Lisans Yerleştirme Sınav (LYS) sonuçlarının geçtiğimiz hafta açıklanmasıyla öğrenciler yeni bir maratona girdi.
Abone olZaman Gazetesi'nin haberine göre; sınavlara hazırlık için yıllarını harcayan gençlerin, tercih döneminde de cevaplamaları gereken pek çok soru var.
1- Bir sene daha hazırlanmalı mı?
Tercih yapıp yapmamak, belki de sınav sonrası dönemde alınan en kritik karar. Sınavdan ‘yetmez ama evet' bir puan alan öğrenci, bir kez daha aynı stresi yaşamayı göze alamadığından hiç bilmediği bir şehirde, adını bile ilk kez duyduğu bir bölümü ‘yeter ki üniversiteye yerleşeyim' düşüncesiyle yazabiliyor.
Fem Dershaneleri Rehberlik Uzmanı Faruk Ardıç, tercihte bulunmakla bir yıl daha beklemek arasında bir seçim yaparken sınavdan alınan puanın ne kadar düşük olduğuna bakılması gerektiğini söylüyor. Ona göre YGS ve LYS puanı, bir sene daha hazırlanarak yükseltilemeyecek kadar düşükse, öğrencinin kendisini zorlamadan iş hayatına atılması daha faydalı. Öğrenci ilk yıl sınava yeterince hazırlanamamışsa ve puanı bir yıl daha çalışarak yükseltilecek düzeydeyse, istemediği bir bölümde okumasındansa bir yıl daha hazırlanması doğru karar olur. Ailenin maddi imkânları elveriyorsa sınavı iyi geçmeyen öğrenciler için yurtdışında eğitim de bir başka çözüm. Ama böyle bir karar vermeden önce, yurtdışındaki üniversitenin YÖK tarafından onay alıp almadığına, yani eğitim sonunda alınacak diplomanın Türkiye'de geçerli olup olmadığına dikkat etmek gerekiyor.
2- İyi üniversite mi, iyi bölüm mü?
Hangi mesleğe yönelmek istediğini bilen bir öğrencinin tercihleri üniversite sıralaması şeklinde olurken, bazı öğrenciler de tercihlerini tek bir üniversitenin iktisat, sosyoloji, hukuk gibi çok farklı bölümlerinden yana yapabiliyor. Tercihlerin bölümden ziyade üniversite tercihine dönüşmesinde, okulun yaptığı ismin iş bulmada kolaylık sağlayacağı düşüncesi ya da bulunduğu şehir etkili olsa da rehberlik uzmanı Faruk Ardıç bunun yanlış bir karar olduğu görüşünde. Öğrencilerin üniversite aşkı için bölüm aşkından vazgeçebildiklerini söyleyen Ardıç, 4-5 yıllık eğitim sonrasında, istenmeyen bir işte çalışmaya başlamanın kişiyi mutsuzluğa sürükleyebileceği konusunda öğrencileri uyarıyor.
3- İstediğim bölüm mü yoksa gelecek vaat eden bir bölüm mü?
Sınavda yüksek puan alan öğrencilerin yaygın olarak düştükleri hatalardan biri de istemedikleri halde daha çok rağbet gören bölümlere yönelmek. Pek çok öğrenci ‘puan ziyan olmasın' mantığıyla matematik gibi bir bölümde okumak istemesine rağmen tıp, psikoloji okumak istemesine rağmen hukuk yazabiliyor. Bu kararı almalarında, genellikle yüksek puanlı bölümlerin önünün daha açık olduğu düşüncesi etkili oluyor. Ancak Türkiye ve hızla değişen dünya şartlarında, öğrencinin yüksek puanlı diye tercih ettiği bölüm, 4-5 yıla kadar değerini kaybedebiliyor ya da o alanda istihdam önemli ölçüde yavaşlamış olabiliyor. Mezuniyet sonrasında maddi getirisi yüksek bir işe başlanılsa bile maddi tatminin, mesleki tatmini sağlayamayacağını da unutmamak gerek.
4- Aile yanı mı, şehir dışı mı?
Üniversite öğrencilerinin yüzde 70'lik bir bölümü, şehir dışında eğitim görüyor olsa da, ailesinden hiç ayrılmamış olanlar için üniversite seçimi zaman zaman ‘eve en yakın üniversite ve diğerleri' halini alabiliyor. Özellikle kız öğrencilerinAV tercih dönemlerinde bu sıkıntıyı çok sık yaşadıklarını anlatan Faruk Ardıç, öğrencilerin aile yanında istemedikleri bir bölüm okumalarındansa başka bir şehirde istedikleri bölümü okumalarının daha mantıklı olduğunu söylüyor. Kendi ayakları üzerinde durarak okumanın kişiliğe daha çok şey kazandırdığını belirten Ardıç, aile yanındaki bir üniversitede yer alan bölümle onun muadili sayılabilecek şehir dışındaki bir bölüm arasında tereddüt yaşayanlara bile şehir dışında okumaları tavsiyesinde bulunuyor.
5- Vakıf üniversitesi iyi bir seçenek olabilir mi?
10 yıl öncesine kadar vakıf üniversiteleri, öğrencilerin ve ailelerin pek düşünmek istemedikleri bir ihtimal olsa da şu an 94 devlet üniversitesine karşın sayıları 46'yı bulmuş durumda. Üstelik sağladıkları burs imkânlarıyla da vasatın üzerindeki devlet üniversitelerini seçebilecek öğrencilerin karşısına iyi bir alternatif olarak çıkabiliyor. Yabancı dil konusunda daha iddialı, öğrenci memnuniyeti konusunda daha dikkatli, sosyal imkânları daha geniş olsa da özellikle burslu öğrencilerin tercih öncesi üniversiteyle irtibata geçerek bursun kesilip kesilmeyeceği ve neleri kapsadığı konusunda detaylı bilgi edinmesinde fayda var. Diğer taraftan, eğitim kalitesi adına, burslu öğrenciler ve diğer öğrenciler arasındaki puan farkının makul olup olmadığına da dikkat etmek gerekiyor. İsim yapmış vakıf üniversitelerinde bu fark göz ardı edilebilecek düzeyde iken, yeni kurulan vakıf üniversitelerinde ise hem akademisyenlere hem de öğrencilere zorluk çıkaracak boyutlara varabiliyor.
Öte yandan köklü devlet üniversitelerinde öğrencilere oturmuş eğitim kadrosu, barınma imkânları ve zengin bir kütüphane gibi fırsatlar sunulurken yeni kurulmuş devlet üniversitelerini tercih eden öğrenciler o kadar şanslı olamayabiliyor. Ayrıca şehir dışındaki bir devlet üniversitesinin, aile yanındaki bir vakıf üniversitesi kadar maliyetli olabileceğini de hesaba katmakta fayda var.