Venezuela konusunda kim doğru yerde?
Türkiye, Trump tarafından ateşi yakılan bu fitile karşı Mevcut Devlet Başkanı Nicholas Maduro’nun yanında durdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Maduro’yu arayarak “Dik durmasını ve oldu bittileri kabul etmemesini” öğütledi.
Venezuela, ABD Başkanı Trump’ın bir nevi “başkan tayini” ile birlikte dünya gündeminde önemli bir yere oturdu.
Enflasyon oranı milyonun üzerinde. Paranın bir kıymeti yok. Asgari ücretin aylık ancak dört doları bulduğu biliniyor. Ekonomik kaynaklar itibariyle ise Latin Amerika’nın en önde olan ülkelerinden birisi. OPEC’in en başta gelen petrol üreticisi.
Yolsuzluk ve kötü yönetim o kadar büyük ki, yoksulluk da eşine az rastlanır bir düzeyde seyrediyor…
Bilindiği gibi, Venezuela'da çoğunluğu muhalefetin elindeki Ulusal Meclisin Başkanı Juan Guaido, muhaliflerin mitinginde kendini ABD’nin isteği ve teşviki ile "geçici devlet başkanı" ilan etmiş ve başta ABD olmak üzere Avustralya, Kanada, Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala gibi ülkeler tarafından tanınmıştı. Son olarak Avrupa Parlamentosu (AP) aynı yönde adım atmıştı.
Bazı AB ülkeleri en kısa sürede Maduro yönetiminin seçim kararı almasını beklediklerini aksi halde muhalefeti tanıyacaklarını açıkladı.
Türkiye, Trump tarafından ateşi yakılan bu fitile karşı Mevcut Devlet Başkanı Nicholas Maduro’nun yanında durdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Maduro’yu arayarak “Dik durmasını ve oldu bittileri kabul etmemesini” öğütledi.
Türkiye’nin ABD ve AB ülkelerinin çoğunluğunun aksine hareket etmesi, Maduro’ya destek açıklaması karşısında akıllara şöyle bir soru da geldi: Türkiye ve Venezuela arasında Maduro yönetimine bağlı olarak çok büyük ekonomik işbirliği veya çıkarlar mı söz konusu?
Rakamlara baktığımızda böyle bir manzara görünmüyor. Ülkeler arasında yaklaşık bir milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. O da Venezuela’dan altın alıp rafine edip yolluyoruz. Dünyanın en fazla altın tüketen ve işleyen ülkelerinden biriyiz. Venezuela’nın bizim altın ithalatımızdaki yeri yüzde onu ancak buluyor. Mecbur da, bağımlı da değiliz. Toplamda 26 ton kadar bir altın söz konusu bu ülkeden gelen.
Dolayısıyla Türkiye’nin Venezuela’ya desteği ekonomik bir nedene bağlı görünmüyor. Bu yönde iddiaların doğruluk payı yok.
Türkiye’nin tutumuna daha çok ilkesel bir destek olarak bakmak lazım. Seçimle iş başına gelmiş bir başkana ABD tarafından el çektirilmek istenmesi, yerine atama yapılması elbette ki kabul edilemez bir
haldir.
Bu durum sadece bir ülkenin iç işine karışmak değil, aynı zamanda devletler arası hukukun da ortadan kaldırılması anlamını taşımaktadır.
Türkiye’nin Venezuela konusunda almış olduğu tavrı bir çıkar ilişkisi içinde izah etme çabası içinde olmak da somut göstergelere rağmen hiç de iyi niyetle izah edilemez.
Tüm bunlara rağmen, Türkiye dışındaki çekince koyan ülkelerin de alttan alta muhalefet ile temas kurdukları da bilinmektedir.
Sözgelimi Çin bile bir taraftan Maduro’ya destek açıklarken diğer yandan da Venezuela muhalefetiyle ilişki içine girmiştir.
Türkiye’nin akıntıya karşı tek başına kürek çekmesi uluslararası ilişkiler mantığı içinde sürdürülebilir olarak görülemez. Bir yerde bu iş tıkanabilir. Hatta gerçekçi olmak lazım ise Maduro yönetimi son demlerini yaşamaktadır. O nedenle bizim de muhalefet ile temasımız şarttır. Alt düzeyde de olsa Türkiye’nin bu temasları bir şekilde gerçekleştirmesi yararına olacaktır.