Var mısın bay Başkan!..
Gerek seçimden önce, gerekse seçim sonrası İzmir İl Teşkilatı ile ilgili bir kaç yazı yazmıştım. O yazılarda, İzmir'de seçim döneminde yapılan hataları sıralamıştım.
Gerek seçimden önce, gerekse seçim sonrası İzmir İl Teşkilatı
ile ilgili bir kaç yazı yazmıştım. O yazılarda, İzmir'de seçim
döneminde yapılan hataları sıralamıştım.
Aslında il il kritik yapan biri değilim.
Ancak o dönemde İzmir'de öyle vahim hatalar yapıldı ki bunları
istemeden de olsa yazmak zorunda kaldım. Bu hataların seçim
döneminde bir hezimete neden olacağını seçimden aylar önce yazdım,
haddimi aşmadan çözüm önerileri sunmayı da ihmal etmedim.
Farzı misal...
Davaya gönül vermiş binlerce insanın küstürüldüğünü, bunların
kazanılması gerektiğini söyledim. AK Parti'yi destekleyen Kürt
aşiret liderlerinin yok sayıldığını, bir an önce harekete
geçilmezse bu Kürt aşiretlerin istemeye istemeye HDP'ye oy vermek
zorunda kalacağını dile getirdim.
Listeyi fazla uzatıp kafanızı şişirmeyeyim.
Seçimden sonra gerçekten tam bir hezimet yaşandı. Kürt
aşiretlerinin sadece ikinci bölgede 70 bin oyu HDP'ye gitti.
İzmir'in seçimlerde HDP'ye Türkiye genelinde katkısı yüzde 1.70
puan oldu. O oylar sayesinde HDP İzmir'de barajı aştı. Bugüne dek
yüzde 36'nın altına düşmeyen AK Parti tarihinin en kötü sonucu alıp
yüzde 26'de kaldı.
11 milletvekili olan AK Parti 8 milletvekiliğini zar zor
kazanabildi. Kimin sayisende biliyor musunuz?
Savcı Sayan'ın sayesinde...
İkinci bölgeden 7. sıra adayı olarak gösterilen Savcı Sayan, aday
seçilmediği belli olmasına rağmen ve İl Başkanı dahi ortalıkta
yokken seçim sandıklarının başında nöbet tuttu. Gecenin 01.30'unda
hata tespit edip oyları tekrar saydırınca 7 olan milletvekili
sayısı 8'e çıktı.
Bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz?
Seçimlerden sonra gelen bir davet üzerine Savcı Sayan'la birlikte
İzmir'e gittik ve bir konferans verdik. Ben daha önce de iki
konferans vermiştim ve o konferanslarda da katılım ortalama 150-250
kişi arasında olmuştu.
Bunun nedenini önceki gün İl Başkanı Bülent Delican'ın partililerle
bayramlaşma töreninde yaptığı konuşma sonrası öğrendim.
Delican törende mealen şu sözleri sarfediyor:
"Arkadaşlar AK Parti üzerinden menfaat temin eden bazı
isimler şehrimizde bir süre önce konferans verdi. Bu şahıslar bizi
eleştirerek aramıza fitne sokmaya çalıştı. Ancak bu paralı
askerlerin konferanslarına partili dava arkadaşlarımız katılım
sağlamayarak gerekli cevabı verdi. Onlara inat ben ve dava
arkadaşlarım birliğimizi bozmadan çalışmaya devam
edeceğiz.."
Gerçi o sırada birileri tokat sayılabilecek nitelikte cevap vermiş
ama, suçlamalar ciddi olduğu için benim de bir cevap vermem
gerekiyor.
Kısa bir araştırma yaptım ve baktım ki İl Başkanı bu konuşmadan bir
kaç gün önce Yeni Asır Gazetesi'ne verdiği demeçte de neredeyse
aynı cümleleri kullanıyor.
Duygu Ergüden'in, "İzmir'de alınan sonuçlar sonrasında
kulislerde görevden alınacağınız konuşuldu. O süreçte bu
söylentiler dolayısıyla kırıldıklarınız oldu mu?" sorusuna
aynen şu cevabı veriyor:
"Bunu söyleyenlerin çok da partili olmadığını gördüğüm için
beni üzmedi. Gerçek partililer emek verenlere sahip çıktı. Ben bu
davaya gerçekten insanlardan böyle bir eleştiri almadığım için
takılmadım. Aksi olsaydı üzülürdüm. Genelde menfaat
birlikteliklerinin AK Parti üzerinde hakimiyet kurma çalışması
olarak gördüm"
Anlayacağınız; Delican'a göre ben paralı bir asker olmakla beraber,
AK Parti üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan bir
menfaatçiymişim!
"Başarısız insanlar, kendi kifayetsizliklerinin tadını
bastırmak için başarısızlıklarının üzerine büyülü hikayelerden
oluşan bir sos dökermiş..."
Geçenlerde bir kitapta okuduğum bu söz sanki Bülent Delican için
söylenmiş. Mübarek neredeyse İzmir'de yaşadığı hezimetin sebebi
olarak beni gösterecek!
İlahi başkan!
Sen bu konuşmayı yaparken kendine saygını nasıl koruyabildin?
Kendinden ve "Dava arkadaşlarım" dediğin
insanlardan hiç mi utanmadın?
Sen değil miydin bundan iki hafta önce beni telefonla arayıp 1 saat
38 dakika savunma yapan? Sen değil miydin, senin döneminde partiye
küsen herkes için, "Onlar menfaat peşinde koşan insanlar.
Menfaatleri doğrultusunda karar vermediğim için partiyi ve davayı
sattılar" diyen...
Cumhurbaşkanı'nı İzmir Atatürk Stadı'nda 14 bin kişiyle karşılama
rezaletinin suçunu genel merkezin ve valinin üzerine atan,
"Bu onların hatası benim değil?" diyen sen değil
miydin?
Sen değil miydin "Dava arkadaşlarım" dediğin
yönetimindeki isimleri başarısızlıkla ve beceriksizlikle suçlayan?
"Süleyman beyciğim. Sizin konferansınıza katılım için
başkan yardımcıma talimat verdim, onu bile başaramadı"
diyen sen değil miydin?
"İzmir'e geldiğinizde sizi parti olarak ağırlamak, eğer
takviminize uyuyorsa burada bir iki konferans düzenlemek
isteriz" diyen sen değil miydin?
Sen konferansa davet edince menfaatçi olmuyorum da, senin davetini
reddedince mi paralı asker oluyorum öyle mi başkan?
"Yok ben bunları söylemedim" diyorsan,
yayınlayalım ikimizin telefon konuşmasını olur mu?
Var mısın başkan?
O konferanslara katılım azdı kabul ediyorum. Benim kulağıma,
"Bütün teşkilatlarımızla orada oluruz" diyen de
sendin, telefonu kapattıktan sonra, "O etkinliğe kimse
gitmeyecek" diye talimat veren de sendin başkan!
Sen ancak bu kadar samimi, bu kadar dürüstsün işte!
O konferanslarda biz ne yaptık biliyor musun? Senin büyük bir
maharetle küstürdüğün isimleri bir araya getirdik. Senin parti
kapısından içeri sokmadığın emektarları yeniden kaynaştırdık. Sen
lüks iftar sofralarına kurulurken biz bir hurma bir simitle iftar
açacağımızı söyledik.
Sen ne yaptın başkan?
"Onlardan önce biz simit hurma iftarı yaplamıyız. Elinizi
çabuk tutun!" diyerek ilçe teşkilatlarını harekete
geçirdin. Fikir anlamında beceriksiz olduğunu burada bile göstermiş
oldun!
Konuşmacı olduğum konferansa 250 kişinin katılması benim utancım
değil başkan. Senin "Kimse katılmayacak"
talimatına rağmen gelen ilçe başkanlarının seni yok hükmünde
saymasının utancından kurtul bana laf yetiştireceğine...
Sen 250 kişiyi diline dolayacağına, Cumhurbaşkanı'nı 14 bin,
Başbakan'ı 70 bin kişiyle karşılamanın utancından kurtul
önce...
Sen beni diline dolayacağına git önce, yerel medyada hakkında yer
alan ilaç yolsuzluğu iddialarının hesabını ver İzmirlilere... Beni
kötüleyeceğine, İzmir İl Teşkilatı'nın bilişim işlerini teslim
ettiğin kişinin paralel yapıya mensup olup olmadığı iddialarını
açıkla. O kişiyi genel merkezin emriyle nasıl gerisin geri
görevden almak zorunda kaldığını anlat olur mu başkan?
Beni paralı asker ve menfaatçi ilan etmene gelince...
Gel seninle bir anlaşma yapalım başkan. Ben uzak yakın ayrımı
yapmadan bütün akrabalarımın hesaplarının denetlenmesine hazırım.
Eğer son 30 yılda AK Parti dahil olmak üzere herhangi bir kurum ya
da kuruluştan benim ve yakınlarımın hesabına tek bir kuruş girmişse
senin bu iftiranı gerçek olarak kabul edeceğim.
Aynısını sen de yapacaksın ama...
Açacağız hesaplarımızı, millet AK Parti döneminde kimin
zenginleştiğini, kimin fakirleştiğini kalem kalem
görecek!
Var mısın Başkan?