Güzellik yarışmalarının demirbaş jüri üyesi Hıncal Uluç, bu sefer Antalya'daydı. Medya içinde yaşadığı polemiklerden bunalan Uluç, Fatih Altaylı'ya kısa bir mesaj gönderdi.
Abone olAntalya'daki güzellik yarışması için jüri üyesi olan Hıncal Uluç, son haftalarda yaşadığı tartışmaları unuttu." stres atan Uluç, Fatih Altaylı'ya kısa bir mesaj gönderdi.
Antalya'da güneşin altında yürümek ne güzelmiş meğer.. Ve bu güzelliği yaşamak için benim şubat ayında Antalya'ya gitmem gerekiyormuş.. Yaz dedin mi, bana güney, hele güneyde güneş altında yürümek haram..
Kafamı kaldırıyorum.. Karlı Toroslar.. İnsanlar kayak yapıyor.. İndiriyorum.. Denize bikinileri ile koşan güzeller..
Tanrım, nasıl bir Anadolu yaratıp bizlere vermişsin sen?..
Beni Antalya'ya Banu Sağnak getirdi.. İşlerim hem de öylesine yoğunken, İstanbul'dan bir saat ayrılacak halim yokken, Banu'yu o kadar severim ki, kıramadım.. Banu, Quatro'nun yöneticilerinden.. Yok canım, araba modeli değil.. İletişim Şirketi.. Ukrayna Güzeli seçimlerinin yarı finallerini Türkiye'de yapmaya karar vermiş adamlar.. Antalya'da tanıdığım ve çok sevdiğim Sedat Aktaş'ın Quatro'su da işi organize etmiş.. Banu'nun aklına da, nöbetçi jüri üyesi Hıncal gelmiş tabii..
İyi ki gitmişim.. İlaç gibi geldi, İstanbul'un gerilim yüklü havasından sonra.. Cornelia diye bir otelde ağırlandık.. Vallahi Fatih kardeşim, bana ayırdıkları kralı da aşan İmparator Dairesi'nin geceliği kaç bin dolardı bilmem.. Bildiğim, jakuziye uzanıp, kendini köpüren dalgalara bıraktığında, Akdeniz tüm ihtişamı ile karşında uzanıyordu.. Öylesine bir mimari..
Topu topu 16 saat kaldığım için bu muhteşem dairenin ve otelin konuklarına sunduğu olağanüstü hizmetlerin (26 çeşit masaj dahil) tadını çıkaramadım, ama tanımaktan çok mutlu olduğum genç Genel Müdür Can Girgin'e ayrılırken, General McArthur gibi "Geri döneceğim" dedim..
Burada yaşanır.. Yaşayacağım ve sizlere de yazacağım.. İnsanların her yeri, her şeyi görmeye, zamanları, imkânları yoktur. Gazeteciler onları görür, yaşar ve anlatırlar.. Marco Polo'dan beri.. Kaç Venedikli Polo'ya "Bunları niye yazıyorsun.. İçimizde Çin'e gidebilecek kaç kişi var ki" diye sormuştur acaba?.. Ya da Evliya'ya "Sen nasıl Çelebisin" diyen Osmanlı çıkmış mıdır, dersiniz?..
Miss Ukrayna'nın Antalya'ya gelmesi, sadece iki ülke arasında bir yakınlaşmanın sembolik ifadesi..
Yarışma resmen bahaneydi yani.. Ukraynalı güzeller Barbi Bebekleri andırıyordu. Slav ırkı zaten güzeldir.. Bunlar da öyle.. 26 güzel arasından 15 finalist seçmekti işimiz.. Beş de özel ödül dağıttık.. En güzel yüz, en güzel vücut falan filan diye.. Bir 17 numara vardı, benim favorim.. Nasıl güzel, nasıl dişi, nasıl çarpıcı.. Bir afet.. Ama belli jüride benden başka farkında olan olmamış.. Son iki not daha..
Bir akşam yemeği yedik.. Mosiman'dan bu yana ilk defa bu kadar kalın bifteği, bu kadar iyi, ama bu kadar yumuşak pişiren bir şefe rastladım.. Ayhan Çevik Usta.. Hele bir sos yapmış etin yanına.. Olmaz böyle şey.. Cornelia'da muhteşem bir ahçıbaşı var..
Bir de.. İnanmayacaksınız.. Yarımda falan bitti gecenin iş kısmı.. Banu "Şimdi eğlence başlıyor" dedi.. Disko'ya.. Saat dörde, sabahın dördüne kadar dans ettim iyi mi?.. 10 yıldır ilk defa böylesi dans ediyor, eğleniyorum.. Yani moral yükledim kendime.. Yaşa be Banu..
Yüksel Aytuğ, o da jüride.. Pistin kenarında kalem efendisi gibi duruyor.. Ceket, kravat.. "Bu ne hal" dedim.. "Ağbi yarın uçağım erken saatte.. Biraz bakıp gideceğim" dedi.. "Ondan böyleyim.."
Saat 3.5 falan.. Baktım Yüksel de pistte.. Ceket fora.. Kravatı da atmış, çılgın gibi dans ediyor.. Antalya'nın havası, suyu, insanı bir başka yapıyor!..
YAZI:Hıncal ULUÇ
SABAH