Aylardır sorunlarla cebelleşen Baba oğul Uzanlar birbirine düştü. Polis, Kemal Uzan ile Cem Uzan'ın telefonlarını dinledi. Telefon konuşmalarında neler yok ki..
Abone olMilliyet Gazetesi'nin haberine göre, önce ÇEAŞ ve Kepez'e, arkasından da İmar Bankası'na el konulmasından sonra oğlu Hakan Uzan gibi yurtdışına kaçan Kemal Uzan'ın, oğlu Cem Uzan'la yaptığı (İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği teknik takip izni ile dinlenen) telefon konuşmalarında, 'itiraf' niteliğinde bilgiler yer alıyor. Cem Uzan, 'ailenin bu hale gelmesinde' aile bireylerinin birbirlerine yalan söylemelerinin etkili olduğunu, bu yüzden babasına bile güvenmediğini belirtiyor. 11.07.2004 tarihli telefon görüşmesinde Kemal Uzan ise Cem Uzan'ı, 'en önemli şirketi ÇEAŞ'ı ele geçirmeye çalışmakla' suçluyor. KEMAL UZAN: Alo... CEM UZAN: Alo... Baba şimdi annem yanımda, anneme de kızdım, bu ailenin... K: Niye? C: Niye olduğunu söyleyeceğim. Bu ailenin bu noktalara gelmesinde en büyük neden herkesin birbirine söylediği yalanlar. Tamam mı? Anneme oraya buraya dağıt dediğin paketler bende. Bu olaylar çözüldüğü gün ben sana o paketleri iade ederim. Ne senin, ne Hakan'ın bir kuruşuna ihtiyacım yok benim. Kendi hayatıma ve dört çocuğuma bakmak için. Sen talimat vermişsin. Ben Danıştay'a gireceğim savunma yapmaya. K: Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Sen benim işlerime karışma. C: Ben senin işlerine karışmıyorum, sen beni karıştırdın. K: Bir dakika... Benim kovduğum adamları, benden hırsızlık yapan adamları, bana düşmanlık yapan adamları bana karşı besleme. C: Ben beslemiyorum. K: Niye alıyorsun Reha'yı yanına? C: Ben Reha'yı yanıma almıyorum. Reha şu anda Enerji Bakanlığı'yla ilgili bilgi verebilecek tek kişi de onun için. Senin adamların bilgi verebiliyor mu bana? K: Eğer bu adamdan bir fayda olsaydı ben bunu atmazdım. Ben düşünemiyorum bilgi alma olayını bu şekilde. Onun sana vereceği hiçbir bilgi yok. C: Sana bilgi veren adamların neler yaptığını gördük. K: Bir defa evladım bak, şunu bir defa ikiye ayıralım. Birincisi, benim hayatta ailemden başka bir alternatifim yok. C: Kimin? K: Eşim, üç çocuğum ve torunlarımdan başka alternatifim yok. Bunu bir kenara bırakalım. Tabiat olarak, tabii olarak benim bir şeyim varsa ister bir santim ister kilometre benim hayatım son bulduğunda normal yollardan hukuki yollardan... C: Sakın ha bana verme. Sakın ha bana verme... K: Sen bir defa benim sözümü kesme. C: Ben kesiyorum, ben kesiyorum sakın ha bana verme diyorum. 'Benim şirketimi almak istiyorsun' K: Sen önce benim işlerime karışma. ÇEAŞ'a, Kepez'e karışma, çimentolara karışma. C: Bak verirsen reddi miras ederim. Tamam mı? O da benim hakkım. K: Ne söylüyorsun? Hiçbir şekilde hakkın da değil senin ÇEAŞ'a karışmak, hiçbir şekilde hakkın yok, nereden hakkın oluyor. C: Ben ÇEAŞ'ı sana kurtarmaya çalışıyorum. Senin dangalak avukatlarının yapamadığı işleri yapıyorum burada. K: Sen benim arzuma rağmen beni kurtarmaya çalışma. Ben kendi işimi şey yaparım. C: Nasıl yaptığını gördük. K: O beni ilgilendirir. Bak benim işlerim beni ilgilendirir. Bir taraftan diyorsun ki -bu büyük tenakuz- bir taraftan diyorsun sakın bana bir şey bırakma diyorsun, diğer taraftan benim en büyük şirketimi almak için her şeyi yapıyorsun. C: Ben senin en kuvvetli şirketini almak için hiçbir şey yapmıyorum. K: O halde ne için uğraşıyorsun? 'Sabaha kadar dava aç millet gülüyor burada' C: Ben sana o şirketleri kurtarabilirsem sen borcunu ödeyebilirsin ki ben kurtulurum. K: Benim borcum yok ki. C: Sana göre yok. Bütün dünyaya göre var. Bütün dünyayı sen yönetmiyorsun. Bütün dünya hukuk sistemini de sen yaratmadım. K: Hiç kimse masanın üstüne herhangi bir borç vesikası koyamaz, ben de böyle bir borcu kabul etmedim, her gün dava açıyoruz. Böyle bir borcumuz yok diye... C: Sabaha kadar dava aç sen. Millet gülüyor burada. K: Sadede gelelim. Bak Cem, ÇEAŞ ile Kepez'le ilgilenme, düşmanlarımı yanında çalıştırma. C: Bak söylüyorum. ÇEAŞ ve Kepez davalarına girecem. K: Girmeyeceksin oğlum. 'Kırmızı bültenle aranan sensin, ben değilim' C: İki adet hisse alıp, iki hisse koyacağım, müdahil olarak gireceğim. Cem Uzan olarak bu kadar basit. K: Girsen bir şey ifade etmez oğlum. Ne söyleyeceksin, seni kim kaale alacak? C: Seni kimse kaale almıyor, kırmızı bültenle aranan sensin, ben değilim. Kimse seni kaale almıyor. Bak ben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden bir günde çıkardım kararı. K: Hayır okumadım. C: Yaaaa. Bak benim şahsıma yapılanlar sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ÇEAŞ - Kepez'inden 5020'ye 4969'a, Paris'e konan hacze kadar hepsini acil işler kategorisinde görmeyi iki günde kabul etti. Kararın Fransızcası var, al Hakan'dan. K: Yani karar? 'Dilekçe, askere alınıp öldürülecek diyor' C: 28 Ekim'de tedbir talep edildi benim askerliğe alınmamamla ilgili. Tamam mı? (...) 29 Ekim'de karar çıktı. Tek taraflı yürütmeyi durdurma talebinizi reddediyoruz ancak acil işler kategorisinde görülmesini kabul ediyoruz diyor. Bu ne demek biliyor musun? Bu dilekçe, olayların safahatını anlatıyor. İmar Bankası hariç. Diyor ki, Cem Uzan ÇEAŞ ve Kepez'in hissedarlarından, malvarlığına bir gecede el konulmuştur gasp edilmiştir diyor. Cem Uzan Adabank'ın hissedarıdır, bir gecede el konulmuştur diyor. Cem Uzan Telsim'in ve Star'ın sahibidir diyor, el konulmuştur diyor. Bununla da yetinmeyip İmar Bankası'yla ilgili olarak çoluk çocuğunu ve kendisini sorumlu kılmak için geçmişe dönük 5020 ve 4969 ek ikinci maddeler çıkartılmıştır. Bununla da yetinilmeyip 85'te yaptığı askerliği (...) 2004'te yakılmış, askerlik çağı 41'ken 44 yaşında askere alınıp öldürülmeye çalışılmaktadır. Durdurun bunu, diyor. (...) Gelecek hafta sonrasında Türk hükümetine sen bunlar bunları yaptın mı diye soru soracak. Şimdi oradan çıkacak bir yürütmeyi durdurma senin 18 aydır bekleyen ve bir yere götürmediğin ÇEAŞ davanı da bir yere götürecek temeldir. Yani politik linci tespit etmiş olacak. 'Ne yaparsan yap, davaya gireceğim' K: Güzel bir teşebbüs. İyi bir başarı. Ama ÇEAŞ'a girmen ne kadar doğru olur. (...) Bunun bir kopyası var mı sende? C: Neyin? Dilekçenin mi? Fransızca göndereyim sana. Şimdi biz dilekçemizde diyoruz ki, öyle bir kanun çıkardın ki sen 5020'yle annesinin karnındaki bebeğe 6 milyar dolar yük yükledin. Ekte Paris'e gelen ödeme emri var. 6 milyar dolarlık. 7.5 katrilyon. Sen şimdi bir bebek nasıl suç işleyebilir yahu. K: Bu 5020, 4969 Anayasa Mahkemesi'nden dönmesi lazım. Gitmedi. C: Eksik evrak var diye Anayasa Mahkemesi'nden geri döndü. K: Biliyorum, biliyorum son durumu. C: Geri gönderecek mahkemenin üzerinde üç tane müfettiş oturuyor iki haftadır. K: İşte düşman bu. C: Onun için, benim Avrupa İnsan Hakları'ndaki bu davada kendi hayatımla ilgili davada sen ne yaparsan yap ben o davaya gireceğim. K: Hangi davaya gireceksin ÇEAŞ'la ilgili? Ne davası varmış, onla ne ilgisi var? Nasıl birleştiriyorsun senin hayatınla ÇEAŞ'ı? C: 10'uncu Daire'deki davaya gireceğim. K: Danıştay sana ne verecek 10'uncu dairede. C: Söz hakkı verecek. K: O değil, sen askerlik olayınla nasıl irtibat kuruyorsun? C: Orada yapacağım savunmalar askerlik olayına gönderilecek. K: ÇEAŞ olarak biz gerekli savunmaları yapıyoruz. ÇEAŞ, Cem Uzan adına değil ki.. 'Sen güvenmiyorsun ben de sana...' C: Ben Cem Uzan olarak müdahil olacağım o davaya. K: Dava ÇEAŞ'ın kira sözleşmesinin iptali davası. C: Baba ben sana bir şey söyleyeyim, ben sekiz aya nasıl mahkûm oldum. Bursa'da bir hâkim dört celse davayı götürdü. K: Senin burada yapacak bir şeyin yok demek istiyorum ben. C: Benim yapacağım bir şey var. Ben senden izin istemiyorum. Girmemi istemedin. Ben kendim pazartesi günü dilekçemi veriyorum müdahil oluyorum davaya. K: Yanlış yapıyorsun benim okeyim yok. C: Olsun olmasın bana ne? K: Ortada ciddi bir güven bunalımı var aramızda. Ortada, üzülerek söylüyorum bir güven bunalımı var aile bağlarında. C: Aile bağları, aile sevgisi başka bir şeydir ama onun dışında hiçbir karşılıklı güvenin 'g'sinden söz edilemez. Senin bana güvenin yok, benim sana güvenim yok. K: Benim sizin bana güveninizin... C: Merak etme senin hiçbir şeyini istemiyorum, ben sadece kendi hayatımı kurtarmak istiyorum. K: Senin hayatını kurtarmak! ÇEAŞ'la Kepez'le ilgisi... C: Ben 18 aydır burada 24 saat dinlenen, 24 saat takip edilen, bugün mü alınacağım, yarın mı alınacağım diye dolaşan tek bir adam var, o da benim.