BIST 9.624
DOLAR 34,58
EURO 36,30
ALTIN 2.973,34
HABER /  EKONOMİ

X-Ray'ler tehlike mi saçıyor?

Çıplak gösteren X-Ray'ler görüntüleri kaydediyor mu? X-Ray cihazlarından çıkan radyasyon sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Abone ol

Havaalanlarına güvenlik kontrolü için yeni kuşak ‘tam vücut tarayıcıları’ konulması ve yolcuların çıplak görüntülenmesi son haftaların tartışmalı güncel konusu. Bazı havaalanlarında bunlar denenmekte ya da kullanılmakta.

Giysilerin içine gizlenmiş her türlü maddeyi bu çeşit tarayıcılar gösterebiliyor. Alışılagelmiş tarayıcılarla fark edilmeden geçirilebilen metalik olmayan seramik bıçak gibi silahlar ve bazı patlayıcılar, ekranda görülebiliyor. Tartışmalarda özellikle çıplak resimlerin insan onurunu kıracağı ve kişisel gizliliği gözler önüne sereceği üzerinde duruluyor. Ayrıca tarayıcıların, ağız, kulak ve rektum içine yerleştirilmiş maddeleri bulamayacağı da vurgulanıyor.

Çıplak tarayıcılar Avrupa’da şimdilik deneme amaçlı olarak kullanılıyor, yolculardan izin alınarak. 2008’de AB-Komisyonu çıplak tara- yıcılara izin verilmesini önerdiyse de Avrupa Parlamentosu bunu durdurdu. Fiyatları 100.000 ile 200.000 dolar arasında değişen bu yeni kuşak çıplak tarayıcılar bugün Londra, Amsterdam, Zürih, Moskova ile ABD’nin, Avusturalya’nın ve İsrail’in çeşitli havaalanlarında denenmekte ve sanıldığından daha çok sayıda kullanılmakta. ABD’de bu çeşit tarayıcılardan 200 kadar var ve 300 adet de ısmarlanmış.

ALETLERİN KULLANIMI NEDEN TARTIŞMALI?

Uzmanların açıklamalarına göre, çıplak tarayıcılar tümüyle otomatik olup resimleri bilgisayardan başka kimse görmüyor. Vücutta gizlenmiş tehlikeli bir maddeyi alet bulur bulmaz alarm veriyor ve ancak ondan sonra resim izleniyor, sonra da resimler hemen siliniyor. Bilgisayarın sabit diski sıfır kapasiteli olup, izleyen kişinin resmi kaydetme, kopyalama, kâğıda bastırma gibi bir olanağı yok.

Alet karşıtları ise, başka modellerde bu resimlerin bilgisayarda kaydedilip sonradan kötü amaçlı kullanılmayacağının da bilinemeyeceğini belirtiyorlar. Yolcular arasında da düşünceler farklı. Bazıları bunların havaalanlarında kullanılmasında – “benim için hiçbir sorun yok, çıplak görünmem, ölü görünmemden daha iyidir!” derken, başkalarıysa çok ileri gidildiğini, ya da dini çekinceleri olduğunu ileri sürüyorlar.
Vücutlarında silikon ve protez taşıyanlarla, yapay bağırsak çıkışları bulunanların ve başka yapay maddeleri olanların bunları başlangıçta bildirmeleri gerekecek. Bu gibilerin terörist şüphesiyle her yerlerinin aranması ise büyük sorunlar oluşturabilecek. Bir şirketin son model bir tarayıcısında ise görüntü çizgili kesitlerle verildiğinden ekranda çıplak kimse görünmüyor.

Tam vücut tarayıcıları üç çeşit: Röntgen ışını yayan tarayıcı, Pasif tarayıcı (pasif terahertz tarayıcılar) ve Aktif tarayıcı (Gigahertz ve terahertz tarayıcılar).

NASIL ÇALIŞIYORLAR?

Röntgen ışını yayan tarayıcılar: Alışıldık bir röntgen makinesi vücudu delip geçen röntgen ışınlarının (hedef dokuların yoğunluğuna göre) az ya da çok soğurulmaları sonucu röntgen filminde karartılar oluşturmasını sağlıyor. Vücuttan bir miktar geri saçılan röntgen ışınları ise vücut yüzeyinin analizini sağlayabildiğinden, tam vücut tarayıcılarında bu özellikten yararlanılarak vücut, yüksek enerjili röntgen ışın demetiyle taranıyor.

Sulu, oksijenli ve karbonlu maddelerden kolayca geri saçılan röntgen ışınlarının duyarlı detektörlerle tutulması sonucunda, vücudun ve buna bitişik herhangi bir maddenin görüntüsü elde edilebiliyor. Bir röntgen tarayıcısında, röntgen makinesinden daha yüksek enerjili ışınlara gerek olmasına karşın, kullanılan ışın demetinin şiddeti, detektörlerin çok duyarlı olması nedeniyle çok düşük olup vücutta yol açtığı doz oldukça az. (Yıllık doğal radyasyon dozunun on binde birinden daha da az).
Röntgen ışını yayan tarayıcılar, hücrelerdeki atomlardan elektron sökülmesine ve atomların elektriksel yüklü duruma geçirilmesine (ya da iyonlanmasına) yol açabiliyorlar. İyonlar, hücre içindeki işlevleri bozabileceğinden röntgen ışını yayan tarayıcıların havaalanlarında kullanılmasına, alınan doz az da olsa, yetkili kurumlarca genellikle izin verilmiyor.

Pasif tarayıcılar (pasif terahertz tarayıcılar): Terahertz (THz) ışınları kızılötesiyle mikrodalga bölgesi arasında (1 ile 10 terahertz arasında) yer alan ışınlardır, vücudumuz da bu ışınları ‘doğal ısı radyasyonu’ şeklinde yayıyor. Bu çeşit ışınlar ‘pasif terahertz tarayıcıları detektörleriyle’ tutulup görüntülenebiliyor.

Aktif tarayıcılar (Gigahertz ve terahertz tarayıcılar): Tarayıcıdan vücuda yöneltilen terahertz frekansındaki ışın demetinden geri saçılmaları algılayıp görüntüleyen alet sistemi ise aktif terahertz tarayıcılarını oluşturuyor. Bunların pasiflere üstünlüğü, kontrast ya da daha net görüntü elde edilebilmesi. Aktif terahertz tarayıcıları bilgisayar tomografları gibi çalışmakta; vücut, ışın ve detektörle her noktasında taranmaktadır. Modern tarayıcılarda, aletin yanından geçerken görüntü elde edilebiliyor. Çeşitli alet sistemlerinin teknik özellikleri henüz tam açıklanmamakla birlikte bu çeşit tarayıcıların 10 ile 30 gigahertzlik (GHz), (terahertz bölgesinin epey altında) frekanslarda çalıştıkları kestirilmektedir.

Radyasyondan korunma kurumları, vücutta ek bir radyasyon dozu oluşturmayan pasif terahertz tarayıcıları öneriyorlar.

BİYOLOJİK ETKİLERİ

İyonlayıcı olmayan radyasyon vücudun çok derinliklerine giremiyor. 10 GHz’lik radyasyon vücuda sadece milimetre derinliğe kadar girebiliyor, daha derinlerdeki organlara ulaşamıyor.

Yine de bu derinlik, deri ve deriyi besleyen kılcal damarların etkilenebilmesi için yeterli. Buralarda ortaya çıkan bozulma, yöresel ve tüm vücut için önemli olabiliyor. Dokuda soğurulan radyasyon enerjisi (ya da dozu) yeterli miktarda ise, bunun vücutta ısıl etkiler oluşturduğu bilim çevrelerince tartışmasız kabul görüyor.

Isıl etkiler sınır değerlerin temelini oluşturuyor. 10 GHz’e kadar olan mikrodalga bölgesinde, çeşitli hücresel ve hücre içi sistemlerde yeterli laboratuvar araştırmaları yapılmış olmasına karşın, daha yüksek frekanslar için bu çeşit çalışmaların sayısı çok az.
‘Milimetre ve terahertz radyasyonunun’ hücresel sistemlere etkisi henüz az sayıda çalışma grubunca araştırılabildi. Bunlardan ilki ‘THz köprüsü’ adındaki AB-araştırma projesidir. Bu projede DNA’ya etkiler ile kromozom bölünmesi araştırılıyor. 1 saatten daha az ışınlanmalarda herhangi bir etki gözlenemiyor. İsrailli bir araştırma grubu en az 2 saat süreli 100 GHz’lik ışınlanmalarda kromozom bölünmelerinde bozulmalarla ilgili belirtiler gördüklerini açıklıyorlar.

Ancak bu sonuç, bugüne kadar başka araştırmalarla doğrulanmıyor. Terahertz bölgesindeki radyasyonun insana etkileriyle ilgili araştırmalar ve veriler (data) çok az olduğundan, Almanya’da bu konudaki çalışmalara yetkili kurumlarca başlatılmış olup, 2010 yılı sonunda ilk sonuçların alınması bekleniyor.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

ABD’de yetkili kurumlar, röntgen tarayıcılarının kullanımıyla alınabilecek radyasyon dozunun iki dakika uçuş süresince kozmik ışınlardan alınacak doz kadar olabileceğini belirtiyorlar. Terahertz bölgesinde çalışan tarayıcıların insan vücudunda oluşturabileceği radyasyon dozu röntgen tarayıcılarıyla karşılaştırılırsa çok daha düşük.

Milimetre ve terahertz frekans bölgesinde çalışan tam vücut tarayıcılarıyla ışınlananlardaki etkilerle ilgili yeterli bilgi ve veri bulunmadığından yetkili kurumlar kesin bir değerlendirme yapamıyor. Bu frekans bölgesiyle ilgili olarak gerek AB Komisyonu’nca ve gerekse iyonlayıcı olmayan radyasyondan korunma kurulunca (ICNIRP) önerilen sınır değerler, bugüne kadar yapılabilen sadece birkaç bilimsel araştırmaya dayanıyor.

Buna göre halk için ‘elektriksel güç akısı yoğunluğu’nu 10 W/m2 ile sınırlamak gerekiyor. Bu sınır değerin, bugün denenmekte olan tarayıcılarla ve ilerde kullanılacak olanlarla aşılamayacağı düşünülüyor. Radyasyondan korunma yönünden, Almanya’da bu çeşit tarayıcıların kullanımına, ancak bu sınır değerin aşılmaması koşuluyla izin verilebiliyor.
Bu açıklamaların ışığında, havaalanlarındaki ‘röntgen’ ve ‘aktif terahertz’ tarayıcılarından çok ışınlanmayacağımız beklenmekteyse de “bu çeşit tarayıcıları henüz edinmemiş ülkelerin”, pasif vücut tarayıcılarını da inceleyip değerlendirmeleri, az da olsa, gereksiz yere ek bir radyasyon dozu alınmasını önleyecektir.

Radyasyon Fizikçisi Dr. Yüksel Atakan - Bilim Teknik Dergisi