unutmayın,azmeden menzile vasıl olur

“Hak verilmez,alınır”, bunu da unutmayın

                                   30 Kasım 2004,İstanbul

                                        Şinasi Eskikaya

Gündem:

1/Marmaray olağanüstü güzelliği ve işlevselliği ile açıldı…Bağlantı yollar da  açılacak, proje hayata geçirilecektir. Türk mühendislerin sultan Abdülhamit’in hazırladığı  böyle büyük bir projeyi hayata geçirmesi Cumhuriyetimizin kazanımlarıdır. Boş sözlerle eleştirmek, milletin kafasında soru işaretleri bırakmak  yerine gurur duymak, gerçekleştirenleri tebrik etmek en doğru hareket olacaktır.

2/Meclis, aklıselim davranarak, koşulların değiştiğini, Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını görerek başörtüsü sorununu çözmüştür.Bunda sağlıklı düşünen ağırlıklı yazarlarımızın ikaz yazıları da etkili olmuştur.Başta Meclis Başkanı ve AK Parti olmak üzere. tüm Genel Başkanları ve Vekilleri kutluyorum. Artık, kadının “bedeni” üzerinden değil, “beyni üzerinden, ürettiklerinden, iş hayatında başarılarından v.b.” bahsetme zamanıdır ve Sn.Cumhurbaşkanımızın dediği gibi; bu iş burada bitmiştir, artık kendi haline bırakmak lazım”

3/Yazılarını sürekli takip ettiğim Sn. Sevilay Yükselir, Ş.Pavey ile ilgili  bir tweett atmış, Tweet dünyası böyle işte, bazen acele ile ellerinize hakim olamıyor,  ya zor durumda kalıyor, ya da birilerini kırıyoruz. Ancak, böyle takip edilen/okunan/üst görevde olan   kişilerin çok dikkatli cümleler kurmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü, söz uçar yazı kalır…