Hıncal Uluç, bir kez daha Sabah'ın politikasının aksi fikrini savunarak yönetimiyle ters düştü. Uluç, Ergun Babahan'la olan tartışmayı da devam ettirmeye kararlı.
Abone olSabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç, Gazetesi'nin türban tartışmaları karşısında aldığı tavrın tam aksi bir düşünce ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de inançlarına saygı duyulması gerektiğini savundu.
Ergun Babahan'ın Sabah'ı yönetmesini de eleştiren Uluç, Babahan ile olan tartışmalarımız devam edecek mesajı verdi.
İnançlara saygı, karşılıklı olmalı..
Sabah gazetem manşetleri ve baş yazıları ile önderlik ediyor. Laik olduklarına hiç şüphemin olmadığı (Siyasal İslam gazetelerini zaten okumuyorum. Eksiklik, tamam, ama okumuyorum, ne yapalım..) diğer önemli gazetelerin önemli entel yazarları da destekliyorlar..
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ağır bir eleştiri bombardımanı altında..
Sebeb, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan olmak üzere, türbanlı bakan eşlerini Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatı ile verdiği davete çağırmaması..
Sezer'in davetine "garip" sıfatı takanlar var.. Sabah, sürmanşetinde "Hiç de şık olmadı" diyor. Genel Yayın Müdürümüz Ergun Babahan gene sürmanşetten verdiği baş yazısında "Kamusal aforoz" başlığı altında "..Cumhurbaşkanı tarafından aforoz edilmeleri son derece inciltici, rahatsız edici" dedi.
Ergun, Mehmet Barlas ve öteki gazetelerin önemli yazarlarının tezleri hep ayni..
"Biz katılır katılmayız o ayrı.. Ama insanların inançlarına saygı duymak gerekir. Onlar kendi yaşam tarzlarını yıllar önce seçip karar vermiş, eşleri halk oyuyla en yüksek mevkilere gelmiş hanımlar.."
Biz de konuya işte tam bu noktadan girmek istiyoruz..
İnançlara saygı esastır.. Tamam.. Ama saygı tek taraflı olamaz.. Mesele inançlara saygı ise, herkes herkesin inancına saygılı olmak zorundadır.
İnanç sözcüğü, sadece dinsel inanışları mı kapsar?..
İnsanların siyasal, toplumsal inançları, ilkeleri olamaz mı?.. Bu tür inançlar da kutsal değil midir?.. Bu inançlara dinsel inançlara olduğu gibi saygı göstermek gerekmez mi?..
Atatürk Türkiyesi'nin
Cumhurbaşkanının Atatürkçü olmaya hakkı yok mudur?.. Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı ve bu devrimleri savunan biri olmaya hakkı yok mudur?..
Kaldı ki, Cumhurbaşkanı bu göreve, bu ilke ve inançlarına bağlılık yemini ederek başlamıştır.
Üstelik Ahmet Necdet Sezer, bir noktada türbanın Anayasa'nın laiklik ilkesini zedelediği gerekçesi ile kamusal alanda kullanılmasını yasaklayan Anayasa Mahkemesi'nin başkanlığından buraya gelmiştir. Başında bulunduğu kurumun verdiği bir kararın tersini uygulaması ondan istenebilir mi?..
Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın yanlış olduğunu düşünebilirsiniz..
Ne var ki Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM), tam da bu sırada, üniversitede türban takma hakkının elinden alındığı gerekçesi ile dava açan Türk öğrencinin aleyhine karar vermiştir.
İnsan Hakları Mahkemesi'nde davalı taraf hep devlettir. Bu davalar devlete karşı açılır. Çünkü İnsan Haklarını devlet ihlal eder.
AİHM bu davada insanı değil, devleti, laik devleti hem de ittifakla, tek karşı oy olmadan 7 hakimin ortak kararı ile haklı bulmuştur.
Gerekçe çok açık ve net hükümlerle doludur.
"Yüksek öğrenimini laik bir üniversitede yapmayı seçen öğrenci, üniversitenin kurallarını kabul etmiş sayılır. Bu düzenlemeler farklı inanışlardaki öğrencilerin birlikte öğrenim görmeleri amacı ile yapılmaktadır ve bu kurallar öğrencilerin dinsel inançlarını açığa vurma özgülüklerine sınır getirebilir.
Dinsel simgelerin herhangi bir yer ve biçim sınırlaması olmaksızın sergilenmesi, sözü geçen dine mensup olmayan ya da başka bir dine mensup öğrenciler üzerinde baskı oluşturabilir.
Düzenlemeler, farklı inanışlardaki öğrencilerin birlikteliğini sağlamak amacına yönelik olarak 'Eşitlik ve Laiklik ilkesi' esas alınarak dinsel inançları açığa vurma özgürlüğünü sınırlayabilir.
Laik üniversiteler, öğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkin sınırlamalar koyarken, kökten dinci akımların yüksek öğretimde kamu düzenini bozmamalarına dikkat gösterebilir.."
Şimdi, Türkiye'yi üniversite, Türk halkını da öğrencilerin yerine koyarak, kararı bir daha okuyun ve düşünün..
Bayan Erdoğan ve diğer bakan eşleri, verdikleri kararın sonuçlarını bilecek ve buna katlanacak durumdadırlar.. İnançlara saygı duyanlar, onları zorlayamazlar.
Ama inançlara saygı duyanlar, başka inançları olanları da bu yaşam tarzını kabule zorlayamazlar..
Saygı tam budur..
Karşılıklı..
Sadece bir taraf sayılırsa, orada, demokrasi ve ahlaktan değil, tutucu bir baskıdan söz edilir..
Cumhurbaşkanı Sezer bir Atatürk Cumhuriyetçisi olarak "Kendi" inançlarının gereğini yerine getirmektedir..
Tıpkı Bayan Emine Erdoğan gibi..
***
Bir not.. Hemen tüm laik gazeteler AİHM'in Türban kararını sür manşetten verirken, iki gazete, Star ve Sabah haberi birinci sayfaya alma gereği duymadı ve içerden verdiler.
Star devletin malı.. Starcılar bir yerde devlet memuru.. Onları anlayabiliyorum..
Ama tam da ülkedeki türban tartışmalarının ortasında, dağdaki çobanı bile ilgilendiren türban kararı haberini ön sayfaya girecek değerde görmeyen Sabah'ın tutumunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Sevgili Ergun'a samimi bir sorum var.. Karar tersine çıksaydı.. Tam da Sezer'in davetinin ertesinde, karar tam tersi olsaydı, gene içerden mi verirdin?..
Bu arada..
Bakın, Ergun'u ve Sabah'ı yanlış peşin hükümlerle hemen yargılamayın.. Ergun samimi bir demokrat.. Ben Cumhuriyetçiyim.. Ergun Yeni Binyıl'ı yönetirken, yani AKP iktidarda değil, dünyada yokken de bu fikirleri savunurdu. Gazetesini öyle yönetirdi. Gene kendi ilkeleri içinde yürüyor. Benim yolum da bu.. Uygar tartışmamız sürecektir.