BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Vural Savaş'tan Erdoğan itirafı!

Erdoğan'ın önünü kesmek için çalıştığını söyleyen Savaş dert yandı: "Ama artık O'na Çankaya yolu açık."

Abone ol

Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, 'Artık susmam mümkün değildi' dediği son kitabında, ''Bütün gayretlerimiz CHP sayesinde boşa çıktı. ABD'nin isteğine uygun şekilde, Recep Tayyip Erdoğan'a yalnız başbakanlık değil, cumhurbaşkanlığın da yolu açıldı'' dedi. CHP'yi 'Atatürk'ün kemiklerini sızlatan parti' diye tanımlayan Savaş, Türkiye'nin AB'ye girebileceğine inananları da 'artist olacağım diye kandırılmış kızlar'a benzetti. Savaş, 'Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Parti CHP' isimli bir kitap yazdı. Ağustos ayında piyasa çıkan kitapta Savaş, ilginç değerlendirmelerde bulunuyor. Refah Partisi'nin kapatılması için açtığı davayı hatırlatan Savaş, bu davanın açılmasına sosyal demokratların karşı çıktığını ve yapılan yasal düzenlemelerle parti kapatmaların zorlaştırıldığını belirtti. Savaş bu konuda, ''Halbuki açtığım dava, gerçek bir devrim olmuştur. O davanın açılmasından sonra Refahyol hükümeti düştü, 8 yıllık eğitim yasası iktidarın el değiştirmesi sayesinde gerçekleşti. O tarihten sonra bir tane bile imam hatip okulu açılamadı, orta kısımları kapatıldı, lise kısmına gidenler yarı yarıya azaldı. Kur'an kursları denetim altına alındı. Bir sonraki seçimde Fazilet Partisi, devamı olduğunu iddia ettiği Refah Partisi'nden yüzde 7 daha az oy aldı. Siyasal İslamcılar iki partiye bölündü'' ifadelerini kullandı. ''AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ, CHP'Lİ YÖNETİCİLERDEN DAHA ATATÜRKÇÜ'' CHP'nin yozlaşarak, Atatürkçü çizgiden uzaklaştığını savunan Savaş, bunun Deniz Baykal'ın son defa genel başkan seçilmesinden bugüne kadar geçen zaman dilimi içinde gerçekleştiğini iddia etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi'nin kapatılması kararına yapılan itirazı reddettiğini hatırlatan Savaş, yazısında, ''Bu, hukuk yoluyla irtica ile mücadelemize haklılık kazandıran önemli bir karadır. CHP yöneticileri, böyle bir karar hiç verilmemiş gibi davranmayı tercih ettiler. Bu karar bir ölçü alınırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçları, CHP yöneticilerinden daha Atatürkçü bir tavır sergilemişlerdir'' ifadelerine yer verdi. Savaş'ın bu konuda yazdıkları şöyle: ''Ben 2000 yılı Mart ayında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iken basın toplantısı yapıp, 'TCK'nın 312. maddesinin ve bu yoldaki anayasa değişikliklerin arkasında ABD var. Recep Tayip Erdoğan'ın yasağını bu yolla kaldıracaklar. Ona ayrı parti kurdurup, seçimlerde destek verip TC'nin Başbakanı yapmak istiyorlar. Bilgim emin kaynaklara dayanmaktadır' dedim. Bu sözlerim bazı gazetelerde yayınlandı. Gazetelerin yazdığı gibi bu oyunu bozmak için, Mesut Yılmaz'la görüşüp değişiklikleri engelledim. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, '312 değişikliği için başsavcıyı razı etmek lazım' demek zorunda kaldı. Bütün gayretlerimiz CHP sayesinde boşa çıktı. ABD'nin isteğine uygun şekilde, Recep Tayyip Erdoğan'a yalnız başbakanlık değil, cumhurbaşkanlığı yolu da açıldı''. KEMAL DERVİŞ OLAYI VE CHP Kemal Derviş olayını doğru değerlendirebilmek için, 'küreselleşmeyi' derinlemesine incelemek gerektiğini söyleyen Savaş, yazısında başka yazarlardan alıntı yaparak, Kemal Derviş'in annesi Gerti Hanım'ın Hitler'e hizmet eden Von Papen'in sekreteri olduğunu, eşi Catherina Derviş'in ise Yahudi asıllı olduğunu aktarıyor. 2002 yılı Ağustos ayında Fransız gazetesi Le Figaro'da derviş için 'ABD'nin Truva Atı' ifadesini kullandığını söyleyen Savaş, ''Deniz Baykal, sanki bunları bilmiyormuş gibi, inanılmaz bir pişkinlikle ve Kemal Derviş için şair Nedim'den beri bir erkeğin diğer erkek için en güzel övgüleri yaparak, 'Kemal Derviş'in CHP'ye katılmasını sağlamak için göbeğim çatladı. Artık birlikte aynı takımda çifte santrfor olarak oynayacağız' diyerek, televizyon kameraları önünde onun CHP'ye kaydını yapıp, rozetini takıyor ve 3 Kasım 2003 seçimlerinde İstanbul'dan aday gösterip milletvekili olmasını sağlıyor'' dedi. Derviş'in ekonomiden sorumlu bakan olduğu dönemde, hortumcularla mücadeleyi olanaksız kılacak, sanıklar lehine yasal değişikler yapıldığını iddia eden Savaş, Türkiye'de masallara inanan çok sayıda aydının olduğunu ileri sürdü. ECEVİT, BAYKAL, ÇİLLER VE DEMİREL'E TAŞ Savaş kitabında, Prof. Dr. Çetin Yetkin'in söylediğini iddia ettiği ''Ama şunu açıkça kabul etmek de gerek. Doğrusu adamlar yurt dışına gönderilecekleri iyi saptamış ve ABD'de iyi eğitmişler. Ülkemizde art arda kilit noktalara gelenlere bakınca bu gerçek yadsınamaz oluyor'' şeklindeki sözlerini aktararak şu değerlendirmeyi yapıyor: ''Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Süleyman Demirel gibi pek çok kimsenin burslardan yararlanıp yıllarca Amerika'da kaldığı düşünülürse, buna katılmamak mümkün değil''. PKK GÜDÜMÜNDEKİLERİ HANGİ PARTİ MİLLETVEKİLİ YAPTI? SHP ile HEP arasındaki seçim ittifakına da değinen Savaş, bu konuyu kitabında, 'PKK güdümündeki kişileri hangi parti milletvekili yaptı?' başlığı altında şu şekilde değerlendirdi: ''Deniz Baykal'ın öncülüğünde, Milli Selamet Partisi'nin (MSP) iktidar ortağı yapılması kadar vahim bir olay, 1980 askeri darbesiyle CHP'nin kapatılması üzerine, Erdal İnönü'nün genel başkanlığını yaptığı, üyeleri arasında Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar ve Ertuğrul Günay'ın da bulunduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin (SHP) Abdullah Öcalan'ın güdümünde olan bazı kişileri milletvekili seçtirme olayıdır.'' SHP Genel Başkanı Erdal İnön et Başsavcısı iken basın toplantısı yapıp, 'Tü ile Halkın Emek Partisi (HEP) Genel Başkanı Fehmi Işıklar arasındaki 'çok gizili' bir ittifak anlaşması imzalandığını söyleyen Savaş, bunu 'ihanet belgesi' olarak nitelendirdi. ''Ülkemizde hem sosyal demokratlara hem de demokratik solculara liderlik yapan kişiler, ekonominin sorumlarını değil çözmek, anlamak kapasitesinden bile yoksunlar'' diyen Savaş, kitabını arkasında ise şu ifadelere yer veriyor: ''Artık susmam mümkün değildi. Eğer Atatürk'ün ölümünden sonra, emperyalist devletlerin çok güçlü 'etki ajanları'nın etkisinden bir türlü kurtulamayan CHP, özellikle çok partili hayata geçtiğimiz günden bugüne kadar, adım adım Atatürkçü çizgiden uzaklaşmasaydı, ne ekonomimiz çöker, ne karşıdevrim gerçekleşir ne de onurlu ve her zaman geleceğe umutla bakan Türk ulusu onursuz bir hayat yaşmaya mahkum ve dış güdümlü bir üçüncü dünya ulusu haline gelebilirdi.''