BIST 9.660
DOLAR 34,56
EURO 36,33
ALTIN 2.912,80
HABER /  GÜNCEL

Vatan yazarı Allahçıları yazdı!

O'na göre İslamcılar 'Allahçı', Gülen'in konuşmaları 'paracı vaaz', Pamuk 'eksik hikayeci' Cemil Meriç'in pusulası ise puslu!

Abone ol

O'na göre İslami düşüncede olanlar 'Allahçı', Fethullah Gülen'in konuşmaları 'paracı vaaz', Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk 'eksik ve kötü hikayeci', sağ ile solun itibar gösterdiği ünlü düşünce adamı Cemil Meriç'in pusulası ise 'puslu'...  



Bu sözlerin sahibi Vatan Gazetesi yazarı Necati Doğru. Doğru

Tartışma özürlü olduk…

Neredeyse hiç kimse, bir diğerinin görüşüne saygı duymuyor…

Herkes tek doğruyu kendisinin söylediğine inanıyor…

“Benim gibi düşünmüyorsan, satılıksın, vatan hainisin”…

Veya “benim gibi düşünmüyorsan Allahsız’sın, dinsizsin…”

Sözü Necati Doğru’ya getireceğim…

Necati, akçalı konularda dürüsttür…

Temiz ahlâklıdır…

Ama…

Kendisi gibi düşünmeyenleri sevmez…

Olabilir…

Sevgi “zorunluluk” değildir…

Ama Necati kendi gibi düşünmeyenlere “saygı” da duymaz…

Oysa “saygı” uygarlığın, demokratlığın şartıdır…

Necati Doğru’nun fikri bağnazlığı ne yazık ki sosyal ahlâkını da erozyona uğratıyor…

 

Adnan Berk Okan

bugünkü Hürriyet'ten Yılmaz Özdil'in benzetmelerine adeta taş çıkartıyor. İşte Necati Doğru'nun gözünde İslamcılar, eski solcular, Fethullah Gülen, Orhan Pamuk, Cemil Meriç ve diğerleri:

- Kadri Gürsel, Milliyet’te (3 Ocak günü) güzel, doğru ve vicdanlı bir yazı yazdı. Orhan Pamuk’un, kitapları satsın diye, dünya gazetelerine görüş açıklarken “eksik ve kötü hikâyeler uydurduğunu” söyledi.

Bulun yazıyı okuyun.

Değerli bir yazıydı.

Bana göre de Orhan Pamuk, Türkiye’de “laikler demokrat değil” derken aslında “İslamcıların demokrat olduğunu” ima ediyor ve laiklik (Atatürkçülük-Cumhuriyetçilik-bölünmez bütünlük-en hakiki mürşit ilimdir ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir çizgisi) karşıtı dinci muhafazakâr yolun amigoluğunu ve dini siyasete alet eden yapının şakşakçılığını yapıyor. Kadri Gürsel’in bu önemli yazısından esinlenerek; onun altını çizdiği noktayı “bir çıt daha ileriye” taşımayı deneyeceğim.

Gerçekten kenetlendiler.

Tekelci birlik oldular.

Türkiye yazı ve düşünce hayatında; eski dinci-muhafazakâr-Osmanlıcı-padişahçı, “referansımız İslamdır” diyen adil düzenci çizgi ile eski solcu, materyalist, Allah tanımaz ateist, eski darbeci, eski Avcıoğlu çantası taşıyıcı, darbe ortamı yaratmak için Filistin’e gidip “gerilla eğitimi almış” eski goşist ve eski Maocu, dededen varlıklı, köşklerde büyümüş, babası çok ünlü yazar olduğu için kendisi cumhuriyetin nimetlerinden aşırı ölçüde faydalanmış yeni liberal, eski Türkiye Komünist Partisi üst yöneticisi fakat şimdi keskin özel sektörcü, eski sosyal demokrat fakat şimdi AKP’de bakan, hepsi bir oldular.

Mustafa Kemal’e saldırıyorlar.

Dinciler ile eski solcular!

Allahçılar ile eski Allahsızlar!

Son 70 yıldır boğazlaşanlar, birbirlerine sövenler, birbirlerine silah çekenler, son 3 yıldır aynı tek koza içine girdiler.

Bir kozada 2 böcek oldular.

Seslerini birleştirdiler.

Laikliğe, Cumhuriyetçiliğe, Mustafa Kemal’e, bölünmez bütünlüğe kalemleriyle, kameralarıyla, söylemleriyle hücum ediyorlar. Başbakan’ın uçağında, Cumhurbaşkanı’nın gezisinde; muhafazakâr dinci ile dönmüş eski solcu, “Mustafa Kemal’i ve onun devlet adamlığını halkın gözünde ve gönlünde geriletmek” arzusu ve iştahı ile biraraya geliyorlar.

Aynı hedefe kilitlendiler.

Bu saldırı yeni değil; 70 yıllıktır. 1936 yılı ile 1960 yılı arasında önce; Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Hezimet mi, Zafer mi” adlı kitabı ve Dr. Rıza Nur’un 3 ciltlik “Hayat ve Hatıratım” ile başlamıştı. Bu iki kitap; içki içmesinden kadın sevmesine kadar Mustafa Kemal’e adice çamur atıyordu.

Bunlar belden aşağı vuruştu.

Aynı yıllarda 3 ideolog (doktrin kurucusu, yön veren) Mehmet Akif, Necip Fazıl, Peyami Safa’yı ve onların halkı etkileyen kalemlerini, şairliklerini kullanarak “fikir planında” da Cumhuriyet’e, laikliğe karşı harekete geçtiler.

Üç korku yarattılar.

Üç korkuyu işlediler.

Üç korkudan üç düşman yarattılar. Bunlar; “köy enstitüleri düşmanlığı, İsmet İnönü düşmanlığı, Sovyetler Birliği (anti komünizm) düşmanlığı” oldu. Bu düşmanlıkları kullanarak; Cumhuriyet’e, laikliğe, Mustafa Kemal’e saldıra saldıra 1980 yılına kadar geldiler.

1980 sonrası ilginç oldu.

İdeologlar değişti.

Düşmanlar değişti.

Solcular döndü, değişti.

Dinciler ile dönmüş solcular birleşti; ideologluğa “İdris Küçükömer’in, Fethullah Gülen’in ve Cemil Meriç’in teorik düşüncelerini” oturtarak Mustafa Kemal’e, laikliğe ve cumhuriyete birlikte saldırmaya başladılar.

3 yeni korku buldular.

3 yeni korkudan 3 yeni düşman; “Ordu düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı, bölünmez bütünlük düşmanlığı” ürettiler ve bugünlerde “demokrasiye tam geçiş-ordu vesayetini bitiriş-jakobenizmi sonlandırma” sahte sloganlarına sarılarak saldırıyorlar. Ben fikrimi söyleyeyim; İdris Küçükömer’in kofti keskisi, Fethullah Gülen’in paracı vaazı, Cemil Meriç’in puslu pusulası, Orhan Pamuk’un klip figüranlığı vız gelir tırıs gider.

Laiklikten kıymık koparamazlar.