UETD ve Erdoğan'a ihanet!...
Bu köşenin daimi ziyaretçileri, bazı yazılarımda UETD'ye yönelik eleştirilerde bulunduğumu hatırlayacaktır.
Bu köşenin daimi ziyaretçileri, bazı yazılarımda UETD'ye yönelik
eleştirilerde bulunduğumu hatırlayacaktır.
Ardı ardına gelen seçimler nedeniyle yazmaya ara vermiştim.
Ancak bu yazılardan sonra öyle gelişmeler yaşandı ki bu konuyu
enine boyuna ele almak bir kez daha farz oldu.
Yazıya geçmeden önce o dönemlerde yaşadığım bir anıyı
anlatayım.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa bir süre önce yurt dışına
giden Erdoğan'ı bazı ülkelerde yüzbinlerce kişinin karşılaması
herkes gibi beni de çok etkilemişti. Karşılamaları organize eden
UETD'den sorumlu Metin Külünk'e bu işin sırrını sorduğumda cevabı
beni şaşırtmıştı.
"Bu iş bizim başarımız falan değil. Biz sadece Avrupa'daki
kardeşlerimize Erdoğan'ın geldiğini söyledik. Sevenle sevilen
arasında haberci olmaktan başka rolümüz yok" demişti
Külünk...
Ama gelin görün ki UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik yapılan her
şeyin kendi başarısı olduğunu söylüyor. Bunu yapmakla da
yetinmeyip, Erdoğan isminin etrafında toplanan Avrupa'daki UETD
emekçilerini tasfiye etmekle zaman harcıyor.
UETD içinde şu sıralar dava ruhuyla özdeşleşmeyen gizli ve kirli
bir savaş var. Bu savaş Erdoğan'ı bu davanın tek lideri olarak
görenlerle, yeni bir güç olmaya çalışan Süleyman Çelik arasında
yaşanıyor. Peki bu savaş ne zaman ve hangi nedenle başladı?
Anlatayım...
28-30 Kasım 2014 tarihlerinde Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı İstanbul Tuzla'da "Ortak Akıl
Çalıştayı" yaptı. Toplantı Tuzla'daki Radison Hotel'de
yapıldı. Çalıştaya UETD Genel Merkez yöneticileri ve Bölge
yöneticileri de katıldı.
Kampın son gününde UETD heyeti başlarında milletvekili Metin Külünk
olmak üzere Haliç Kongre Merkezi'nde bulunan Erdoğan'ı topluca
ziyaret etti. Görüşme sonrası Metin Külünk tüm ekibi karşısına
alarak şu konuşmayı yaptı:
''Hepiniz Türkiye'de siyaset yapabilirsiniz bu en doğal
hakkınız. Ancak siyasi kültür gereği ve partimizin kuralları gereği
bazı dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Aday olmak isteyenler
şuandaki koltuklarını bırakacaklar. İki koltuğu da garanti altına
alayım altımdaki hiçbir koltuk kaybolmasın mantığını kesinlikle
kabul etmiyoruz. Aday olmak isteyen varsa görevinden istifa eder ve
olur. Tabiki teşkilatçılık ilkelerini de unutmamanızı tavsiye
ederim. Aday olmak isteyenler izin alacaklar. İzinsiz adım
atılmaz."
Her şey bu konuşmayla başladı.
O günün akşamı Süleyman Çelik otelde olağanüstü bölge başkanları
ile toplantı yaparak isyan bayrağı açtı. "Bizler UETD için
zamanımızı, malımızı verdik. Vekil olmak en doğal hakkımızdır.
Metin Külünk dahil olmak üzere kimse buna engel olamaz"
diyerek bölge başkanlarına ayaklanma çağrısı yaptı.
Duygusal ve kışkırtıcı konuşmasından sonra bölge başkanlarının
desteğini arkasına aldığını düşünüyordu ama beklenen olmadı. Makam
ve mevki derdi olmayan bazı bölge başkanları Erdoğan'a olan
bağlılığını bildirip Metin Külünk'ün uyarısının yerinde olduğunu
söyleyince işler raydan çıkmaya başladı.
Şubat 2015 tarihinde Harun Tüfekçi'nin Avrupa'daki seçimlerden
sorumlu olacağı öğrenilince bunu çok iyi kullanmaya başlayan
Süleyman Çelik, "Bizim muhatabımız Erdoğan değil
Davutoğlu'dur. Bu nedenle bir önceki Başbakan'ın görevlendirdiği
Metin Külünk'ün bu yapıda yeri yoktur. Biz Davutoğlu'nun atadığı
Harun Tüfekçi'ye bağlıyız. Metin Külünk'ün çalışmalarına
katılanların da bu yapıda yeri yoktur" diyerek bir
kampanya başlattı.
Son seçimlerde Erdoğan'a ve onun UETD'ye sorumlu olarak atadığı
Metin Külünk'e açık açık savaş ilan etti. Külünk'ün organize ettiği
programlara katılımı yasaklama, Külünk'ün kurduğu ekibi seçim
çalışmalarından haberdar etmeme gibi çalışmalarla savaşı
tırmandırdı.
Tüm bölgelere sözlü olarak verdiği talimatta, "Metin Külünk
teşkilata zarar veriyor. Bize vekillik bile kazandıramadı. Bundan
dolayı programlarınıza çağırmayacaksınız'' demesine rağmen
sözünü dinlemeyenleri birer ikişer uzaklaştırma yolunu seçti.
Seçime sadece bir kaç gün kala Metin Külünk'ün Erdoğan'ın onayını
alarak oluşturduğu ekibi bir çırpıda kapının önüne koymak istedi.
Gençlik Kolları Genel Başkanı Yusuf Aydın ve Siyasi İşler Başkanı
Filiz İşler ve Kadın Kolları Başkanı Nejla Kara'nın UETD'den
atılmasını Başbakan Davutoğlu'na onaylatmak istedi ancak,
"Seçime günler kala bu olacak iş değil" diye azarı
işitince geri adım attı.
Ancak seçim mağlubiyetiyle buna imkan buldu ve 5 bölge başkanının
katıldığı düşük katılımlı toplantıda bu isimleri hukukun dışına
çıkarak tasfiye etti. Öyle hukuksuz bir uygulama ki UETD'nin
ikinci adamı, yani Süleyman Çelik'in yardımcısı Metin İlhan bile bu
duruma karşı çıktı.
İlhan yaptığı yazılı açıklamada, "Görevden alınan
arkadaşlarımızın tasfiyesinden benim haberim yok. Benden gizli
yapıldı. Bu arkadaşlar çalışkan ve teşkilata emekleri geçen
kişilerdir. Eğer öyle veya böyle memnun değilsek kongreye kadar
beklememiz gerekirdi. Zaten olağan kongremiz şubat 2016'da
yapılacaktı. Bu aceleyi anlayamadım. Bilinsin ki bu değişiklikleri
teşkilatın Genel Sekreteri olan ben tasvip etmiyorum. Bilgim
dışında gelişti'' diyerek isyan etti.
Süleyman Çelik ise başta Zaman Gazetesi olmak üzere bazı gazetelere
el altından yaptığı açıklamada, "Seçimlerdeki başarısızlık
tasfiye ettiğimiz bu isimler sayesinde oldu" diyerek
onları günah keçisi ilan etti.
Meselenin daha vahim olan boyutu var...
Başbakan Davutoğlu’nun yurt dışına yaptığı son ziyarete
Avrupalı Türkler'in katılımı düşük oldu. Bunun nedenini
araştırırken çok ilginç bir bilgiye ulaştım. Erdoğan'ın onayını
alarak yıllarca o görevde bulunan gençlik ve kadın kolları
mensupları bu etkinliğe davet edilmemiş! Davet gelmemesine rağmen
gelen teşkilat mensupları da içeri alınmamış.
Bir yanda "Seveni sevilenle buluşturan" Metin
Külünk ve ekibi.. Diğer tarafta sevenle sevilen arasında duvar
örerek teşkilatı ve davayı ayaklar altına almaya çalışan Süleyman
Çelik.
Bakalım AK Parti yöneticileri artık davaya ihanet derecesine ulaşan
bu duruma ne zaman müdahale edecek!