Van'daki emniyet skandalı doğunun acı gerçeğini ortaya çıkardı. Uyuşturucu trafiğinin kilit noktası Van ve Hakkari'de yaşananları Yavuz Donat'ın kaleminden okuyun.
Abone olVan'da emniyet binasından uyuşturucu kaçakçısı Hamit Bayram'ın kaçırılması sonrası yaşananlar bölgenin nasıl bir uyuşturucu bataklığına gömüldüğünü gözler önüne serdi.
Van'da yaşanan olaylar iki yıl önce Van ve Hakkari'ye giden Yavuz Donat'ın acı gerçeğe şahit olmuştu. Donat Uyuşturucu trafiğinin nin yardımıyla organize eidildiğini görmüştü. İşte Donat'ın yazıası:
Birkaç yıl önceydi... Hakkari'ye gitmiştik... Ve çok kişiden aynı şikayeti dinlemiştik... Şikayet "Van-Hakkari yolundaki" aramalarla ilgiliydi... Bazı günler 10, bazı günler 20 noktada arama oluyormuş.
Herkes bundan yakınıyordu. "Yolculuk, işkence halini alıyor" diye.
Araştırdık.
Söylenenler doğruydu.
O seyahatte Hakkari'den Van'a geçmiştik.
Van'da da halkla konuşmuştuk. Çarşda, pazarda pek çok Vanlı "Hakkari'ye gitmek bir eziyet" demişti:
- Adım baş durduruyorlar... Arıyorlar.
Dinlediklerimizi dönemin Hakkari Valisi'ne de anlatmıştık, Van Valisi'ne de.
İkisinin de yanıtı birbirinin aynıydı:
- Biliyoruz... Vatandaş haklı... Ama biz bu aramaları yapmaya mecburuz.
"Terörist mi arıyorsunuz... Silah mı?" diye sorunca da...
Şu yanıtı almıştık:
- Uyuşturucuyu unuttunuz.
İki Vali de anlatmıştı ki:
_ Uyuşturucu bazen cenaze arabasında bile taşnıyor.
_ Bazen ambulansta.
_ Bazen gelin otomobilinde.
_ Bazen sivil, bazen resmi plakalı bir araçta.
Onun için sivil araç, resmi araç, düğün konvoyu, doğuma yetiştirilecek kadın demiyor, herkesi arıyorlardı.
Tabii "bütün bunlara rağmen" uyuşturucu trafiği tam olarak önlenemiyordu.
Hakkari Valisi'nin de, Van Valisi'nin de sözleri, daha dün söylenmiş gibi kulaklarımızda:
- Nedenini söyleyelim ama yazmamak kaydıyla... İşin içinde maalesef devletin elemanları da var... Zaten devletin içinde bir işbirlikçi bulamasalar bu pis işleri yürütebilirler mi?.. Asla.
O seyahatte Derya Sazak ile birlikteydik. Yazılmamak üzere anlatılanları ikimiz de yazmadık.
Şimdi yazmaya karar verince de, Milliyet'ten Derya Sazak'a sorduk:
- Hatırlıyor musun, Vali beyler ne demişti?
Sazak başladı gülmeye:
- Nasıl hatırlamam?.. Devletin içinde bir işbirlikçi olmadan, devletten birini ayarlamadan asla...
Benzer bir "yazılmamak kaydıyla" olayını daha önce de bir albaydan dinlemiştik.
12 Eylül 1980 sonrasıydı. Mamak'ta bir askeri cezaevi vardı. Sağcısı, solcusu, teröristi, siyasetçisi, öğrencisi, öğretmeni oradaydı.
Bir gün o meşhur cezaevine gittik. Gezdik. Öylesine sıkı güvenlik önlemleri alınmıştı ki, oradan "kuş bile uçamazdı."
Nöbetçi uyusa, köpekler tetikteydi. Ama buna rağmen "firar" oluyordu. Nasıl?
Yanıtı "yine yazılmamak kaydıyla" komutan vermişti:
- Cezaevi yetkililerinden birinin yardımı olmadan asla...
Yıllar geçti aradan.
Uyuşturucu trafiği deseniz "devam." "Sahte pasaport... Adam kaçırma" deseniz devam.
"Devletten birileri ile dirsek teması" devam.
İşte bu "devletten birileri" konusunu çözmeden hukuk devleti ile mafya devlet arasında kalın bir çizgi çekebilmek çok güç.
Yazı:Yavuz Donat
Kaynak: Sabah.com.tr