Orta Doğu'nun 'denge ülkesi' Ürdün'de hükümet, Arap ülkelerindeki çalkantılardan nasibini almamak için reform programını yürürlüğe koydu. Ürdün Başbakanı Abdullah Ensour ile görüşen Serkan Demirtaş, 'anayasal monarşiye' doğru atılan adımları irdeliyor.
Abone olSırasıyla Tunus'ta, Mısır'da ve Libya'da yönetimleri deviren, Suriye'de 70 bin civarında kişinin yaşamına mal olan bir iç savaşa yol açan çalkantılar Ürdün'ü giderek daha çok etkiliyor. 'Arap Baharı' olarak da adlandırılan dalgalar, bir buçuk yıldır Ürdün'ün kapısını daha sertçe çalıyor.
Kral Abdullah liderliğinde, uluslararası dengeleri iyi gözeten ve Suudi Arabistan'dan mali destek alan Ürdün, henüz çok sarsılmasa da, yol ayırımına geldiğinin farkında. Bu nedenle hükümet reform sürecini başlatmış durumda.
Makamında görüştüğümüz Ürdün Başbakanı Abdullah Ensour, Ürdün'ün diğer Arap ülkelerinden farkını ortaya koyarken şöyle diyor: "Fas'ı dışarıda tutarsak, bizim Arap Baharı deneyimimiz diğer Arap ülkelerine göre çok daha farklı oldu. Onlar statik bir yol çizerken, biz son iki yıldır kralımızın yönlendirmesi doğrultusunda reformlar yapıyoruz. Önemli olan bu reformların insanlar sokağa dökülmeden yaşama geçirilmesi."
Ürdün'de yapılan reform hareketleri kapsamında anayasanın üçte biri değiştirildi, Bağımsız Seçim Komisyonu kuruldu ve Ocak ayında gerçekleştirilen seçimler sonrasında oluşturulan parlamento, ilk kez Başbakan seçmek için müzakerelere başladı.
"Bu, Ürdün için bir ilk. Çok önemli bir değişim," diyen Başbakan, "Parlamentodaki farklı siyasi grupların müzakere yoluyla bir Başbakan üzerinde uzlaşması Ürdün demokrasisi açısından bir milat olacaktır," değerlendirmesini yapıyor.
Kral Abdullah'ın parlamentonun yetkilerini daha da fazla artırmak istediğini ama bunu ancak "zamanı geldiğinde" ve "parlamento hazır olduğunda" yerine getireceğini belirten Başbakan, bu süreçte en önemli adımların Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun değiştirilmesiyle atılacağını kaydetti.
Hedef 'anayasal monarşi'
Yönetimin hedefi, İngiltere ve Danimarka gibi ülkelerde uygulanan "anayasal monarşi" düzenine geçmek ancak bunun için belirli sayıda ve belli siyasi görüşleri yansıtan siyasi partilerin kurulması hedefleniyor. Siyasi alanın bir anda açılması durumunda Müslüman Kardeşler ve benzeri hareketlerin ağırlıklarını artıracağından çekinen yönetim, bu süreci ağır ama sağlam adımlarla tamamlama amacında.
Hemen tüm Arap ülkelerinde olduğu gibi Ürdün'de de giderek etkisini artıran Müslüman Kardeşler, Seçim Kanunu'nun hâlâ statükoyu koruma üzerine inşa edildiği gerekçesiyle seçimleri boykot etti. 150 kişilik parlamento için yapılan seçimlerde nispi sisteme geçilmesini isteyen Müslüman Kardeşler hareketi, 27 kişilik Ulusal Liste'nin de 75 olmasında ısrar etti.
Her ne kadar Müslüman Kardeşler seçime girmese de İslami muhalefetin en az 18 vekille mecliste temsil edileceği kaydediliyor.
Diğer bölge ülkelerine göre daha iyi eğitimli ve gelir düzeyine sahip olan Ürdün, son iki senede 4 bin protesto gösterine sahne olmuş ancak 2 polis dışında yaralanan bile olmamış.
Ürdün'ün önde gelen bir güvenlik görevlisi bu durumu gururla anlatırken, Başbakan Ensour da "Bizim ülkemizde bir tek bile siyasi tutuklu yoktur. Bir tek tutuklu gazeteci yoktur. Bizim yapmaya çalıştığımız herkesin düşüncesini şiddet içermeyen bir şekilde ifade etmesinin yolunu açmaktır," diyor.
400 bin Suriyeli mülteci var
Başbakan'a göre Ürdün'ü diğer Arap ülkelerinden ayıran bir başka nokta ise "protestoların rejime, daha doğrusu Kral Abdullah'a dönük olmaması.".
"Onlar rejimi değiştirmek niyetinde değil, daha çok reform istiyorlar," diyen Başbakan, "Evet, biz bir Arap Baharı ülkesiyiz ama Allah'a şükür bu bir devrim değil. Kimsenin burnu bile kanamadı bu ülkede," değerlendirmesini yapıyor.
Suriye'de yaşanan siyasi bunalımdan hem ekonomik, hem siyasi, hem de insani açıdan olumsuz etkilenen Ürdün, bugün resmi rakamla 400 bini aşkın Suriyeli mülteciyi misafir ediyor. Şu ana kadar mültecilere yarım milyar dolar harcayan Ürdün, içinden geçtiği ekonomik bunalımın Ürdün sokaklarını tetiklemesinden kaygılanıyor.
Suriye bunalımı nedeniyle Türkiye ve Avrupa'ya ulaşım yolları tıkanan Ürdün, önde gelen Arap ülkelerinin hibe yerine proje karşılığı para vermeye başlamaları nedeniyle nakit açığına düştü.
IMF'nin 2 milyar dolarlık stand-by anlaşması kapsamında Ürdün'den akaryakıt ve elektrik fiyatlarında uyguladığı sübvansiyonu kaldırmasını istemesi ise çok daha büyük sorun oluşturdu.
Akaryakıt fiyatlarında % 45'e varan zamlar yapmak zorunda kalan yönetim, gelecek haftalarda da elektrik fiyatlarını artırmak zorunda kalacak.
"Halkımız buna tepki gösterdi. Ama daha sonra bizim mesajımızı anladılar. Bunu yapmak zorunda olduğumuzu kendilerine anlattık. Şimdi asıl hedefimiz ekonomimizi tümden reforme etmek. Bütçe reformu, mali reform, para politikamızı, yatırım ve tüm ekonomik konulardaki yasalarımızı gözden geçireceğiz," diyen Başbakan, bu süreçte Türkiye'nin deneyimlerinden yararlanmak istediklerini de kaydetti.
Türkiye'yi "büyük ağabey" olarak tanımlayan, özellikle son 10 senede gelişen "yeni Türkiye"nin yüzünü Orta Doğu'ya dönmesinden büyük memnuniyet duyduğunu saklamayan deneyimli politikacı şöyle diyor: "Türkiye, sadece bölgesinde değil uluslararası alanda bir güç haline dönüştü. Büyük bir ekonomi. Türkiye ile işbirliğimizin derinleşmesinden sadece memnuniyet duyarız."