BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,39
ALTIN 2.941,73
HABER /  DÜNYA

Vita yağı nedir, bilir misin

Başbakan Erdoğan, geçmişle bugünün kıyaslamasını yaparak, “Bakın eskiden ‘vita yağı’ vardı. Şimdi gence sor, ‘Vita yağı nedir bilir misin’ d...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, geçmişle bugünün kıyaslamasını yaparak, “Bakın eskiden ‘vita yağı’ vardı. Şimdi gence sor, ‘Vita yağı nedir bilir misin’ diye. İnanın yüzde yüze yakını bilmez" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 31 Ekim 2013 tarihinde İstanbul’da Türkiye ekonomisi adına son derece önemli bir buluşma gerçekleştirdiklerini belirtti. 11 yıl boyunca Türkiye’deki yatırım ortamını iyileştirmek için önemli adımlar attıklarını ve önemli reformlar yaptıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu reformlara paralel olarak gerek yaptıklarını değerlendirmek gerek bir yol haritası çıkarmak üzere 2004 yılından itibaren her yıl Yatırım Danışma Konseyi adı altında bir buluşmayı sürekli tertip ettiklerini vurguladı.
Başta Dünya Bankası olmak üzere en üst düzeyde ekonomi otoritelerinin yanı sıra dünyanın çok büyük şirketlerinin üst kademe yöneticileri ağırlayarak bir tam gün boyunca değerlendirmelerini aldıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bizzat ilk değerlendirmelere şahsım olarak katıldım. Değerlendirmelerini aldık. Soru cevap şeklinde bir müzakere yaptık. Öğleden sonra da Ekonomi Bakanım kendisi süreci devam ettirdiler. 2004 yılından itibaren her yıl yaptığımız bu danışma konseyi toplantıların tamamına bizzat başkanlık ettim. İlgili bakan ve bürokrat arkadaşlarımızla birlikte katılımcıların görüş ve tavsiyelerini dikkatle not ettirdik. Bu konuları takip ettik ve her yıl ilerleme raporlarını da toplantılarda müzakere ettik. Yatırım Danışma Konseyi toplantılarından uluslar arası yatırımlar noktasında çok ciddi şekilde istifade ettik” diye konuştu.

“79 YILDA 15 MİLYAR DOLAR, 11 YILDA 131 MİLYAR DOLAR”
Kendi hükümetleri dönemine kadar Türkiye’de bazı istisnalar dışında yıllık uluslar arası yatarım tutarı 1 milyar dolar seviyesini aşamadığına vurgu yapan Başbakan Erdoğan, 2002 yılına kadar Cumhuriyet tarihi boyunca 79 yıl içinde Türkiye’nin çekebildiği toplam uluslar arası yatırım tutarının sadece 15 milyar olduğunu söyledi. Erdoğan, 2002 yılı ile 2013 yılı Ağustos ayı içerisinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformlar sayesinde 131 milyar dolar uluslararası yatırım çektiğini belirterek, “79 yılda 15 milyar dolar, 11 yılda 131 milyar dolar. Her yıl yaptığımız Yatırım Danışma Konseyi toplantısında Türkiye’nin bu performansından övgüyle söz edildi. Daha yüksek seviyelere ulaşa bilmesi için öneriler dile getirildi. Bu yıl 8.’sini gerçekleştirdiğimiz Yatırım Danışma Konseyi toplantısında Türkiye’de ekonomisine yönelik ilgi ve takdirin hiç yoğunluk kaybetmeden devam ettiğini de müşahede ettik. Gerek büyüme oranlarıyla gerek makro ekonomik göstergeleriyle gerekse sergilediğimiz disiplinle Türkiye küresel ekonomik kriz ortamında farklı bir istikamette ilerlemeye devam ediyor” dedi.

“MARMARAY’IN KAZA YAPMASI KONUSUNDA TEMENNİLERİN AÇIK AÇIK DİLE GETİRİLDİĞİNİ GÖRDÜK”
Merkez Bankası rezervinin yeniden rekor seviyeye ulaştığını belirten Başbakan Erdoğan, 2002 sonunda görev geldiklerinde iktidarda MHP-DSP-ANAP’ın bulunduğunu o dönemde Merkez Bankası’nın döviz rezervinin 27.5 milyar dolar olduğunu anımsattı. Merkez Bankası’nın döviz rezervinin 134 milyar dolar seviyesine çıktığını ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“27.5 milyar dolardan 134 milyar dolara. Bu arada uluslararası para fonu ile görüşmelerde tamamlandı. IMF’nin Türkiye’den 5 milyar dolar borç alabilmesi için bu imkanı kendilerine sağladık. Gerektiğinde IMF bu borcu Türkiye’den alabilecek. Yani o borçlu olacak, biz alacaklı olacağız. Peki IMF ile durum neydi, işte yine DSP-MHP-ANAP iktidarından IMF’ye olan borç 23.5 milyar dolardı. 14 Mayıs itibariyle biz borcumuzu sıfırladık ve şimdi borç verir duruma geldik. Kim milliyetçi, kim milli değerlere sahip, kim ülkesine milletine daha düşkün. Hepsi ortada. Birileri lafını yapıyor biz icraatını yapıyoruz. Onlar borçlardı biz ödedik. Geldiğimiz nokta bu ve milli gelire oranla biliyorsunuz Türkiye’nin dış borcu yüzde 73-74 buralardaydı. Şimdi yüzde 36’ya düştü. Milli gelire oranla ne ona bakınız. Burada Türkiye’de her meselede olduğu gibi ekonomide de zaman zaman sergilenen bir art niyetin üzerinde özellikle durmak istiyorum. Marmaray seferlere başladığında bazı çevrelerde Marmaray’ın başarısız olması yönünde hatta Allah korusun kaza yapması konusunda temennilerin açık açık dile getirildiğini gördük. Olur mu böyle bir şey şu hale bak. Biz Japonya Başbakanı da dahil olmak üzere Marmaray’ın açılışında hayır duaları yaparken birilerinin de bu hayır duaların aksine temennilerde bulunduğu üzülerek gördük. Ülkemizde maalesef sayıları azda olsa kendi ülkesinin başına gelecek felaketten haz duyacak kadar gözü dönmüş hazımlar var.”

“SANDIKTA BAŞARI UMUDU OLMAYANLAR ÜLKENİN FELAKETİNDEN MEDET UMUYORLAR”
Marmaray’da sergilenen bu hazımsızlığın 11 yıldır Türkiye ekonomisine ilişkin olarak sürekli sergilendiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, aynı hazımsızlığı terör meselesinde de gösterildiğini ifade etti. Erdoğan, “Siyasi iktidarı sandıkta alt edemeyenler, bunun için de hiçbir çaba sarf etmeyenler, her alanda kriz çıkmasını temenni ederek iktidarın yıpranmasını istiyor, buradan nemalanmak istiyorlar. Sandıkta başarı umudu olmayanlar ülkenin felaketinden medet umuyorlar. Bakıyorsunuz terör bitmesin hatta terör eylemleri olsunda şehitler gelsin de böylece hükümet yıpransın diye temenni bulunanlar siyasi ikbalini böyle bir felakete bağlayanlar var. İşte bunu son Van seyahatimde açıkça net gördük. Orada yine vatandaşlarımızın bir çoğunun bu tür endişeleri hala yaşadığını gördük. Yani bir taraftan artık bu cenazelerin gelmeyişi orada bir umut ışığını yakıyor ama hala belli yerlere tehditler var. Hala… Şimdi biz parlamentoda bu işin mücadelesini verdiğini söyleyen partilere sesleniyorum; eğer teröre karşı iseniz bu konuda samimiyseniz lütfen şiddetin eşliğinde oy değil, silahın eşliğinde oy değil demokratik mücadele ile kalemin, sözün ışığında oy almaya gayret edin. Biz buna demokraside hodri meydan diyoruz” diye konuştu.

“CUNTAYA BİZ HAYIR DEDİK ONLAR DEĞİL”
Aynı hazımsızlığın dış politikada da görüldüğünü dile getiren Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin dış politikada başarısızlığından kendi ikbaline pay çıkaranların olduğunu belirtti. Türkiye’de 11 yıldır ekonomin çökmesi için, kriz çıkması için felaket tellallığı yapanların olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bu tavır tehlikeli olduğu kadar hastalıklı da bir tavır. Ben iktidarda değilsem bu ülke batsın, bitsin, krizler içinde kıvransın tavrı bencilce bir tavırdır. Adeta bir ihanettir. Kendi istikbalini, kendi geleceğini başkalarının felaketine hele hele mensubu olduğu ülkenin mensubu olduğu milletin felaketine bağlayan millet nezdinde asla itibar görmezler. Bakın bizdeki muhalefetin temel sorunu aslında budur. Artık bunları yakından tanıyorsunuz. Bunlarda plan derseniz yok. Proje derseniz yok. Çözüm önerisi derseniz yok. Sandıkta rekabet kültürü hiç mi hiç yok. 11 yıldır bütün temennileri ülkenin başarısız olması böylece iktidarın yıpranması üzerine kurulu. Terörün bitmesini bunun için istemiyorlar. İşte bunun için ellerini taşın altını koymuyor bu mücadele de yer almıyor. Olimpiyatların Türkiye’ye gelmemesinden memnuniyet duyuyorlar. Hatta bunu açıkça söylüyorlar. Dış politikada Türkiye’nin başarılı olmasını istemiyor işte onun için Türkiye düşmanlarıyla aynı safta yer alıyor. Türkiye düşmanlarının dilini kullanıyor hatta onlarla fotoğraf bile çektiriyorlar. Türkiye’nin ekonomide başaralı olmasını hazmedemiyorlar. İşte onun için istikrar ve güven ortamını zedeleme noktasında her yola her yönteme başvuruyorlar. İşte bu tavır eski Türkiye’ye ait bir tavırdır. Türkiye bizim olsunda ne olursa olsun. Anlayış bu. Küçük olsun ama bizim olsun. Anlayış bu. Yeter ki Türkiye’yi biz idare edelim, müdahalelerle Türkiye’yi ele alalım, ne zarar verilirse verilsin hiç önemli değil. Çeteler bize dokunmasında varsın faili meçhuller olsun. Kışkırtmalar olsun. Baskılar dayatmalar olsun. Bizim zenginliğimiz artsın, bizim kazancımız artsında geri kalanı ne olursa olsun varsın halk yoksulluk içinde kıvransın dediler. Yıllarca böyle gitmedi mi? Bize, bizim çocuklarımıza dokunmasında varsın terör devam etsin, varsın yoksul halkın çocukları şehit olsun dediler. Biz özgür olalım da Türkiye’nin geri kalanı aman başını kaldırmasın aman bir talepte bulunmasın dediler. Hukuk her zaman lehimize karar versin geri kalanlara hukuk lazım değil adalet lazım değil, demokrasi lazım değil dediler. Yapılan buydu. Bu bizzat yaşadık. İşte biz AK Parti olarak en başta eski Türkiye’nin bu köhnemiz bencilliğine son verdik. Çetelere, mafya, karanlık suç örgütlerine, cuntaya biz hayır dedik onlar değil” şeklinde konuştu.

“20 YAŞINDAKİ GENÇ ‘VİTA YAĞI’ NEDİR BİLMEZ”
Türkiye’nin 76 milyonla birlikte zenginleşeceğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin büyümesi durumunda 76 milyon insanın da büyüyeceğini vurguladı. Sadece belli kesim için değil, belli zümreler için değil 76 milyon için adalet dedikleri, hukuk dedikleri ve demokrasi dediklerini belirten Başbakan Erdoğan, “Eski Türkiye’de belli zümrelerin, belli çevrelerin işleri tıkır tıkır yürüyordu ama halk kan alıyordu. Kızılcahamam’da da söyledik; şöyle eski Türkiye’ye dönün bakın. Allah aşkına benzin kuyruklarında bekleyenler biz değil miydik, ekmek kuyruklarında bekleyenler biz değil miydik, yağ kuyruklarında bekleyenler biz değil miydik bunlar bu ülkede yaşanmadı mı? Yaşandı… Ama şu anda 20 yaşındaki genç bunları bilmiyor. Onlar bu kuyrukları görmedi onlar sadece AK Parti iktidarını gördükler. Zannettiler ki Türkiye hep böyleydi. Şu anda 20 yaşındaki gençler hangi mağazaya girersem dünyanın en meşhur markalarını bulabiliyoruz zannediyorlar. Bırakın onu yerli ürünlerimizi bile bulamıyorduk. Bakın eskiden ‘vita yağı’ vardı. Şimdi gence sor ‘vita yağı’ nedir bilir misin diye. İnanın yüzde yüze yakını bilmez. Sana yağı nedir diye sorun onu da bilmez. Bütün bunların karşısında yeni bir dönem ülkemizde başladı. Bu sağlıklı ürünlerin hepsi ülkemizde son on yılda üretilmeye başladı ve yeni Türkiye’de artık fakir zengin arasında ayrım ortadan kalktı. Ah benim 20 yaşındaki genç kardeşim şimdi sana sesleniyorum; bak biz kitabımızı bulamıyorduk. Defter kalem alabilmek için kırtasiyeci dükkanlarında sıralarda, kuyruklarda bekliyorduk. Sağlıkta hep söylüyorum söyleyeceğim şu andaki malum anamuhalefetin başındaki genel müdürlerinin de yaşattığı bir zulümdür. Kuyruk zulmü. O dönem de SKK’da, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun hastanelerinde kuyruklar yaşandı. Emekli sandığı hastanelerinde kuyruklar yaşandı. Soralım Emekli Sandığı Hastanesi nedir diye 20 yaşındaki genç bunu da bilmez. Çünkü o zaman bu hastaneler ayrıydı. Ama şimdi tüm bu hastaneler birleştirildi ve istediğin hastanelere gidiyorsun. Özel hastanelere gidiyorsun. Artık istediğin yerden istediğin hizmeti alıyorsun. Şimdi istediğin eczaneden gidip ilacını alıyorsun. Burada biz bedel filan düşünmedik. İnsanımızı düşündük, vatandaşımızı düşündük” dedi.
(İHA)