BIST 9.949
DOLAR 35,26
EURO 36,74
ALTIN 2.985,86
HABER /  GÜNCEL

'Vahşete göz yumanlar bedeli öder'

Erdoğan, "yaşanan vahşete sessiz kalanların aynı bedelle yarın karşı karşıya kalabileceği" uyarısında bulundu.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kan ve gözyaşı üzerine hesap yapanların derhal bu hesaplardan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, "Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyadaki tüm devlet başkanlarını, başbakanları Ortadoğu'da yaşananlar konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum" dedi.

Başbakan Erdoğan, Mayıs ayı Ulusa Sesleniş konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İnsan öncelikli bir siyasete inandıklarını ve o siyasetin gereğini yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, bir yandan milletin yıllar yılı ihmale uğrayan sorunlarını çözmeye, sıkıntılarını hafifletmeye çalıştıklarını, bir yandan da Türkiye'yi geleceğe taşıyacak adımları bir bir attıklarını belirtti. Türk halkının çok uzun zamandır yaşadığı sıkıntıların farkında olduklarını kaydeden Erdoğan, bu sıkıntıları imkanlar ölçüsünde bertaraf etmek için gece gündüz çalıştıklarını ve çözüm üstüne çözüm ürettiklerini vurguladı.

Toplumun her kesiminin acil ihtiyaçlarını giderebilmek için uygulamak zorunda oldukları ekonomik programın disiplininden uzaklaşmadan imkanları sonuna kadar zorladıklarını anlatan Erdoğan, "Bildiğiniz gibi nüfusumuzun yüzde 35'lik kısmı ekmeğini tarım sektöründen kazanmaktadır. Yıllar yılı uygulanan yanlış ve ihmalkar politikalar, tarımsal üretimimizi sürekli geriye götürmüş; çiftçimizi, köylümüzü, hayvancımızı perişan etmiştir. Burada bir tespit yaparak, sözlerimi sürdürmek istiyorum. 3 Kasım 2002 tarihi bizim Türkiye'de nasıl bir noktada olduğumuzu tarımla ilgili çok açık net ortaya koyuyor.

Vaktiyle kendi kendine yetiyor diye övündüğümüz ülkemiz, bugün pek çok tarımsal ve hayvansal ürünü yurt dışından ithal eder konuma düşmüştür. Bu üzücü tabloyu devraldık, şimdi ise bunu değiştirmek ve tarım sektörümüzü bir bütün olarak kalkındırmak Hükümet olarak bizim boynumuza borçtur. Bunun idrakiyle tarımda hamle üstüne hamle ve yeni projelerle geleceği kuşatıyoruz" diye konuştu.
Türkiye'yi gelecekte bugün olduğundan daha güçlü bir ülke olarak görmek için değişen şartları dikkate alarak yeni bir tarım stratejisi geliştirmek ve uygulamak zorunda olduklarına işaret eden Erdoğan, bu stratejinin en acil hedefinin de çiftçileri, köylüyü, hayvancıyı bir an evvel içinde bulunduğu fakr-u zaruret halinden çekip çıkarmak olduğunu söyledi.

"DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİNİN GERİ KALAN BÖLÜMÜNÜ DAHA ERKEN ÖDEMEK İÇİN İLGİLİ KURUMLAR ÇALIŞIYOR"

2003 yılı içinde zor durumdaki çiftçiyi, köylüyü, hayvancıyı rahatlatacak, tarımsal üretimin önünü açacak bazı tedbirler aldıklarını, bazı projeleri hayata geçirdiklerini anlatan Erdoğan, destekleme kredileri, kredi borçlarının yeniden yapılandırılması, mazot indirimi gibi pek çok uygulamayı hayata geçirerek tarım kesimine biraz olsun nefes aldırdıklarını belirtti.

Erdoğan, "Değişik vesilelerle karşı karşıya geldiğimizde, çiftçilerimizin, köylülerimizin, hayvancılarımızın yeniden dört elle işlerine sarılmak konusunda çok istekli olduklarını Anadolu'yu dolaşırken görüyor ve mutlu oluyoruz. Biliyoruz ki Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye'yi kalkındıramayız, güçlü bir ülke olma hedefini yakalayamayız. Bu sebeple Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız başta olmak üzere Hükümet olarak tarım sektörümüzü kalkındıracak tedbirleri alıyor, plan ve projeleri hayata geçiriyoruz. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde uygulayacağı tarım politikaları çerçevesinde hedeflerimizi belirliyoruz ve bu hedeflere varmak için gereken neyse kararlılıkla yerine getiriyoruz.

Geçtiğimiz günlerde tarım kesimindeki insanlarımızın beklediği 2003 yılı destekleme prim miktarlarını belirledik. Bu yıl, pamukta kilo başına 90 bin, ayçiçeğinde 110 bin, zeytinyağında 200 bin, soyada 115 bin, kanolada 120 bin lira prim ödemesi yapacağız. Elimizdeki imkanları zorlayarak üreticimizi rahatlatacak şartları oluşturmanın gayreti içindeyiz. Prim ödemelerinde uluslararası fiyatlar esas alınarak dolar bazında yapılan yüzde 26 ila yüzde 59 oranındaki artışlar, bu anlayışımızın açık net bir göstergesidir. Bu yıl tarım üreticisini desteklemek üzere tam 282 trilyon lira ödeme yapacağız. Normal şartlar altında her yıl Ekim ayında yapılan prim ödemelerini bu yıl daha erkene çekmek için de ayrıca çaba gösteriyoruz. Bu konuda üreticilerimizin başvurularını almaya başladık. 30 Haziran tarihine kadar da kayıtlarımız devam edecektir" şeklinde konuştu.

Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinin geri kalan bölümünün ilan edilen tarihten daha önce yapılması için de ilgili kurumların çalışmalarını sürdürdüğünü bildiren Erdoğan, geçtiğimiz günler içinde Karadeniz tarımının en önemli ürünlerinden biri olan çay taban fiyatını da belirlediklerini söyledi. Yaş çayda taban fiyatın, kilo başına 460 bin lira, destekleme priminin ise 60 bin lira olarak belirlendiğini ifade eden Erdoğan, bu rakamlarla yaş çay alım fiyatında yüzde 16.7'lik bir artış sağlandığını, bu yıl enflasyon hedefinin yüzde 12 olduadi ise bunu değiştirmek ve tarğu düşünüldüğünde, çay üreticisinin enflasyondan korunmuş ve hatta 4.7 gibi artı bir imkanın çay müstahsilinin lehinde kullanıldığını söyledi.

Toplum sağlığı ve gıda güvenliği konusunda da sevindirici adımlar atmaya hazırlandıklarını anlatan Erdoğan, gıdaların denetim ve kontrolünü tek elde toplayan Gıda Yasası'nın bu hafta içerisinde Meclis Genel Kurulu'nda görüşülerek karara bağlanacağını duyurdu. Erdoğan, son günlerde kamuoyunda tartışılan genetik yapısı değiştirilmiş ürünler ile ekmek, et, süt ve diğer bütün ürünlerin gıda güvenliği açısından denetiminin bu yasayla birlikte etkin şekilde sağlanmış olacağına dikkat çekti.

Hükümet olarak başlattıkları çok önemli bir tarımsal projeden de Türk halkını özellikle haberdar etmek istediğini kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
"1 gram tohumun 1 gram altından daha pahalı olduğunu üzülerek müşahede ettiğimiz sebzecilik sektörümüz büyük ölçüde dışa bağımlı bir durum arz etmektedir. Tarımımızı kalkındırmak istiyorsak, bu dramatik tabloyu mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda 5 üniversite, 5 araştırma enstitüsü ve 23 özel sektör tohumculuk kuruluşu arasında işbirliği esasına dayanan bir Hibrit Tohumculuk Projesi başlatmış bulunuyoruz. Hedefimiz bugün, yüzde 10 seviyesinde olan yerli Hibrit tohumluk payını, 5 yıl içerisinde yüzde 30'lara, 10 yıl içerisinde de yüzde 70'lere çıkarmaktır."

"İLAÇ FİYATLARINDAKİ DÜZENLEME İLE 500 MİLYON DOLAR TASARRUF SAĞLANACAK"

Kriz dönemlerinin faturasını en ağır biçimde ödemiş olan Türk insanının üstündeki yükü hafifletebilmek amacıyla, temel ihtiyaçların temininde indirim sağlamak için bütün imkanları seferber ettiklerini dile getiren Erdoğan, sağlık konusunda vatandaşların öteden beri süregelen şikayetlerini de dikkate alarak ilaç fiyatlarında önemli iyileştirmeler sağladıklarını anlattı. Belli bir zaman dilimi içerisinde keyfi ve subjektif düzenlemelerin önünün tamamen alındığını, ilaç fiyatlarının objektif kriterlere göre yeniden düzenlendiğini belirten Erdoğan, Sağlık Bakanlığı bünyesinde İlaç Fiyat Komisyonu oluşturularak, ilk hamlede ilaç fiyatlarında yüzde 20'ye yakın bir indirim sağlandığını vurguladı. Erdoğan, yapılan düzenlemeyle değişik ilaçlarda yüzde 8'den yüzde 80'e kadar varan indirimlerin hayata geçirildiğini belirtti. Erdoğan şöyle konuştu:

"Böylece 1984 yılından bu yana dövizin hep artacağı varsayımıyla başıboş bırakılan ilaç sektörüne, şeffaf bir kararnameyle yeni bir kriter getirilmiş oldu. 14 Nisan 2004 tarihli İlaç Fiyat Kararnamesi ile döviz fiyatlarındaki düşüş ihtimali de ilaç fiyatlarına düşüş olarak yansıyabilecektir. Şunu büyük bir memnuniyetle söylüyorum: Bugün Türkiye, ilaçta AB ülkelerindeki en düşük fiyatları kriter olarak alma noktasına gelmiştir. AB üyesi ülkelerden biz beş üye seçeriz, ve bu beş üyenin içerisinde herhangi bir ilaçta en düşük fiyat hangisi ise onu biz en yüksek fiyat olarak kendi ülkemizde uygulama imkanına sahibiz. Tahminlerimize göre sadece bu düzenleme ile tam 500 milyon dolarlık bir tasarruf imkanı sağlamış oluyoruz."

"MEDENİYETLERİ DEMİRYOLU İLE BİRBİRİNE BAĞLIYORUZ"

Geçen ay içinde temelini atarak inşaatını başlattıkları Marmaray Projesi'nin bir medeniyet ufkunun meyvesi olduğunu ifade eden Erdoğan, halkın büyük bir çoğunluğunun bu atılan adımdan haberdar olamadığına işaret etti. Proje tamamlandığında sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin gurur duyacağı, bu yıl 80. kuruluş yıldönümü kutlanan Cumhuriyet'e yakışan bir eser kazanılacağını vurgulayan Erdoğan, bu projeyle sadece ulaşım sektörüne bir abide eser kazandırmakla kalınmayacağını, bu muhteşem yatırımla Türkiye'nin büyük kalkınma potansiyelini de ortaya koymuş olacaklarını söyledi.

Marmaray Tüp Geçidi Projesi'nin, mühendislik açısından dünyada ilklere imza atacakları bir proje olacağını kaydeden Erdoğan, temeli atılan bu proje tamamlandığında, 58 metre derinliğiyle dünyanın en derin tüp geçişi olarak tarihe geçeceğini vurguladı. Yine bu projeyle, dünyanın en kuvvetli ve çift yönlü akıntı şartlarında inşa edilen tüp geçidin de milletçe sahibi olacaklarını ifade eden Erdoğan, bunun da ötesinde, Türkiye için bu projenin rüya gibi bir başka güzelliği daha bulunduğuna dikkat çekti. Erdoğan, "Biliyorsunuz daha önce yapılan iki asma köprüyle Asya ve Avrupa kıtaları birbirine bağlanmıştı.

Şimdi, deyim yerindeyse, yepyeni bir köprüyü bu defa Boğaz'ın mavi sularının altından kuruyor, sadece kıtaları değil, medeniyetleri de üçüncü bir bağla, bu defa demiryolu bağıyla birbirine bağlamış oluyoruz. Bu ülkenin geleceği için hayalleri olan bir Türkiye sevdalısı olarak, böyle bir projenin beni ne kadar heyecanlandırdığını tahmin edebileceğinizi zannediyorum. Çünkü sizler de en az benim kadar bu topraklara sevdalısınız. Çünkü sizler de bu ülkenin yüksek ideallerine en az benim bağlı olduğum kadar gönülden bağlısınız" diye konuştu.

Toplam maliyeti 2.5 milyar doları bulan Marmaray tüp geçişinin uzunluğunun yaklaşık 14 kilometre olacağını, sadece boğaz geçiş bölümünün maliyeti için 800 milyon dolar harcanacağını anlatan Erdoğan, projeyi 2008 yılında bütün aşamalarıyla tamamlanmış olarak milletin hizmetine açmayı planladıklarını dile getirdi. Proje ile İstanbul trafiğine büyük rahatlama getirecek olan uzun vadeli bir çözüm sağlanacağını, her iki köprüdeki mevcut trafik yoğunluğunun azalacağını, çevreye ve tarihi dokuya asla zarar verilmeyeceğini, aksine bu projenin İstanbul'un tarihsel dokusuna getireceği kazanımlar olacağını kaydeden Erdoğan, bu proje ve diğer raylı sistem projeleri hayata geçtiğinde demiryolu ulaşımının İstanbul ulaşımındaki payının yüzde 3.6'dan yüzde 27.7'ye çıkacağını ifade etti.

Marmaray tamamlandığında iki yönde her iki dakikada bir tren kalkacağını ve saatte 150 bin yolcu taşınacağını anlatan Erdoğan, Gebze-Halkalı arasının 105, Bostancı-Bakırköy arasının 37, Söğütlüçeşme-Yenikapı arasının 12 ve Üsküdar-Sirkeci arasının da 4 dakikaya ineceğini duyurdu.

Hükümet olarak Türkiye'nin önünü açacak önemli adımlardan birini de geçtiğimiz günlerde telekomünikasyon alanında attıklarını açıklayan Erdoğan, geçen hafta telekomünikasyon sektöründeki serbestleşmeyi uygulamaya koyduklarını hatırlattı. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Böylece sizlere vermiş olduğumuz sözlerden birini daha gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Telekomünikasyon sektörünü tümüyle bu vesileyle rekabete açmış olduk. Bu rekabetin bir gereği olarak şu anda telefon hizmeti sunmak üzere 27 özel şirkete telekomünikasyon ruhsatı vermiş durumdayız. Gelinen bu noktanın, hizmeti alan siz sevgili vatandaşlarımıza çok önemli imkanlar sağlayacağını ifade etmek istiyorum. Piyasaya daha fazla şirketin girmesiyle bu sektörümüz büyüyecek ve ekonomimiz önemli miktarda ilave değer kazanmış olacaktır. Bu sayede ekonomik hedeflerin yakalanmasında da önemli bir mesafe almış olacağız. Yeni şirketlerin hizmet sunmaya başlamasıyla birlikte sizler daha ucuz, kaliteli ve ucuz telekomünikasyon hizmeti almaya başlayacaksınız. Artan rekabet, telefon faturalarına yansıyan bedellerde çok büyük bir indirim sağlayacaktır. Yıllar yılı şikayetlerinize konu olan fahiş fatura bedelleri, bu yeni piyasa şartlarında ortadan kalkacak ve telefon hizmeti de ucuzlayacaktır. Bu gelişmenin dalga dalga hem telekomünikasyon sektöründe, hem de diğer bazı sektörlerde başkaca olumlu etkileri de olacaktır. İnşallah bütün bu gayretlerimizin semeresini hep birlikte alacağız."

"AB İDEALLERİNİN ZENGİNLEŞMESİ İÇİN TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİ ÇOK ÖNEMLİ"

Türkiye'nin dış politika alanında uzun yıllardır yaşamadığı bir hareketlilik içerisine girdiğine dikkat çeken Erdoğan, bu yılın Aralık ayında AB ülkelerinin, Türkiye'nin üyeliği ile ilgili müzakerelerin başlayıp başlamayacağına karar vereceğini bildirdi. Türkiye'nin gönlünden geçen kararın Türkiye'nin son iki yılda ortaya koyduğu büyük performansın hakkaniyetle değerlendirileceği ve olumlu bir sonuca ulaşılacağı yönünde olduğunu söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki kararlılığını hem bulunduğu her zeminde en açık ve net biçimde ifade ettiğini, hem de AB kriterlerine uyum konusunda yasala ile ilgili bütün adımlarını attığını dile getirdi. Uygulamadaki bir kısım eksiklikleri Aralık ayına kadar tamamlamanın gayreti içerisinde olacaklarını vurgulayan Erdoğan, uygulamanın, yasaları çıkarmak kadar kolay olmadığına dikkat çekti. Erdoğan şunları kaydetti:

"Çünkü, bu bir zihniyet değişimini gerektiriyor, bir mantalite değişikliğini gerektiriyor. Bu bir alışkanlıktır. Bu alışkanlıklardan bir an önce insanları koparmak kolay değil. Fakat bu konuda bizim bir kararlılığımız var. Bundan da dostlarımızın hiç şüphesinin olmaması gerekir. Milletimizin en ileri demokratik standartlara sahip olması, ülkemizin işlek bir yönetime ve sağlam bir ekonomik yapıya kavuşması herkesten önce bizim ulaşmayı istediğimiz hedeflerdir. AB ideallerinin zenginleşmesi ve evrensel değerlerin Avrupa kıtasında geri dönülmez biçimde hayatiyet kazanması açısından Türkiye'nin üyeliğinin son derece önemli bir adım olacağını düşünüyoruz. Avrupalı dostlarımızla görüşmelerimizde bu kanaatlerimizi kendileriyle de paylaşıyoruz ve düşüncelerimizin bu ülkeler nezdinde karşılık bulduğunu görüyoruz. Bu durum bizi hem sevindiren, hem de fazlasıyla umutlandıran bir durumdur. Avrupalı dostlarımızın, toplumumuzun bütün kesimlerinin AB üyeliği lehinde ortaya koydukları açık ve net iradeye saygı göstereceklerini umuyoruz."

"İNSANLIĞIN VİCDANINDA ONULMAZ YARALAR AÇAN MANZARALAR DÜNYANIN GÜNDEMİNDEN ÇIKARILMALIDIR"

Göreve geldikleri günden bu yana kaynağını evrensel değerlerden alan aktif bir barış diplomasisi yürüttüklerini anlatan Erdoğan, hem bölge ülkeleriyle, hem de dünyadaki diğer ülkelerle dostluk ve barış temeline dayalı iyi ilişkiler geliştirmenin gayreti içinde olduklarını belirtti. Dünyanın her köşesinde bir an önce savaşların yerini dostlukların ve çatışmaların yerini uzlaşmaların alması gerektiğine vurgu yaptıklarını ve buna inandıklarını ifade eden Erdoğan, barış fikrinin ve demokrasi kültürünün dünyadaki her zeminde yüksek sesle savunulması gerektiğini düşündüklerini dile getirdi.

Dünyanın en muhtaç olduğu şeyin, rotasını insanlığın ortak akıl ve vicdanından alacak yeni bir medeniyet anlayışı, yeni bir esenlik arayışı olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu güzel günlerin geleceğine ve masumiyete kasteden vahşet görüntülerinin bir gün insanların gözlerinin önünden silineceğine samimiyetle inandıklarını söyledi. Barış için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğine değinen Erdoğan, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hem bölgesinde, hem dünyada insanlığın ortak değeri olan barışı savunmak konusunda aktif rol oynamaya devam edeceğinin altını çizdi.

Türkiye'nin büyük bir ülke olmanın bilinci, mesuliyeti, sorumluluğu içerisinde ve milli menfaatlerinin gerekleri doğrultusunda yoğun diplomatik temaslarını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğini kaydeden Erdoğan, bu dinamik diplomasinin, sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik değil, aynı zamanda tarihten gelen sorumluluk ve hassasiyetleri korumak adına da yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan, "Dostluk ve barış temelinde şekillenen bu diplomatik çabalarımızın, özellikle bölgemizde, yani Irak'ta, Filistin'de barışın yeniden tesisi açısından son derece değerli fırsatlar sunduğu aşikardır. Geçirilen onca acı tecrübeden sonra artık biliyoruz ki, yeryüzünü aydınlığa kavuşturmanın yegane yolu barıştan geçmektedir.

Bu gerçeği sizlerin huzurunuzda bir kere daha açıkça ifade etmek istiyorum. Kan ve gözyaşı üstüne hesap yapanlar, amaçları ne olursa olsun, bu hesaplarından derhal vazgeçmelidirler. İnsanlığın imkan ve kaynakları, savaşları kolaylaştırmak için değil, barışı güçlü kılmak için seferber edilmelidir. İnsanlığın vicdanında onulmaz yaralar açan acı manzaralar, bir daha yaşanmamak üzere dünyanın gündeminden çıkarılmalıdır. Türkiye olarak, dünyada yaşanan en zorlu çatışmaların ve en amansız düşmanlıkların bile demokrasi ve barış yaklaşımlarıyla tatlıya bağlanacağına inanıyoruz.

İnanıyoruz ki yeryüzünü kaplayan büyük, mazlum ve sessiz çoğunluk da bizimle birliktedir" değerlendirmesinde bulundu.

Televizyonlarda yayınlanan fotoğrafların,
televizyonlarda yayınlanan bütün acıklı görüntülerin, kan ve gözyaşının kendilerini üzdüğünü ve yürekleri yaraladığını belirten Erdoğan, her şeyden önce insanın ödemesi gereken bedelin bu olmadığını söyledi. Erdoğan, "Bizler bir baba olarak o savunmasız yavruları gördüğümüz zaman nasıl içimiz yanıyorsa, inanıyorum ki şu anda buna sessiz kalanlar, buna duyarsız kalanlar aynı bedelle yarın karşı karşıya kalabilirler. Sizlerden demokrasi ve barış konusundaki hassasiyetlerinizi diri tutmanızı ve Türkiye'nin geleceğine bu meşalelerin ışık tutacağına sadakatle inanmanızı rica ediyorum. Ve dünyadaki tüm devlet başkanlarını, başbakanları, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyorum. Türkiye, barış ve demokrasi konusundaki ısrarı ve kararlılığı ile dünyanın bütün ülkelerine örnek olacaktır, örnek olmak durumundadır. Yarının büyükleri olacak çocuklarımıza barış ve demokrasinin nimetlerini hep birlikte anlatalım. Anlatalım ki, bu güzel vatan, tarih boyunca olduğu gibi bundan sonra da medeniyet aşkıyla güzelleşsin" dedi.