Cumhuriyet gazetesi, Uludere katliamından sonra istihbaratı kimin verdiğine ilişkin MİT Müsteşarlığı ile Diyarbakır Başsavcılığı arasındaki yazışmaların belgelerini yayınladı.
Abone olMİT’in, Uludere katliamından önce Genelkurmay’a PKK’lı Bahoz kod adlı Fehman Hüseyin’in eylem arayışında olduğunu, bölgede 28 Aralık 2011 tarihini de kapsayacak şekilde eylem yapacağına ilişkin belge gönderdiği ortaya çıktı.
Cumhuriyet gazetesi, Uludere katliamından sonra istihbaratı kimin verdiğine ilişkin tartışmalarda odak noktası olan MİT Müsteşarlığı ile Diyarbakır Başsavcılığı arasındaki yazışmaların belgelerini yayınladı.
Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre, yazışmalar ve belgeler, MİT’in, olaydan hemen önce Genelkurmay’a PKK’lı Bahoz kod adlı Fehman Hüseyin’in bir eylem arayışında olduğu ve bölgede, katliamın yaşandığı 28 Aralık 2011 tarihini de kapsayacak şekilde, 21 Aralık-30 Aralık tarihleri arasında eylem yapacağına ilişkin bilgi gönderdiğini ortaya koydu. MİT’in söz konusu raporunda istihbaratın doğruluk derecesi “Doğruluğu kuvvetle muhtemel” olarak belirtilirken yapılacak eylemin “üs bölgelerine silahlı saldırı” olacağı belirtildi.
Habere göre, MİT’in söz konusu istihbarat raporundan Diyarbakır Başsavcılığı’na bilgi vermemesi de krize neden oldu ve Diyarbakır Başsavcılığı, gerçeğe aykırı bilgi gönderen ve bilgilerin saklanması talimatını veren MİT görevlilerinin kimlik bilgilerini istedi.
‘İSTİHBARAT VERMEDİK’
Cumhuriyet'in yayınladığı belgelere göre kaçakçılık yapmak için Şırnak’ın Uludere ilçesi Ortasu köyü kırsalından Irak’a geçen çoğu çocuk 34 vatandaşın dönüş yolunda savaş uçaklarından atılan bombalarla öldürülmesinden sonra soruşturmayı üstlenen Diyarbakır Başsavcılığı, 28 Aralık 2011 tarihinde MİT’e bir yazı yazdı. Yazıda “olay öncesi sınırdan yurda herhangi bir sızma olacağına ilişkin istihbari bilginin elde edilip edilmediği, varsa bilgilerin hangi kurumlarla paylaşıldığını” sordu. MİT, Başsavcılığa gönderdiği 10 Ocak 2012 tarihli yanıtta “konu hakkında MİT tarafından dış makamlara intikal ettirilmiş not, yazı ve bilgi bulunmadığını” bildirdi.
MİT: 21 ARALIK İLE 30 ARALIK TARİHLERİ ARASINDA BAHOZ ERDAL EYLEM YAPACAK
Buna karşın savcılık yaptığı araştırma sonunda, katliamdan bir ay önce; 27 Kasım 2011’de, MİT’in Genelkurmay Başkanlığı ile OBİPAS (Operasyonel Bilgi Paylaşım Sistemi) üzerinden “Şırnak/ Uludere Ortasu’ya mücavir Irak alanından Türkiye’ye aktarılması planlanan PKK grubunun beklendiğini” bildirdiğine ilişkin bilgi paylaşımına ulaştı. Savcılık ayrıca katliamdan bir hafta önce, yani 21 Aralık 2011 tarihinde, MİT’in Genelkurmay’a OBİPAS üzerinden gönderdiği yazıya ulaştı. Yazıda “PKK sözde Zağros eyaleti sorumlusu Dr. Erdal Bahoz kod adlı Fehman Hüseyin’in Şırnak Uludere Ortasu bölgesinde yer alan Düğün Dağı karşısında Türkiye sınırına yaklaşık 10 km uzaklıkta telsiz çevrimine çıktığı, söz konusu keşif çalışması ve Fehman Hüseyin’in sınır bölgesine yakın bir mıntıkada bulunması, mezkur alanda bir eylem arayışı olabileceği cihetiyle önemli görülmektedir” denildi. MİT, söz konusu notta bu eylemin 21 Aralık 2011 ve 30 Aralık 2011 tarihleri arasında gerçekleştirileceği bilgisini verdi.
Bu bilgilerin ele geçirilmesinin ardından Diyarbakır Başsavcılığı, 9 Mart 2012’de MİT’e sert bir yazı gönderdi. Yazıda, OBİPAS üzerinden gönderilen bu bilgilere yer verildi. MİT’in Fehman Hüseyin’in muhtemel geçiş tarihi olarak 21 Aralık ve 30 Aralık tarihleri arasını belirttiğine vurgu yapılan Başsavcılık yazısında MİT’in Başsavcılığa verdiği bilgilerin doğru olmadığının anlaşıldığı kaydedildi. Yazıda MİT’e “Gerçeğe aykırı bilgi verilmesinin sebebi nedir? Gerçeğe aykırı bilgi veren görevliler kimdir? Gerçeğe aykırı bilgi verilmesi yönünde kim tarafından talimat verilmiştir” soruları yöneltildi ve gerçeğe aykırı bilgi veren görevlilerin kimlik bilgilerinin gönderilmesi istendi.
MİT KENDİNİ SAVUNDU
Başsavcılığın bu sert yazısına yanıt, MİT Müsteşarı Hakan Fidan adına Hukuk Müşaviri Ümit Ulvi Canik imzasıyla geldi. Savcılığa gerçeğe aykırı bilgi verildiği iddiasının reddedildiği yazıda, 27 Kasım 2011 tarihli OBİ- PAS paylaşımının olaydan bir ay önce gönderildiği, dolayısıyla bilgilerin “güncelliğini yitirmiş” olduğu savunuldu. Sınır ötesi operasyonların yoğun olduğu bir dönemde bir örgüt grubunun aynı noktada uzun süre barınmayacağı savunulan yazıda, 21 Aralık tarihli bilginin savcılığa bildirilmeme nedeni de şöyle açıklanmaya çalışıldı:
“Yazıda muhtemel bir geçiş değil, görülme bilgisi yer almaktadır. Anılan notun incelenmesinden de görüleceği üzere ‘Emare türü’ bölümünde de ‘görülme’ ifadesine yer verilerek bu durum teyit edilmiştir. ‘Görülme’ ifadesi örgüt mensuplarının bölgedeki (K.Irak) varlığını ifade etmektedir. Söz konusu notta da herhangi bir geçiş tarihi ve geçiş yapacak grup bilgisi belirtilmemiş olup, OBİPAS formatında ‘Muhtml. Gerç. Baş. Tar’ kısaltması olayın ‘Muhtemel Gerçekleşmesinin Başlangıç Tarihini’, ‘Muht. Gerç. Bit. Tar’ kısaltması da olayın ‘Muhtemel Gerçekleşmesinin Bitiş Tarihini’ ifade etmektedir. Söz konusu tarihler ifade edildiği üzere, muhtemel olup, kesinlik taşımamaktadır. OBİPAS formları üzerinde ‘Muhtemelen Doğru’ ve ‘Doğruluğu Mümkün’ ifadelerine yer verilerek bilginin kesinlik arz etmediği belirtilmiştir.”
MİT: ULUDERE İLE İLGİLİ DEĞİL
MİT, söz konusu istihbarat raporundan 5 Ocak 2012 tarihinde yapılan basın açıklamasında da söz edildiğini hatırlatarak “açık kaynaklardan dahi kolaylıkla elde edileceği kesin olan bir bilginin Başsavcılığınızdan gizlenmesinin söz konusu olmayacağı açıktır” ifadesine yer verildi. MİT, 5 Ocak 2012 tarihinde yaptığı açıklamada ise Uludere’de istihbarın MİT tarafından verildiği iddialarını yalanlayarak “Söz konusu sızdırılan raporların 21.12.2011 tarihli olanı hariç hiçbiri Uludere-Ortasu kırsalı ile alakalı değildir. Bu raporumuzda ise iddia edildiği gibi bir grubun Türkiye’ye illegal geçiş yapacağına dair bir bilgi kesinlikle yer almamaktadır” demişti.
MİT, Uludere katliamından hemen sonra 30 Aralık 2011 tarihinde yaptığı açıklamada da hava operasyonuna neden olan istihbaratın MİT’ten kaynaklandığı iddialarını reddetmişti.
NE OLMUŞTU
Şırnak’ın Uludere ilçesinde 28 Aralık 2011’de TSK F-16 savaş uçaklarıyla PKK’lı grubun girdiği bilgisi üzerine yaptığı bombardıman sonucunda 35 Kürt kökenli yurttaş yaşamını yitirdi. Söz konusu operasyonda hayatını kaybedenlerin, Irak’tan Türkiye’ye mazot ve sigara getirmek için PKK’nın kullandığı yol üzerinden geçen Kürt kökenli yurttaşların oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğu anlaşılmıştı.