BIST 9.646
DOLAR 35,22
EURO 36,75
ALTIN 2.966,26
HABER /  GÜNCEL

Ünlü filozoftan Türkiye'ye yeşil ışık

Türkiye'nin tarihsel olarak Avrupalı olduğunu savunan ünlü filozof Edgar Morin'den 'ezber bozucu' açıklamalar. Fransız filozofa göre Avrupa da tarihiyle yüzleşmeli.

Abone ol

Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Bilgi Üniversitesi, Fransa’dan ve Brezilya’dan gelen ünlü konukları ağırladı. ‘İslam, Latinite, Transmodernite’ başlıklı sempozyuma katılanlar arasında Edgar Morin, Jean Baudrillard, Alain Touraine ve Candido Mendes gibi felsefenin ağır topları vardı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği için gazetelere ortak imzalı bildiri yazan Fransız entelektüellerinden biri olan Edgar Morin’le, meslektaşımız Ali Bayramoğlu’nun Fransızca desteği sayesinde kısa bir söyleşi yaptık. Morin de, Türkiye’nin Ermeni meselesi konusunda tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini savunuyor. Ancak aynı şeyi Fransa’nın ve bütün Avrupa’nın Yahudiler konusunda, İngiltere’nin de İrlandalılar konusunda yapması gerektiğini ekliyor.

‘Türkiye Avrupalıdır’ konulu bir tebliğ verdiniz. Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?

- Öncelikle şunu belirtmem gerekli: Avrupa, coğrafi değil tarihi bir kavramdır. Tarihi açıdan baktığımız zaman, Türkler 14. yüzyıldan itibaren Avupalıdır ve kurdukları devlet yani Osmanlı da bir Avrupa devletidir. Çöküşüne kadar da bir Avrupa devleti olarak kalmıştır. Bu devlet, Avrupa’nın oluşumuna doğrudan katkıda bulunmuş bir devlettir. Ayrıca, Osmanlı devleti dini hoşgörü açısından Büyük Roma İmparatorluğu’nun mirasını devralmış bir devlettir. Dini çoğulculuk, devletin her alanında geçerliydi. Bu da, bugün AB’nin temel hedefleri arasında yer alıyor. Unutmayın ki, padişahların en güvendiği insanlar arasında Hıristiyan olanların sayısı hiç de az değildi.

Ancak, Avrupa medeniyetinin Hıristiyan kaynaklı bir medeniyet olduğu ve Türklerin bu medeniyet dünyasında yerinin bulunmadığı iddiaları var...

- Bir defa Hıristiyanlık Avrupa kökenli bir din değildir. Hıristiyanlık, Ortadoğu kökenlidir ve Avrupa’ya çok sonra gelmiştir. Avrupa medeniyeti için bir temel arayacaksak, Rönesans ve Reform’a gitmeliyiz. Rönesans ve Reform, demokratikleşme ve laikleşmenin temellerinin atıldığı dönemdir. AB’nin temel özelliği de, demokratik ve laik olmasıdır. Bu açıdan baktığınızda, Avrupa hümanizminin, Hıristiyanlığı aştığını görürsünüz. Avrupa’yı Hıristiyan olarak tanımlamaya kalkanlar küçük bir azınlıktır ve Avrupa kültürüne haksızlık etmektedirler. Avrupa medeniyeti içinde İslam kültürünün payı nasıl ihmal edilebilir ki? O küçük azınlık, Avrupa Anayasası’na Hıristiyanlık’la ilgili bir madde sokmak istedi ama başaramadı.

Peki savunduğu değerler açısından da Türkiye Avrupalıdır diyebilir misiniz?

- Avrupa’nın savunduğu değerler demokratikleşme ve laikliktir. Bu iki temel değer Türkiye’de mevcut. Ayrıca, Jöntürkler’den itibaren Türkiye’nin perspektifinde Avrupa sürekli vardır ve Jöntürkler, Türk laikliğini kuran insanlardır. Düşünün ki, 1908’deki Osmanlı parlamentosu, belki de ilk uluslararası parlamentodur. Fransızlar tarihi açıdan bilgisiz olduğu için Türkiye’yi yanlış değerlendiriyor. Türkiye, medeniyet anlamında, Avrupalı değerlerin içselleştirilmesi anlamında Avrupalı’dır. Ama Avrupa’nın tamamı Avrupalı mıdır, tartışılması gereken asıl soru budur.

Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan bir kesim var. Ama şimdi, Fransa’nın çoğunluğu Avrupa Anayasası’na karşı çıkıyor. Burada bir çelişki yok mu?

- Çelişki şu: Avrupa Anayasası’na karşı çıkanlarla Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar aslında aynı kesimler. Dolayısıyla, hakikaten bir tutarsızlık söz konusu.

Ermeni meselesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği açısından bir engel teşkil eder mi sizce?

- Bu önemli bir sorun. Avrupa’da geniş ve etkili bir Ermeni diasporası var ve sesleri hayli kuvvetli çıkıyor. Ancak, Türk hükümetinin son zamanlarda gösterdiği çabaların sorunun çözümüne katkıda bulunacağını düşünüyor ve son derece olumlu buluyorum. Özellikle, Ermenistan’a yapılan davet, arşivler konusundaki çabalar, Türk Hükümeti’nin de sorunu ciddiye aldığını gösteriyor. Aslında sadece Türkiye’nin değil, bütün Avrupa’nın kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bu yüzleşmeyi Fransa’nın ve bütün Avrupa’nın Yahudiler konusunda, İngiltere’nin İrlandalılar konusunda, Türkiye’nin de Ermeniler konusunda yapması şart.

20. YÜZYILIN BÜYÜK FİLOZOFLARINDAN BİRİ

Edgar Morin, 1921’de Paris’te doğdu. 20 yaşındayken Fransız Komünist Partisi’ne katıldı. Fransa Nazi işgali altındayken 10 yıl sürgünde yaşadı. Ülkesine döndüğünde, Cezayir Savaşı’na karşı çıkan Entelektüeller Komitesi’nin kurucuları arasında yer aldı. 1957’de ‘argument,’ 1967’de ise ‘komünikasyon’ kavramlarını bilim dünyasına armağan etti. 11 Aralık’ta Le Monde’da yayımlanan ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen makalenin altında da Alain Touraine, Guy Sorman ve Jean-Christophe Rufin gibi düşünürlerle birlikte imzası yer alıyordu. 

Kaynak: www.hurriyetim.com.tr