Hıncal Uluç, son köşe yazısının "Duygu'yu çatlatacak bir serigi" kısmında hem Duygu Asena'ya göndermelerde bulunmuş hem de unutamadığı kot pantolonunu anlatmış.
Abone olŞimdi, bu yazı, Duygu'nun hastalığı ortaya çıkmadan yazılmıştı.. Reklamlar yüzünden bir türlü sayfada yer alamadı. Hafta sonu için kaleme almıştım, beklettim.. Şimdi yeniden köşeme alırken, önce "Bir elden geçirsem mi" dedim.. Sonra düşündüm ki, harf oynatsam "Yaşamım eskisi gibi devam edecek" diyen yürekli kardeşime ihanet olur..
O zaman, aynen..
Duygu ile (Asena tabii.. Kim olabilir başka..) yollarımız gene kesişti.. Zeynep Mursalıoğlu diye dünya tatlısı bir kız geldi ziyaretime.. Güzel Sanatlar Üniversitesi Tekstil bölümü öğrencisi.. Bir mini sergi düzenleyecekmiş.. "Çok eski bir giyim eşyanız var mı" dedi..
Var tabii.. Geçenlerde yazdımdı ya.. 1977 yılında Amerika'da aldığım ilk cinim.. Bizde adı kottur.. Öyle bir marka idi ki kot, tüm cinse adını vermişti. Hâlâ insanlar dükkâna girdiklerinde "kot" diye soruyorlar, ama ne yazık ki kotun kendisi artık piyasada yok. Üretilmiyor.. Böyle bir marka nasıl ölü duruyor anlamam mümkün değil..
İlk kotumu 38 yaşında Amerika'da aldım.. Çünkü bizde yayıldığında, ben 30'ları yaşıyor ve kot giymek için kendimi fazla yaşlı buluyordum. Teenagerların giyimi idi kot da ondan.. Amerika'da kayınpederi kotla görünce "Hadi Holly" dedim.. Çıktık, o kotu aldık.. Levi tabii.. En ünlü marka oydu, onun için..
Levi adlı bir Yahudi, altına hücum devrinde Avrupa'dan çadır bezi ısmarlamış, gemi dolusu.. Fransa'nın Nimes kentinde üretilmiş... 'de Nimes' (Nimes'den demek) diye damga var üzerlerinde.. Amerikalılar ve onlara uyanlar, bizim kot karşılığı "Dönim" derler, bundan..
Levi efendinin elinde kalmış çadır bezleri.. Batacak. Kafayı çalıştırmış.. Böyle durumlarda kafayı en iyi çalıştıran insanlardır Yahudiler bilirsiniz.. "Buruşmaz, ütü gerektirmez, aşınmaz, ömür boyu yıka giy" diye pantolon yapmış, üzeri 'de Nimes' damgalı çadır bezlerini.. Kot pantolonun, 'de Nimes' adının ve Levi markasının doğuşu bu..
Bir tane giydim denemek için.. Cuk oturdu.. "Tamam" dedim.. Tezgâhtar kız "Değil.. Bu uzun" dedi.. "Size 36/31 gerek.."
Öyle bakıyorum.. Holly dedi ki.. Amerika'da öyle uzatmak, kısaltmak yoktur. Çünkü ilave el işi korkunç bir maliyet getirir.. Çözüm.. İmalat her talebi karşılayacak gibi yapılır..
Yani Amerikan 36 beden, ki bu benim bedenim, pantolonun her boyu ayrı üretilir.. Giydiğim 36/36 idi.. Yani 36 beden, 36 inç de boy.. Oysa benim bacak boyum 31 inç.. Buldu getirdi. Giydim çıktım dükkândan..
Gevezeliğin sonu yok.. Nerden başladık, nerelere geldik..
Yıllarca giydim bu 36/31 Levi'ımı (Livay okunur ya..) Sonra kayboldu.. Atıldı sandım.. Meğer taşınırken bir yerlere tıkılmış, orada kalmış.. Fatoş bulup getirmişti aylar önce.. Ne kadar mutlu olmuştum bilemezsiniz..
Yok canım.. Eski kotumu bulduğum için değil.. Tam 27 sene sonra, tekrar içine girdiğim için..
Duygu'yu çatlatmam bundan.. Zeynep, sergisinde benim pantolonun yanına Duygu Asena'nın tam da cin üzerine giyilecek türden bir oduncu gömleğini asmış..
Benimkinin altında el yazımla "Hâlâ giyebiliyorum" yazıyor.. Duygu'nun gömleğine bakınca "Artık giyemiyorum" yazısını okuyorsunuz..
Hülya Avşar bir tuvaletini yollamış.. Üzerinde yazıyor. O da artık giyemiyormuş. Sürpriz değil..
İbrahim Kutluay'ın yolladığı yeleği giymesi mümkün değil.. Çünkü o Fenerbahçe'nin antrenman yeleği.. İbo'nun forması çoktan değişti..
Sergide 30 yıldan beri ayni şeyi giyebilen bir ben varım yani..
Hadi bakalım Duygu.. Yürü bakalım!..