BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA

Ulusalcılık fantezi mi?

Alparslan Türkeş’in kızı Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, ulusalcılığı fantezi olarak gördü.

Abone ol

MHP’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş’in kızı Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, vefatının 9. yıldönümünde babasını Zaman’a anlattı.

Merhum Türkeş’in vefatından önce merkez sağı bir çatı altında toplama projesi üzerinde çalıştığına dikkat çeken Günay, son yıllarda sağcı ve solcu birlikteliği olarak sunulan Kızılelma Koalisyonu veya ulusalcı hareketlere olumsuz yaklaşıyor. Bunları ‘fantezi’ olarak değerlendiren Günay, ulusalcı hareketlerin altyapısı olmadığına, tamamen duygusal birtakım heyecanlarla adım atıldığına işaret ediyor. “Kıbrıs bizimdir bizim kalacak, diye bağırmakla bir yere varılamaz.” diyen Umay Türkeş, babası ile ilgili olarak da şunları söylüyor: “Babamın milletin kanına susayanları affetmesi, vatan hainleri ile yan yana gelmesi mümkün değildi. Devletimizi yıkmaya çalışanlara hoşgörü ile yaklaşmazdı.”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa, Türkeş ailesi için ayrı bir öneme sahip. Burada doğan Alparslan Türkeş, 1933’te 17 yaşında iken ailesi ile birlikte adadan ayrılmış. Lefkoşa’nın ara sokaklarında kalan Türkeşler’e ait ev şu an harabe durumda. Umay Hanım, babasının yıllar sonra adaya gelip oturdukları evi ziyaret ettiğinde binek taşının kaybolduğunu görünce çok üzüldüğünü söylüyor.

Girne Amerikan Üniversitesi’nde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği bölümünde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Günay, “Yıllar sonra tekrar baba toprağına geri döndük.” diyor. Günay, babasının ilk eşi rahmetli Muzaffer Türkeş’ten olan ikinci çocuk. Türkeş, Günay’ın gözünde hem bir ‘baba’ hem de ‘gönül verdiği ideolojinin lideri’ olması gibi iki kimliğe sahip. Türkeş denilince çocukluğundan beri ‘güçlü bir karakter’ hatırladığını anlatan Günay, şöyle devam ediyor: “Güçlü bir karakter; ama baba olarak da çok şefkatli bir insan. Onun gönlü bütün sevgileri içine alırdı.”

Kararlı bir kişiliğin aynı zamanda sertliği de ifade ettiğini belirten Günay babasını şöyle tanımlıyor: “Kararlı olduğunuz zaman katı olmak mecburiyetindesiniz. Osmanlı’da alperen gazi tipini düşünün. Fetih ile zarafeti birleştirmişlerdi. Alperenlerde tasavvuf eğitimi var. Ama onun yanında fetih yapan, savaşçı, sert, katı bir kimlik var. Ve bu ikisini üst üste getirebilen bir kültür Türk kültürü. Sert, katı; ama asla merhametsiz, acımasız değil.”

Günay, babasının vefatından önce merkez sağı bir çatı altında toplama projesi olduğunu söylüyor. Son yıllarda sağcı ve solcuların birlikteliğinde oluşan Kızılelma Koalisyonu veya ulusalcılığı ise ‘fantezi’ olarak değerlendiriyor. Ulusalcı hareketlerin bir altyapısı olmadığına, tamamen duygusal birtakım heyecanlarla hareket edildiğine dikkat çeken Günay, şunları dile getiriyor: “Türkiye’de ulusalcı hareketler bir fanteziden öteye gidemiyor. Bir sonuç alınması mümkün değil. Çünkü bilgi olmadığı zaman heyecanlar insanları tükenişe götürür.

Atatürk ve Başbuğ’un milliyetçiliğine baktığınız zaman çok derin altyapı, bilgi birikimi ve geleceğe yönelik geniş perspektif olduğunu görürsünüz. Bugün ulusalcı hareketler bir bilgiye dayanmıyor, fikre dayanıyor. Türkiye’nin hangi meselelerine çare aranıyorsa önce bilgi edinilmesi lazım. Yoksa ‘Kahrolsun Amerika’ diyerek bir yere varılamaz. Bugün ulusalcılar sonuç alamıyorsa nedeni bu. Bir araya gelenlerin bilgi birikimi, stratejileri yok. ‘Kıbrıs bizimdir bizim kalacak’ diye bağırmakla bir yere varılamaz. Babam vefat etmeden önce merkez sağın bütünleşmesi için uğraşıyordu. O Türk milletinin yükselmesini isterdi. Ve millete hizmet edenlerin yanındaydı. Ancak geçmişte milletin kanına susayanları affetmesi, vatan hainleri ile yan yana gelmesi mümkün değildi. Türk milletine zarar veren, devletimizi yıkmaya çalışan insanlara hoşgörü ile yaklaşmazdı.”

Haber: Erkan Acar
Kaynak: