BIST 9.921
DOLAR 35,20
EURO 36,65
ALTIN 2.962,29
HABER /  GÜNCEL

Ülkücü mahkumun büyük sevinci

12 Eylül 1980 sonrası yargılamaların yok sayılacağı yönünde TBMM’de başlatılan çalışmaların ardından önemli bir karar alındı.

Abone ol

Darbenin ardından MHP ana davasından yargılanıp 36 yıl kesinleşmiş cezaya çarptırılan Caner Erdinç, tahliye olmasına 5 yıl kala geçen hafta, Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla tahliye edildi.

Erdinç, Türkiye’de 12 Eylül 2010 referandumu nedeniyle yapılan anayasa değişikliklerinin doğurduğu demokratik anlayış sonucu serbest bırakıldığını belirterek, “Referandum yapılmasaydı, ben bugün hala tutukluydum.” dedi.

Caner Erdinç, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından MHP ana davasının sanığı olarak yargılandı. Mamak Cezaevi’nde 8 yıl kalan Erdinç, 1991 senesinde eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın terörle mücadele yasasında yaptığı değişiklik nedeniyle normalde 36 yıl kesinleşmiş cezası varken, şartlı tahliye edildi. Uzun süren mahkum hayatının ardından, özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz ticari hayata atılan Erdinç, 2005 yılında çekten dolayı 1 yıl ceza aldığı için infazı yandı. Şartlı tahliyeden kalan 11 yılını da doldurmasına karar verildi. 2017’de tahliye olması beklenen Erdinç; Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 12 Eylül yargılamalarının yok sayılacağı çalışmanın Meclis'te başladığını dikkate almasıyla büyük sevinç yaşadı. Erdinç, daha 5 yıllık mahkumiyeti olmasına rağmen geçen hafta serbest bırakıldı.

Erdinç’in serbest kalmasında, Darbeleri Araştırma Komisyonu üyesi AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın infazı yananlarla ilgili bir kanun teklifi çalışması yanı sıra 12 Eylül darbesi öncesindeki hadiselerin gençleri birbirine kışkırtması sonucu oluştuğu iddialarının göz önüne alınması etkili oldu.
u.20120530113754.jpg
“BİZLERE BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILDI”

Yıllardır susadığı özgürlüğü ve özlediği yakınlarına kavuşan Caner Erdinç, yaşadıklarını Cihan Haber Ajansı’na anlattı. Erdinç, askeri mahkemede 7 senede 700 duruşmaya çıktıklarını ifade ederek, kendilerine 70 dakika savunma hakkı dahi verilmeden cezalara çarptırıldığını söyledi. Erdinç, cezaevinde yapılan işkenceleri ve zulümler ile ailelerin çektikleri yanı sıra hukuki işkence ve ızdırabın da cabası olduğunu kaydetti. Tüm bunları toplumun görmediğini vurgulayan Erdinç, yaşananların gelişi güzel oluşmuş bir mağduriyet olmadığını şu sözlerle anlattı: “Bize yapılanların, planlanmış bir işkence olduğunu düşünüyorum. 12 Eylül döneminde geçerli olan 765 sayılı Ceza Kanunu'na göre, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlardan yargılanan ve mahkum olan şahıslara tek ceza uygulaması yapılırken; bize de devletin aleyhine olmayan şahsa karşı işlenen suçlar bölümünden ceza kesildi. Sol bir örgüt davasında birden fazla ceza alan insan gösterilemez. PKK davalarında birden fazla idam alsaydı, sanırım Abdullah Öcalan alırdı. Ancak, birden fazla idama, suça iştirak eden ülkücü camianın insanları olmuştur. Bu açıdan bizlere haksızlık yapıldığı kanaatini taşıyorum.”

“ASKERLERİN KURDUĞU MAHKEMEDE HUKUKSUZCA YARGILANDIK”

DEP davasında, DGM’lerde bir askeri hakimin yer almasından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, adil ve bağımsız yargılamayı ihlal ettiği yönünde karar verdiğine dikkat çeken, Erdinç, kendi yargılandıkları davada 5 asker olduğunu hatırlattı: “Burada 4 tane hukukçu asker bir de hukukçu olmayan asker var. Bu askerler yüzünden, hangi hukuka dayandığı belli olmayan ve hazırlanan iddianameden dolayı 3 gün öncesine kadar acı çektim. Ben başka bir dava münasebetiyle yatmış değilim. Benim de yaş küçüklük tespitim yapılmamıştı. 18 yaşını doldurmamıştım. Hiçbir hukuki kovuşturma yeterince yapılmadan hükümlü dahi olmadan 18 sene hapis yattım. Kaldığımız süre içerisinde yaşadığımız işkenceler bu olayın farklı perspektifi. Ben 6 buçuk senedir bu karar yüzünden yatmakta idim. Ülkemizde 12 Eylül 2010 referandumu nedeniyle Anayasa değişikliğinin yapılması ve bugün bunun doğurduğu demokratik anlayış münasebetiyle anayasa değişikliğinin yapılması ve demokrasi anlayışının gelişmesi; bunun da hukuka yansıması sonucunda ben bugün serbestim. Ama aynı durumda bulunan nice arkadaşlarımız vardır. 32 yıl öncesinin oluşturulmuş mahkemelerinin verdiği kararlar neticesinde yatan arkadaşlarımız var.”

“SOSYAL CİNNET ORTAMI OLUŞTURANLAR BİZLERİN VEBALİNİ NASIL VERECEK”

'12 Eylül darbesi sola karşı yapılan darbedir.' şeklindeki algının yanlış olduğunu ifade eden Erdinç, “Ben burada örneğiyim. Bir tane o dönemden yatan solcu gösterilemez. Bir tek Tahir Canan infaz işlemlerinin yanlış yapılmasından dolayı yatmaktadır. Sadece onun yatmaması gerekmemektedir. Demokrasinin, insan haklarının herkese uygulanmaması gerektiği inancındayız. Dün 18 yaşında iken toplumda sosyal cinnet ortamını oluşturan insanlar, bizlerin veballerini nasıl taşıyacaklar? Bizlere sundukları cezaevi şartlarını onlara sunmuş olsak, şu anda hastanelere kaçma sırasına giren insanlar acaba nerelere kaçma sırasına girecekler? Mamak'ta yıllarca yaşatılan işkenceler, koğuşlarda yatan insanlara G3’lerle ateş etmek bir katliam değil midir? Bunların hepsinin arşivlerde kayıtları vardır. Hüseyin Kurumahmutoğlu kafasına dipçik vurulmak suretiyle bizzat vefat etti. Bekir Bağ’a intihar etti denildi. Bizlere işkencelerle imza attırıp suçlar kabul ettirdiler. Suikastlerde kullanılıyor diye bulunan silahların balistik incelemesi bile yapılmadan mahkumiyetler verdiler.” şeklinde konuştu.

“MAHKEMELERDEN KAÇMALARI HAKSIZ OLMALARINI GÖSTERMEZ Mİ?”

Darbe düşüncesine sahip olan insanların bireysel ve dirayetten uzak olduklarını kaydeden Erdinç, toplum için iyi duygulardan uzak olduğunu göstermesi açısından, darbecilerin hukuktan kaçtığına işaret etti. Erdinç, güzel duygularla hareket eden insanın toplumun mahkemelerinden kaçmayacağını belirterek, şöyle konuştu: “105 yaşındaki kadın 35 yıldır gelip mahkeme önünde oğlunun hakkını arayabiliyorsa, kendisinin doğru yaptığına inanıyorsa, kendisinin doğru yaptığını inanan insan da doğru yaptığına inandığı şeyden kaçmaması lazım, ki bu gün kaçıyorlarsa, bunların ne kadar yanlış içinde olduklarının fiili itirafıdır sadece.”

Cuntanın fırsat bulsa bugün dahi darbe yapacağının altını çizen Erdinç, demokrasinin gelişmesine katkı sağlayan herkese sadece kendilerinin değil, yedi göbek ötelerinin dahi borcu olduğunu vurguladı.

“1982 ANAYASASI YÜZ KARASIDIR”

Caner Erdinç, anayasa değişikliğinin sivil ve demokrasi mücadelesini veren her siyasi görüşten insana hayırlı olacağını söyledi. “Bu anayasa yüz karasıdır.” diyen Erdinç, “Danışma Meclisi tarafından oluşturulmuş vizeli bir anayasadan sivil demokrasinin çıkması bir hayaldir. Bu hayalden uyanamayanlar inşallah birlikte uyanırlar. Yani anayasanın yapılmasını en çok arzulayan biziz. İnsan olduğumuzu, demokrasinin getirdiği adaletin ne olduğunu, bütün milletin tatmasını istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Yargılamanın kronolojisi incelenirse söylediklerinin ortaya çıkacağını da dile getiren Erdinç, askeri mahkemede 7 yılda 700 duruşmaya çıktıklarını ve 70 dakika savunma yapamadıklarını söyledi. Erdinç, bütün bunların önüne geçecek hakkaniyetli bir anayasanın elzem olduğunu kaydetti.

“MAMAK ANLATILMAZ YAŞANIR”

Mamak’ta 8 yıl bilfiil en uzun kalan birisi olduğunu belirten Erdinç, şöyle devam etti: "Mamak’a, bir Alman gazeteciyi getiriyorlar. Şahıs iki gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye oluyor. Nasıldı Mamak? O da cevap veriyor: 'Mamak anlatılmaz, yaşanır.' Ancak toplumumuz bunları bilmediği sürece haklılık çıkarmaya çalışıyor. Mustafa Pehlivanoğlu idam edilmeye götürülürken bu hangi ceza yasasına giriyordu acaba? 18 yaşını doldurmamış bir çocuk, idam edilmeye götürülürken hangi ceza adaletine sığmaktaydı? Eğer onlar o gün için idama götürülüyordu ise bu gün bazı girişimde bulunan insanlara ne yapmak lazım acaba?12 Eylül’de 8 senenin içerisinde 6 sene bilfiil, televizyon ve radyodan yoksun, her gün sayı, dayak ve arama yapılarak, her türlü işkence sebebi edildiği şartlarda yaşadık. İşkence insanlık suçudur. İşkence ile adalet sağlanmaz. Demokrasi açıklık ve hakkaniyettir. O gün için yaptıkları darbeyi meşrulaştırmak gayreti içerisinde olanların yaptıkları uygulamalardır. Zira orada demokratik özgürlükçü bir ortam olsaydı, doğruları söyleyecek olan içerideki insanlar kamuoyuna seslerini duyurabilecekti. Bu da darbe tezgahını kamuoyuna açık edecekti.”

İLTER: BU TAHLİYE REFERANDUMUN ZAFERİDİR

Caner Erdinç’in Avukatı Hasan İlter, müvekkilinin haksız ve hukuksuz yere 11 yıl ceza yattıktan sonra basit bir sebeple 11 yıl ceza aldığı için 2017 yılına kadar ceza evine kalacağına dikkat çekti. İlter, yaptıkları hukuki girişimler sonucunda, Ankara 5. Ceza Mahkemesi'nin yaptıkları müracaatı kabul ettiğini belirtti. Bu durumun, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinin ve ileri demokrasiye geçiş aşamasının bir zaferi olduğuna dikkat çeken Hasan İlter, “Temennimiz, hiçbir taraf gözetmeksizin bütün 12 Eylül mağdurlarının mağduriyetlerinin en kısa zamanda giderilmesidir.” dedi.