BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Washington’un revizyonistlere karşı zorlu mücadelesi.

Karşılıklı ekonomik bağımlılık finansal jeopolitik çevreyi zorlaştırır. Örneğin Çin, siyasi ve askeri bir rakip olabilir, ancak aynı zamanda çok önemli bir ekonomik ortaktır. Amerika Birleşik Devletleri açıklarını finanse etmek için Çin'e bağlı. Çin, ihracatını satın almak için Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı.

Soğuk Savaş'ı takip eden çeyrek yüzyıl, modern tarihin en huzurlu yıllarıydı. Dünyanın en güçlüleri birbirleriyle savaşmamış, böyle bir durumu kafalarından bile geçirmemişlerdi. Genel olarak, savaşa hazırlıklı olmadılar, savaşı öngörmediler ya da savaşın arka planda görünmesi ihtimaliyle müzakere ve siyasi manevralar yapmadılar. Sonuçta ABD'nin küresel askeri hegemonyası devam ettikçe, gelişmiş ulusların birbirleriyle savaşma olasılığı daha da uzaktı...

Sonra tarih rotasını değiştirmeye başladı. Son birkaç yılda, üç güç, ilgili bölgelerdeki güvenlik düzenlemelerini gözden geçirmek için aktif çabalar başlattı. Rusya, Kırım'ı ve Ukrayna'nın diğer bölgelerini istila etti ve Avrupa demokrasilerini istikrarsızlaştırmak için gizlice çalıştı. Çin, uluslararası sularda yapay ada kaleleri inşa etti. Batı Pasifik’in engin alanlarını talep etti. Avrasya’yı Pekin’e uygun yollarla ekonomik olarak organize ve entegre etmeye başladı. İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'in çoğuna olan etkisini genişletti. Ve nükleer silahlarını yapmak için uygun yollar aramaya koyuldu.

Amerikalılara göre, bu yeni dünya da, yeni bir Amerikan dış politikası gerekiyor. Soğuk Savaş sırasında ABD kıvrak bir diplomisi ve güçle Sovyetler Birliği'ni koruma altına almayı seçti. Askeri saldırganlığını başarıyla caydırdı. Ve on yıllardır politik etkisini sınırladı. Birleşik Devletler, Rusya, Çin ve İran’a bir kez daha bu anlamda bir sınırlama getirmek istiyor.

Soğuk Savaş dünyayı rakip kamplara böldü. Bölgeler ve hatta ikiye bölünen ülkeler oldu.

Günümüzde her revizyonist iktidarın ABD destekli küresel düzenden ayrı kendi etki alanını aramasıyla benzer bölünmeler gelişeceğine inanılmakta ve ek olarak revizyonist güçler, Amerikan değerlerinin yanı sıra Amerikan çıkarlarına meydan okuyan liderlikler.

Beyaz Saray’a göre işte bu revizyonist güçler ABD'nin uzun zaman önce kurulmasına yardım ettiği ve o zamandan beri desteklediği siyasi, askeri ve ekonomik düzenlemeleri altüst etmek istiyorlar. Vladimir Putin'in Rusya’sı eski Sovyetler Birliği’nin bazı bölümlerinin kontrolünü yeniden ele almayı başarabilirse, Xi Jinping Çin’in batı Pasifik’teki deniz ticareti üzerinde ki hakimiyetini sağlar ya da kontrol ederse, Ayetullah Ali Hamaney’in İran Körfezi’nin, petrol rezervlerine hakim olabilmesinden kaynaklanan sıkıntıda ABD’nin yürüttüğü küresel düzene büyük bir darbe olacaktır.

Ancak bugünün şartları geçmişinkinden birkaç önemli şekilde farklılıklar göstermektedir. Soğuk Savaş’ın büyük bir bölümünde Washington, uluslararası komünist hareketin lideri olan tek bir güçlü rakip olan Sovyetler Birliği ile karşı karşıya kalmıştı. Şimdi, her biri diğerinden büyük ölçüde bağımsız olan üç ayrı rakiple başa çıkmak zorunda. Rusya ve Çin işbirliği yapıyorlar ancak birbirleriyle de rekabet ediyorlar. Her ikisi de İran'la iyi ilişkilere sahip olsa da, her ikisinin de büyük ve potansiyel olarak dindar olan Müslüman nüfusu var. Onlara İran'ın gücünün ve etkisinin büyümesi konusunda endişelenmeleri için sebep veriyor. Soğuk Savaş, bölgesel olarak uygulanan tek bir küresel girişimdi.

Üstelik, Sovyetler Birliği, yalnızca Moskova’nın jeopolitik çıkarlarını değil, aynı zamanda komünist ilkelerini de geliştirmeye yönelik olarak güçlü bir ideoloji sunmuştu. Ne Rusya ne de Çin bugün böyle bir ideolojiye sahip değil. Rusya, komünizmi tamamen terk etti ve Çin, partinin üstünlüğü kavramını koruyarak, ekonomisini kıskanılacak seviyelere çekti. İran, yalnızca bir bölgeyi değil, bir alanı temsil etse de, ideolojisinin potansiyel çekiciliği, büyük ölçüde Müslüman dünyası ve öncelikle Şii azınlığı ile sınırlı.

Günümüzdeki revizyonist güçlerin hiçbiri Sovyetler Birliği’nin korkunç askeri yeteneklerine sahip değil. Rusya, eski benliğinin askeri olarak küçültülmüş bir versiyonudur ve İran, zorlu modern askeri güçlerden yoksundur. Çin’in ekonomik büyümesi sonuçta ABD’yi tüm stratejik boyutlarda eşleştirmesine ve gerçek bir akran tehdidi oluşturmasına izin verebilir, ancak bugüne kadar Pekin, ABD’yi küresel olarak projelendirmek için değil Batı Pasifik’ten dışlamak için güçler geliştirmeye odaklanıyor. Dahası, şimdiye kadar başlatılan girişimler Rusya’nın Kırım ve Orta Doğu’ya müdahil olması, Çin’in Pasifik’te ki yapay adası, İran’ın bölgesel yıkımı, mevcut düzene karşı yapılan saldırılardan ziyade sınırlı girişimlerdir.

Son olarak, Sovyetler Birliği Soğuk Savaş sırasında ABD merkezli küresel ekonomiden büyük ölçüde kopuktu, oysa bugünün revizyonist güçleri bunun bir parçası. Rusya ve İran nispeten küçük ekonomilere sahip ve çoğunlukla enerji ihraç ediyor, ancak Çin, dünyanın her yerindeki ülkelerle derin, geniş ve büyüyen bağlantıları olan, dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip.

Karşılıklı ekonomik bağımlılık finansal jeopolitik çevreyi zorlaştırır. Örneğin Çin, siyasi ve askeri bir rakip olabilir, ancak aynı zamanda çok önemli bir ekonomik ortaktır. Amerika Birleşik Devletleri açıklarını finanse etmek için Çin'e bağlı. Çin, ihracatını satın almak için Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı. Asya'daki sınırlamalar bu nedenle başka politikalar da gerektirecek çünkü bir Çin askeri çöküşü Asya güvenliğini artıracak olsa da, bir Çin ekonomik çöküşü ekonomik felakete yol açacaktır.

Özellikle Cumhuriyetçi kanat, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, bugünkü çevreleme, yurtdışında Amerikan askeri konuşlandırmasının gerekliliğini ve ayrıca Avrupa'da, Rus saldırganlığını caydırmak için kara birliklerine ihtiyaç duyulduğu inancında. Putin rejimi zaten Gürcistan ve Ukrayna'ya güç gönderdi. Birleşik Devletler NATO müttefiklerini korumaya kararlı. Bunlar arasında Baltık ülkeleri de dahil olmak üzere Rusya sınırında küçük ülkeler var. ABD, onları koruyarak, en kötü durumda, askeri yenilgiyi kabul etmek yerine nükleer silahları oyuna sokup sokmayacağına karar vermek zorunda olmak da dahil olmak üzere, Batı Berlin’i savunurken yaşadığı güçlüklerden bazılarıyla karşılaşabilir.

Amerikalılar, Doğu Asya ülkelerinin, Çin’in batı Pasifik’i ele geçirme kampanyasından vazgeçirmek için güçlü bir ABD deniz varlığı gerekliliğine dikkat çekiyor. Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Güney Kore ve Tayvan gibi müttefikleri korumaya ve açık deniz şeridini korumaya kararlı olduğunu ve Çin’in yeni talep ettiği uluslararası sularda “dolaşım özgürlüğü operasyonları” olarak adlandırdığı uygulamayı yapmaktadır. Bunun yanı sıra ABD, dünyanın geri kalanı, Çin’in iddiaları ve yine Çin’in egemenliğini kabul etmediğini söylüyor...

Ve Orta Doğu’da, İran Körfezi petrolünün Avrupa’ya ve Asya’ya gönderilmesini güvenceye almak ve gerekli olması halinde İran nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasını desteklemek için Amerikan deniz ve hava kuvvetlerine ihtiyaç duyulabilir.

Diplomatik olarak, Washington her revizyonist mücadeleye karşı çıkmak için geniş bir yerel güç koalisyonu ortaya koymak istiyor... Avrupa'da, NATO bu misyonun üstesinden gelmek için kuruldu ve NATO, Birleşik Devletler’in oradaki stratejisinin dayanağı…

Koalisyonları en iyi koşullarda bile yönetmek zordur. Tek bir güçlü tehditle karşı karşıya kalsa da, Soğuk Savaş sırasında Batı ittifakını bir arada tutmak zordu. Günümüzde karşılaştırılabilir koalisyonları inşa etmek ve sürdürmek, daha küçük çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalsa da, daha zor olacak. Avrupa'da, tüm ülkeler Rusya'ya karşı temkinli olsalar da, bazıları diğerlerinden daha fazla temkinli. Rusya’nın sınırlarına en yakın olanlar, daha güçlü bir Batı askeri varlığını destekliyor.