Antropologlar Tanzanya'da yaşayan ve hala avcı-toplayıcı hayat tarzına sahip Hadza insanlarının uyku düzenlerini inceledi. Sonuçlar oldukça şaşırtıcı. Ortaya çıkan sonuçlar ise şaşırtıcı; uyku düzenimizin atalarımızdan miras kalma.
Abone olAntropologlar Tanzanya'da yaşayan ve hala avcı-toplayıcı hayat tarzına sahip Hadza insanlarının uyku düzenlerini inceledi. Sonuçlar oldukça şaşırtıcı. Ortaya çıkan sonuçlar ise şaşırtıcı; uyku düzenimizin atalarımızdan miras kalma.
Araştırmacılar, grup halinde yaşandığında ve birilerinin vahşi hayvanlara karşı gözcülük yapması istendiğinde, atalardan kalma aşamalı uyku alışkanlıklarının avantaj sağladığını belirtti.
Mirket gibi sosyal gruplarda yaşayan hayvanlarda, dinlenme ve beslenme dönemlerinde, aralarında koruma amaçlı bir gözlemcinin uyanık kaldığına dair bir teori olduğu biliniyordu.
ORTAK UYKU DİLİMİ 18 DAKİKA
Antropologlar, binlerce yıldır yaşam tarzı neredeyse hiç değişmeyen Tanzanya'daki Hadza halkını inceleyerek bu teoriyi insanlarda da test etmeye karar verdi.
Yaklaşık 30 kişiden oluşan kamplarda yaşayan ve av hayvanları, kuşlar, bal, çilek ve tohumla beslenen avcı bir toplum profili çizen Hadzalara uyku düzenlerini ölçen bir cihaz verildi.
Bilim adamları, 20 günün ve gecenin üzerinde, yaklaşık 20 yetişkin bulunduğu grupta herkesin aynı anda uyuduğu zaman diliminin yalnızca 18 dakika olduğunu belirledi.
Çalışmanın lideri Kanada Toronto Üniversitesinden Dr. David Samson, gruptakilerin dönüşümlü olarak neredeyse tüm gün uyanık kaldığını ifade etti.
Samson, "Araştırmanın tamamında, yaklaşık 200 saat içerisinde, hepsinin aynı anda uykuda kaldığı süre yalnızca 18 dakika olarak belirlendi. Araştırma grubunda, 8 kişi, gecenin herhangi bir diliminde tedbir amaçlı uyanık kalıyordu, bu da söz konusu kampların tüm yetişkin nüfusunun yüzde 40'ını oluşturuyordu." dedi.
Araştırma, dış etkenler ve yaşam alanı aynı kaldığı sürece, insanların atalarından kalma uyku alışkanlıklarını devam ettirebileceğini ortaya koydu.
Geçmiş araştırmalar, bir kişinin biyolojik saatinin yüzde 40-70'inin genetik olduğunu, kalanının çevre ve ilginç bir şekilde yaştan etkilendiğini göstermişti.