Vay be!
Dünyada bir insanın adının başına eklenebilecek veyahut bir insanın ismiyle anılabilecek en kötü kelime “hırsız”dır…
Tabii bu benim düşüncem ve biliyorum ki benimle aynı fikirde olan bir sürü insan var…
Şimdi sizlere bir sorum olacak?
İşyerinizde birisi sizin hırsızlık yaptığınızı iddia etseydi ne yapardınız?
a) Bir güzel benzetirdiniz…
b) Sakin bir tavırla ona bunun gerçek olmadığını anlatmaya çalışırdınız…
c) Hiçbir şey olmamış gibi “pişkin pişkin” gülerdiniz…
d) Öyle olmadığını ispatlamak için kendinizi aklama yoluna gider ve bunun için her şeyi yapardınız…
e) “Amaaan el âlemin ağzı torba değil ki büzesin” der umursamazdınız…
Cevaplarınızı bekliyorum…
Bu konuyu burada bırakıp Zahit Akman’ın o çok değerli koltuğundan bir türlü kalkmak istemeyişine gelelim…
O kadar şaşıyorum ki kendisinin ekranlar karşısındaki umursamazlığına, hiçbir şey denmemiş gibi davranmasına, sanki “Deniz Feneri” dava sürecinde onun mal varlığına el konulmamış gibi rahat olmasına….
Gerçekten şaşırıyorum, bir insanın böyle “aşağılık” bir suç işlediği konusunda hakkında bir süreç bulunduğu halde bu kadar “vurdumduymaz” olmasına…
Koltuğa zamkla yapışmış gibi bir türlü kalkmak istemeyişine…
Lütfeder gibi “Görev sürem dolduğunda aday olmayacağım” demesine…
(Bir de olsaydın!)
Ve başbakanın ağzını açıp tek kelime etmeyişine!
Şimdi beni küfür yağmuruna tutarsınız biliyorum…
Ama ne yaparsınız ki ben de başbakana benziyorum…
Tıpkı onun dediği gibi…
“Üslubum sert ama ben değilim…”
nsrnylmz@gmail.com