Polemiklerle adından söz ettiler Hıncal Uluç'a bu sefer eleştiri değil övgü geldi. Fikret Bila, Uluç'un türban yorumunu çok beğendi.
Abone ol Hıncal Uluç, son zamanların en çok tartışılan konusu "Türban"la ilgili bir yorum yaptı. Bu yorum Firet Bila'nın çok hoşuna gitti. Bila Uluç'a on puan verdi. isimli yazı şöyle:Yazı : Fikret Bila
Kaynak :
Başörtüsü ve türban konusunda son dönemde okuduğum en güzel yazılardan biri Hıncal Uluç'un Sabah'taki dünkü yazısıydı.
Başörtüsü ile eşarp-türban arasındaki farkı, bilgiye dayalı biçimde ve iyi seçilmiş örneklerle ortaya koyuyordu.
Hıncal Uluç, Hıristiyan dünyasında haç ile gamalı haç arasındaki farkı anımsatmıştı; yasak olanın haç değil, siyasal simge olan gamalı haç olduğunu vurgulayarak...
Farklı tarikat simgeleri
Anadolu kadının kullandığı başörtüsünün değil; sıkma baş ve pardösünün siyasal simge olduğunu anlatıyordu. Pardösülerin renklerine göre farklı tarikatları simgelediğini ve bu tarz giyimin Anadolu yaşam tarzını yansıtmadığını da belirtiyordu Hıncal Uluç...
"Türban" yerine "sıkma baş" kavramını kullanması da bir başka bilgiye dayanıyordu. Türbanın Hint kökenli, bir dönem dünyada moda olmuş bir kadın başlığı olduğunu, Türkiye'de ise sıkma baş yerine türban ifadesinin yerleştiğini belirtiyordu.
Hıncal Uluç'un da isabetle teşhis ettiği gibi, buradaki, Türkiye'deki sorun siyasaldır. Dinin siyasete alet edilmesidir. Bugün, Türkiye'nin gündeminde türban, başörtüsü diye bir sorun varsa bunun nedeni, on yıllardır sürdürülen siyasi faaliyetlerdir. Bugün politize olmamış, sadece inandığı için başını bu biçimde örten kızlarımız da bir neden değil sonuçtur. Dini siyasete alet eden, dini siyasallaştıran faaliyetlerin doğal sonucu...
Anneden kıza geçiş...
Başörtüsü ile türban arasındaki farkı Cumhuriyet Türkiye'sinin çağdaşlaşma sürecinde görmek mümkündür.
Cumhuriyet'in en önemli kazanımlarından biri olan okuldur. Çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın en önemli aracı olan okulun en büyük katkısı başı örtülü Anadolu kadınının, başı açık kızıdır. Bugün çoğumuzun ağzımızı açtığımızda, "Bizim de annemizin, büyükannemizin başı örtülüydü..." diye söze başlamamızın nedeni de budur. Sözünü ettiğimiz anneler işte bu annelerdir. Kendisi okuma olanağı bulamamış, köy kökenli, ama kente gelip kızını okutmaya çalışmış, başı açık okumuş kızıyla gurur duymuş anneler.
Okul okumak başı açan bir süreçtir, kapatan değil.
Bunun tersine döndüğü bir sürecin altında siyasal bir gayret yattığı açıktır.
Onlar gibi kalmasınlar diye
Sivil veya askeri okullarda, kız veya erkek çocuklarının mezuniyet törenine gelen başı örtülü annelere duyulan saygının en önemli nedenlerinden biri, bu annelerin çağdaş eğitimin önemini kavramış olmalıdır. Kendileri gibi kalmasınlar diye kızlarını okula göndermiş olmalarıdır. Cumhuriyet budur, ilerleme budur...
Kızların başını kapattığı bir okul süreci, çelişkidir. Bu süreci çelişkili hale getiren de siyasettir.
Siyaset dinden ve eğitimden elini çekerse, süreç, başörtülü eğitimsiz anneden, başı açık eğitimli kıza geçiş süreci olarak doğal mecrasında ilerler.
Ve bundan ne dinimiz ne Cumhuriyetimiz zarar görür...