BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Ülkücü liderler Gladio elemanıydı

Ergenekon davası Gladio’nun sır perdesini biraz araladı. İtalya’nın çökerttiği karanlık örgüt Türkiye’de çözülebilmiş değil.

Abone ol

Gazeteci-Yazar Zihni Çakır, Profil Yayınlarından çıkan “Korku İmparatorluğu GLADIO” kitabını İnternethaber’e anlattı.

“Tutkulu bir aşkı romanlaştırsam, kahramanlarından biri GLADIO’cu biri de asker olurdu herhalde” diyen Zihni Çakır, bunun sebebini de Korku İmparatorluğu’nun yarattığı toplumsal travmaya bağlıyor.
İşte Korku İmparatorluğu’nun satır başları ve Çakır’ın speküle edilen sıradan yaşamı…

Ergenekon Operasyonu başlamadan evvel soruşturma konusu olan yapı ve isimlerin yer aldığı Ergenekon’un Çöküşü-1 ve Ergenekon’un Çöküşü-2, soruşturma devam ederken, neredeyse 1. Ergenekon İddianamesi’nin özeti sayılan ‘Kod Adı: Darbe’ ve Konsept Savaşı… Şimdiyse Korku İmparatorluğu GLADIO… Derin kitaplar kaleme almak sizin için bir hobi galiba.

Hayır, bunu bir hobi olarak nitelendirmek kitaplarımı kişisel tatmin amacının yansıması haline getirir.
Oysa, her kitabımda ülkeyi 1950’lerden bu yana esir alan derin devlet olgusunun demokrasi dışı denemelerine yer verdim.
Ülkenin istikrarsızlaştırılmasına, parlamenter demokrasinin lağvedilmesine, devlet ve toplum arasındaki güven bunalımının körüklenmesine neden olanların, nasıl kahraman olarak taktim edildiğine dikkat çektim.
Ayrıca “derin” denilen gayrimeşru yapının “seviyesi ölçülebilecek kadar sığ” olduğunu gösterdim.
Taktir edersiniz ki ‘seviyesi ölçülebilen bir şey derin değildir; ona ancak çukur denir’.

Korku İmparatorluğu GLADIO kitabını önceki çalışmalarınızın bir serisi olarak kabul edebilir miyiz?

Açıkçası Korku İmparatorluğu GLADIO, öncekilerden çok farklı bir konsepte sahip. Türkiye dışında her ülkede lağvedilen GLADIO’nun yüzlerce yıllık referanslarından arkasındaki finans desteğine ve uluslar arası lobilere kadar birçok bilinmeyene ışık tutmaya çalıştım. Türkiye’de hala varlığını sürdürmek için sergilediği direnci açığa çıkarmaya gayret gösterdim.

Kitapta dikkat çeken bölümlerden biri Kennedy suikastı. Tetikçiyi, KGB ile işbirliği içerisinde göstermek için bir dizi MOSSAD ve CIA faaliyetlerinden sözetmişsiniz. O da mı bir GLADIO eylemi sizce?

Papa suikastıyla Kennedy suikastını karşılaştırınca, tetikçilerin arkalarındaki asıl azmettireni gizlemek içi hedef örgütlerle irtibatlandırıldığını çözümleyince Kennedy suikastını da bir GLADIO eylemi olarak değerlendirmekte zorlanmazsınız.
Birleşik Devletler’de Kennedy tetikçisini KGB ajanı gösteren irade, bir GLADIO eylemi olan Papa suikastı tetikçisi Mehmet Ali Ağca’yı, Bulgar gizli servisiyle irtibatlı gösterecek bir yol izletmiştir.

Kitaba tercih ettiğiniz Korku İmparatorluğu adıyla neyi vurgulamayı amaçladınız?

Türkiye’de halktan kopuk, statükoyu korumaktan başka bir kaygısı olmayan ideolojik sapkınlığın davetiye çıkardığı askeri darbeler, yüzlerce aydın, iş adamı ve kanaat önderiyle beraber binlerce faili meçhul cinayet ve katliamlar, derin izler bırakan toplumsal travmalara neden olmuş.
Bu travma, genel anlamda bir korku kültürü yaratmış. Bunu topluma zerk eden odaklar, kültürel, ekonomik ve ideolojik dönüşüme hız vermek için bu kültürü imparatorluğa çevirmiş. Böyle bir ülkede, toplumu esir alan olgu için yapılabilecek en isabetli tanımlama bana göre korku imparatorluğuydu.
Bu imparatorluğun yerleşik hale dönüşmesi de; rahmetli Uğur Mumcu’nun alçakça bir saldırıya kurban gitmesiyle başlar.

Böyle bir tespitte bulunurken dayanağınız nedir?

Mumcu suikastının failleri ve arkasındaki güçler, gerek TBMM Araştırma Komisyonu raporları gerekse emniyet tahkikatı ve savcılık soruşturmalarının satır aralarında sırıtıyor adeta.
Bu kadar gözle görülebilen detayların ört bas edilmesi, suikastın yarattığı toplumsal yıkım GLADIO eliyle yaratılan korku imparatorluğunu yerleşik hale getirmiştir. Bu kitapta birilerinin belki görüp de görmek istemediği ya da başka birilerinin başarılı bir şekilde yürüttüğü kamuflaj hamlesiyle örttüğü önemli ayrıntıları tartışmaya çalıştım.
Olmayan bir örgütün nasıl var edildiğinden tutun bu suikastte kullanıldığı sanılan patlayıcıların kaynağına kadar örtülmeye çalışılan her detaya yer verdim.

Ama İslami bir örgüt eylemi olarak tarihteki yerini aldı o suikast…

Maalesef evet. O suikastle, bu topluma, İslam ve terörizmin bir arada olabileceği tezini kabul ettirdiler. Önceki eylemlerde hafif dozda verilen bu aşı, son kür sayılabilecek Mumcu suikastıyla hedefine ulaştı. Zaten devletin irtica adı altında insanların inancını tehdit olarak ilk sıraya yerleştirmesi sürecini de Mumcu suikastı tetikledi. GLADIO’nun bu eylemdeki hedeflerinden biri PKK ile devletin bazı birimleri arasındaki organik ilişkinin açığa çıkmasını engellemektiyse diğer bir hedefi de, irticanın PKK teröründen daha tehlikeli bir tehdit unsuru kabul edilmesini sağlamaktı. 1997’de yaşanan süreç bunu tasdik etti zaten. Yani 28 Şubat’ın kahramanlarını kullanan irade aynı zamanda rahmetli Uğur Mumcu’nun azmettiricileriydi bence.

GLADIO’yu varlığını öne sürdüğünüz imparatorluğun neresinde görmeliyiz?

Önünde, arkasında, yanında… Dahası tam ortasında.
Bu imparatorluğu kurmak şimdilerde de hayatta tutmak için direnç gösteren odakların eli kanlı operasyon timi GLADIO.
İlginçtir, GLADIO’nun yaşam alanı da bu korku imparatorluğuyla sınırlı. Birini yıksanız öteki de dağılacak.

Kitabınızda, 12 Eylül’e davetiye çıkaran Malatya, Maraş ve Çorum olaylarına genişçe yer verdiğiniz görülüyor. Bunların hepsinin kontrollü bir kalkışma olduğu tezini mi savunuyorsunuz?

Aynen öyle. Bu olaylar dahil 12 Eylül’e gerekçe kabul edilen her anarşik eylem kontrollü bir planın uygulamalarıydı.
Bakın Malatya olaylarını körükleyen ve kanlı çatışmaya dönüştüren, ABD’den gönderiline “Barış Gönüllüleri” adı altındaki bir sivil toplum grubu olmuştur. Bunlar bölgenin etnik ve mezhepsel haritasını çıkarıp olayların akışını bu temelde provakasyonlarla şiddete meylettirmiştir.
Bu sadece bir örnek. Diğerlerinde de durum bundan farksızdır.

Burada ülkücüler hedef tahtasına oturtuluyor ama…

Ben böyle bir ayrıştırma yapmıyorum. O dönem vatan, millet, bayrak sevgisi ağır basan herkes, ABD tarafından tehdit kabul edilen komünizme karşı bir çatıdan örgütlendirilmeye çalışılmış. Bu grup, yine ABD kontrolündeki GLADIO denen derin operasyon birliğinin deneme tahtasına dönüştürülmüş.
Öyleki; bazı ülkücü liderler bizzat GLADIO elemanı yapılmış. Böylelikle de hazırlanan provakasyon ve çatışma senaryolarının hayata geçirilmesinde hiçbir zorlukla karşılaşılmamış.
Ne zaman ki 12 Eylül askeri darbesi hepsini ayırt etmeden aynı hücrelerde işkence ve zulme tabi tutmuş, o zaman aslında birbirinden farklı amaçlarının olmadığını anlamış gerçek dava adamları. Ve içlerinde GLADIO’ya hizmet eden kuklaların gerçek yüzünü de o zaman görmüş.
Böyle bakınca; bu kitapta ülkücüleri hedef tahtasına oturtmaktan ziyade, onları, benzeri hazırlanmış bir ihanet senaryosunun figüranı olmamaları konusunda uyarma çabası var.

Kamuoyu hakkınızda çok şey bilmiyor. Oysa her kitabınızla gündeme oturdunuz. Günlerce gazetelerin manşetlerinde kitabınızda kullandığınız belgelere yer verildi, yazdıklarınız tartışıldı. Bu da esrarengiz bir portre çıkarıyor.

Aslında o kadar sade o kadar sıradan bir hayata sahibim ki. Haber ve bilgi kaynaklarımla randevularım dışında hiçbir gizlim saklım yok.
Esrarengizlik, medyada köşe taşlarından biri olmamama rağmen, bu kadar bilgi ve belgeye ulaşmamdan kaynaklanıyorsa diyeceğim bir şey yok. Ama bu bilgi ve belgelere ulaşmadaki başarımdan ötürü böyle bir kanaate varılıyorsa gülerim.
Böyle birşeyi bir meslektaşım ifade de etmişti hatta.
Hem televizyonda hem de yazılı medyada etkili bir konumda olan bu kişi, kendi meslek hayatı boyunca, bir kitabımda yer verdiğim belgelerin bırakın tamamını, birine bile ulaşamamışken, benim tümünü tek bir kitapta kullanmamı yadırgadığını ve buradan yola çıkarak bana özel servis yapıldığını iddia etmişi.
Bu belgeleri yayınlamamın intikamını da aleyhimde yapılan iftira dolu haberlerle almaya çalışmıştı bazı odaklar. Üstelik muhbir-muhabirlerini harakete geçirerek.
Oysa ne bir özel servis söz konusu ne de bu bilgi ve belgelere ulaşmamı kolaylaştıracak esrarengizlik.
Sadece 1993’lerde ilgi duyduğum bu sahada, tanık olduklarımı iyi okuyup, bolca bilgi ve belge arşivi yapmaya çalışmamdan söz edebiliriz.
Şimdi gazetecilik mesleğine ilk başladığınız haftalık bir mecmuada Ahmet Cem Ersever gibi biriyle 6 ay teşvik-i mesai yaparsanız ve o kişi o dönem esrarengiz bir şekilde ortadan kaldırılırsa, merak sarmaz mısınız bu yapılara?
Habere ve bilgiye ulaşmaktaki kolaylık esrarengizlikse varsın öyle bilsinler. Ne deyim!

Korkmuyor musunuz peki?

2008 yılı Mayıs ayında DHKP-C, internet sitelerinde şahsımla ilgili hakaret ve tehdit dolu bir bildiri yayınlamıştı. O dönem sanırım biraz korkuyu hissettim. Ama genel anlamda hayır. Çünkü korkmamı gerektiren eylemde bulunacak odakların kolu kanadı kırılmış durumda. Zaten korkunun da ecele faydası yok değil mi…

- Bu kitabı tek bir cümle ile özetleseniz ne dersiniz?

Korku duvarlarını yıkan hipnozik bir panzehir; statükonun esiri olmuş paradigmalarımızdan arınabileceğimiz bir tür cesaret hapı.