BIST 9.395
DOLAR 34,60
EURO 36,71
ALTIN 2.905,21
HABER /  GÜNCEL

Ve devlet Öcalan'la masaya oturdu

PKK'nın eylemsizlik kararını uzatması bir yandan devlet aktörlerini diğer yandan sivil inisiyatifi harekete geçirdi...

Abone ol

İNTERNETHABER.COM-  Terör örgütü PKK'nın eylemsizlik kararını uzatması devletin önemli kurumları ile sivil toplum örgütlerinin İmralı ile görüşme trafiğini hızlandırdı...

DEVLET İMRALI İLE MASAYA OTURDU

Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal'in haberine göre Kürt sorununa çözüm arayan devletin, İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'la bazı bakanlıklar ve kurumlardan üst düzey yetkililerin "nitelikli görüşmeler" yaptığı belirtiliyor. Ankara kulislerine göre, Adalet, İçişleri bakanlıkları ile MİT, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'ndan istihbarat uzmanı yetkin isimler bir süredir Öcalan'la temas halindeler. Taraf'a konuşan kaynaklar, Öcalan ile görüşmelerin artık nitelik değiştirdiğini ve bu temasların salt ateşkesin sağlanması ya da uzatılması üzerine yoğunlaşmadığını dile getiriyorlar. Aynı kaynaklara göre devlet katında yetkili üst düzey isimler, Öcalan ile PKK'nın silah bırakması, af koşullarının neler olabileceği, anadilde eğitim gibi nitelikli müzakereler yapıyorlar.

İMRALI'YA BARIŞ ÇIKARMASI

Diğer yandan Vatan'dan Hale Gönültaş'ın haberine göre Abdullah Öcalan’ın, DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk’un dünkü görüşmesinin “hava muhalefeti” gerekçesiyle ertelenmesinin perde arkasında, İmralı Adası’nda “sivil bir heyetin Öcalan ile kalıcı eylemsizlik için müzakere etmesinin bulunduğu” ileri sürülüyor. PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan, 13 Ağustos’tan 20 Eylül’e kadar geçerli olan “eylemsizlik” kararını açıkladığı sırada, “devlet ile İmralı” arasında temas sağlandığını öne sürdü. Karayılan’ın bu iddiası muhalefet cephesinde karşılık buldu ve hükümete sert eleştiriler yöneltildi. Başbakanc Erdoğan da, CHP ve MHP’den gelen eleştirilere “İktidar olarak hiçbir zaman terör örgütü ile masaya oturmayız. Devlet kurumları bazı temaslar yapar. Mesela istihbarat kurumlarıyla... Onların görevi zaten budur. Bunları da çözüm yolu

KANDİL DAĞI'NA
HEYET GİDECEK

Sivil örgütler Ankara ile sıcak teması sürdürürken Kandil'e bir heyet göndererek Murat Karayılan'la görüşmeyi planlıyor. Ayrıntısı için TIKLAYIN

aramak için yapar” açıklamasında bulundu. Başbakan, bu açıklaması ile dolaylı bir şekilde MİT’in İmralı’da Öcalan ile ateşkes için temasta bulunduğunu doğrulamış oldu. 29 Ağustos’ta Başbakan Erdoğan’ın danışmanlarından Yalçın Akdoğan, bir gazetede yayımlanan makalesinde “devletin gerektiği zaman İmralı ile görüşebileceği” ifadesine yer verdi. Cumhurbaşkanı Gül de, “İmralı ile görüşmeler” iddiasını soran gazetecilere “Böyle çetin bir mücadelede her şey sizin gözünüzün önünde, kameraların önünde konuşulacak değildir...” diyerek üstü kapalı olarak görüşmeleri doğruladı.

Sabah'tan Hazal Ateş'in haberine göre sivil örgütler Ankara ile sıcak teması sürdürürken, Kandil'e bir heyet göndererek örgütün  Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan'la görüşmeyi planlıyor. DTK Başkanı Ahmet Türk'ün de Kandil'e gidecek heyette olması bekleniyor. Diyarbakır Baro Başkanı Aktar, "Bu aşamadan sonra barışa katkı sunacaksa Kandil'e de gitmeye hazırız. Artık ertelenecek vakit yok" yorumunu yaptı. Aysel Tuğluk da PKK ile görüşme arayışlarının da sürdüğünü ifade ederek, "Öncelikle devlet, hükümetle görüşmeyi istememiz Kandil ile görüşmeyi ertelediğimiz anlamına gelmiyor" dedi. Sivil kanatta bu sıcak gelişmeler yaşanırken, geçen hafta yapılan iki güvenlik toplantısının ardından MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ABD ziyareti, Alman İçişleri Bakanı'nın dün "PKK" gündemiyle Türkiye'ye gelmesi, Akil Adamlar'ın "Ateşkes süreci uluslararası güçler tarafından denetlenebilir" çağrısı PKK'ya silah bıraktırma yolundaki yoğun diplomasiyi ortaya koyuyor. PKK'nın lider kadrosunun da "silahlanmayla nereye kadar gidilecek" tartışması içinde olduğu belirtiliyor. Aysel Tuğluk, İmralı ziyaretinde eylemsizlik sürecine ilişkin dışarıdaki havayı anlatacağını belirterek, "Sürecin devamı yönünde bir beklenti olduğunu aktaracağım" dedi.

MİT'İN BİR BİLENİ, İMRALI'DA NELER YAŞANDIĞINI VE PAZARLIKLARIN NASIL YAPILDIĞINI ANLATTI.. HABERİN DETAYI İÇİN SONRAKİ SAYFAYI TIKLAYIN

[PAGE]



MİT'İN BİR BİLENİ KONUŞTU: iŞBİRLİĞİ HAVASI VAR

Diğer yandan Milliyet Gazetesi'nden Serpil Çevikcan'a konuşan MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Öcalan'la görüşmeleri şöyle değerlendirdi:

Öcalan’la görüşme sürecini üçe ayırırsak, yakalandığı dönemde etkin güç asker. Sonra sivil otorite de katılıyor. Son dönemde MİT ağırlıklı. Bu bölümleme doğru mu?

Öneş: 2005 yılına kadar İmralı’da askerin kesin kontrolü olduğu tereddüt götürmüyor. 2005, 2006’dan itibaren bir sivil kontrolün geliştiğini, sivil istihbaratın daha fazla devreye girdiğini söyleyebiliriz ki, Kuzey Irak Kürtleri ile ilişkilerin gelişmesi, silah bıraktırılması arayışları içinde istihbarat teşkilatının rolü daha fazla.

Bu doğal bir süreçti de 2005’e kadar geç mi kalındı, sivil inisiyatif açısından konjonktür mü uygun değildi?

Öneş: Burada eleştirilmesi gereken husus, kapsamlı bir proje üzerinden, tüm kurumların, ahengiyle hedefe ulaşıp ulaşılmadığı meselesi. Bu konuda bizde eksiklik var. Bu mesele demokratikleşme süreci ile birlikte çözülecek bir meseledir.

Silahların bıraktırılması için ayrı ancak paralel giden bir proje lazım. Çünkü, teröristin tabanını silahtan tecrit edip, demokratik süreç içerisine sokacak siyasi bir çabaya gerek duyuluyor. Bunun siyasi iktidar, siyaset ve toplum bakımından kabullenildiğini görüyoruz. Maalesef geç kalınmış bir süreç üzerinden başlamak zorunda kaldık, zaman kaybettik.

“Öcalan’la, yakalandıktan hemen sonraki süreçte yapılan görüşmeler sadece örgütü çözmeye dönüktü” yorumu doğru mu?

Öneş: Paralel bir demokratikleşme projesi hayatta olmadığı, meseleye dar çerçeveli bir güvenlik konsepti içinde yaklaşıldığı için.

Son dönemde ise “örgütün siyasal mücadelesinde müzakereye dönüştü” yorumları var.

Öneş: Demokratik açılım ve Türkiye’nin yeniden yapılanması şeklinde gelişen bir süreç başladı. Buna karşı Öcalan’la yapılan görüşmelerde; dağdakilerin indirilmesi ve demokratik süreç içinde çözüm yollarının açılması... Tabi dağdakinin bazı talepleri var. Mesele, Türkiye’nin demokratik ihtiyaçları çerçevesinde  toplumun desteğini alıp silahların bıraktırılmasıdır. Ve sonra da belki bana göre olması gereken bir affın ortaya çıkabileceği meselesidir.

Öcalan’la görüşmelerin yarı-resmi bir müzakereye dönüştüğü yolundaki eleştirilere ne diyorsunuz?

Öneş: Görüşmeler devletin ihtiyaçları için yapılıyor. Bunların amaca hizmet edip etmemesi önemli ki, ben Öcalan’ın son açıklamalarında çok değişik bir durum gözledim. Olumlu görüşmeler olarak belirtiyor ilk defa. İlk defa PKK’yı da son patlama olayı nedeniyle eleştirel bir tavır içine giriyor. Ve sanki ateşkes sürecine devamlılık sürecine kalıcılık kazandırma gibi bir bakışı var izlenimini edindim.

O zaman son görüşmeler daha çok mu hedefini buldu?

Öneş: Daha nitelikli buluyorum. Çünkü anlaşıldı ki bu mesele çok kapsamlı. Siyasi, sosyal, hukuki bir mesele. Bir yapı içinde bakılarak adımlar atılıyor gibi geliyor bana. Görüşme yaparken taraflardan biri müzakere diye algılar, diğeri görüşme der. Kelimelere takılmamak gerekiyor. 

‘İşbirliği’ yapılıyor

“Devlet ve Öcalan, sorunun çözümü için birbirlerini kullanıyorlar” mı diyeceğiz, bu görüşmeler çerçevesinde?

Öneş: Söylediğim çerçevede, çözüme kilitlenen bir barış projesi çerçevesinde yaklaşılıyorsa soruna, “kullanma” tabirini kullanmam. Onun yerine ‘çözüm için işbirliği yapma’ derim ve ‘talepleri ortak noktada bütünleştirme’ derim.

“Devletle İmralı işbirliği yapıyor” diyebilir miyiz yani?

Öneş: Çözüme kilitlenmiş, barışa kilitlenmiş işbirliği var.

Şu andaki manzara böyle mi?

Öneş: Böyle olmasını temenni ediyorum. Çözümün anahtarlarından en önemlisi olarak görüyorum. Bir işbirliği havası görüyorum. Çünkü kaçınılmaz şekilde Türkiye dinamikleri de bunu zorluyor. Özellikle son referandum sonuçları da gösterdi. Boykot kararı veren güneydoğulu kesimin içindeki insanlarımızın da aynı talep içinde olduğunu sanıyorum.

Diğer ülkelerdeki örnekler tartışılıyor.

Öneş: İrlanda, İspanya örneği budur. Tony Blair, ‘Çözüm olacaksa şeytanla bile konuşurum’ diyerek adımlarını attı ve İrlanda meselesini çözdü.