Üçlü zirve
Sevgili dostlar; geçtiğimiz Pazartesi ve Salı günleri, uzun soluklu bayram tatilinden sonra, dinlenik zihinlerimizi teyakkuz noktasına taşıyan uluslararası çok önemli bir zirveye şahit olduk.
Vaktiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, Suriye halkının iradesi doğrultusunda oluşacak yeni bir anayasanın hazırlanması ve ona dayalı olarak yapılacak özgür seçimler ile Suriye halkının kendi kaderini bizzat kendisinin belirlemesine yardımcı olma doğrultusunda Türkiye, Rusya ve İran arasında oluşturulan ve “Astana Mutabakatı” diye anılan, üçlü zirvenin yedincisi, her üç ülkenin Cumhurbaşkanlarının iştirakı ile 18-19 Temmuz 2022 tarihlerinde İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleşti.
Zirve öncesi Sayın Cumhurbaşkanımız hem İran cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisî, hem de Rusya Cumhurbaşkanı sayın Putin ile ikili görüşme yaptı. Sayın Erdoğan’ın sayın Putin’le yapmış olduğu ikili görüşme önemliydi. Zirvenin hemen önünde gerçekleşen görüşmede taraflar, öncelikle ikili ilişkilerini gözden geçirdikten sonra, gündemdeki önemini koruyan Ukrayna’daki “Tahıl Krizi”ni, Türkiye’nin sınır güvenliği ve toprak bütünlüğünü temin yolunda ülkenin sıcak gündeminde olan, Suriye’nin kuzeyinde, bilhassa Tel Abyat ve Münbiç’te kümelenen PKK ve onun uzantısı terörist oluşumlara yönelik “askeri operasyon”u ve nihayet Rusya-Ukrayna savaşını ele alıp görüştüler.
Tahıl krizinin çözümü bütün dünyayı rahatlatacaktı
Bilindiği gibi Ukrayna savaşı ile birlikte yaşanan tahıl krizinin çözümü için Türkiye öncülük etmiş ve bu doğrultuda Moskova’da başlayan görüşmeler Birleşmiş Milletler, Türkiye, Ukrayna ve Rusya’nın iştirakiyle adeta bir tahıl kriz zirvesine dönüşerek İstanbul’da devam etmişti.
Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan, İstanbul’da gerçekleşen bu görüşmelerde, Rus heyetinin ortaya koymuş olduğu “çok olumlu yaklaşım” sebebiyle sayın Putin’e teşekkürle “Bu çalışmalarda alacağımız netice, tüm dünyayı olumlu bir şekilde etkileyecektir” açıklamasında bulunmuştu. Her iki liderin, Birleşmiş Milletler’in iştirakiyle İstanbul’da gerçekleşen bu tahıl krizine yönelik zirvenin sonuçlarından duymuş oldukları memnuniyeti dile getirmeleri, bundan sonraki süreçte krizin çözümüne yönelik atılacak adımlar açısından büyük bir önem taşıyordu.
İkili görüşmenin en önemli maddesi
Erdoğan ve Putin arasında gerçekleşen bu ikili görüşmenin en önemli gündem maddesi; Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde PKK ve onun uzantısı olan terörist kümelenme ve sızmalara yönelik yapacağı askeri operasyondu. Bu görüşme sayesinde sayın Putin, askerî operasyonun gerekçelerini belge ve delilleriyle birlikte birinci ağızdan, sayın Erdoğan’dan dinlemiş oldu.
İkili görüşme esnasında sayın Putin, 21 Şubat’ta başlayan ve hala devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşında, uyuşmazlığın başlangıcından bu güne ve hassaten savaş sürecinde Türkiye’nin uluslararası ilkeler doğrultusunda yürütmüş olduğu diplomatik faaliyetlerinde, savaşın her iki tarafına da, eşit mesafede sergilemiş olduğu ve tarafsızlık ilkesinin nasıl olması gerektiğini bütün dünyanın gözleri önüne sermesinden dolayı sayın Erdoğan’a teşekkür etti.
ÜÇLÜ ZİRVE ve SONUÇ BİLDİRGESİ
Pandemi dolayısıyla en sonuncusu 1 Temmuz 2020’de video konferans yoluyla yapılmış olan üçlü zirve, ikili görüşmelerin ardından yuvarlak masa etrafında hemen başlamıştı. Ortak masada sayın Erdoğan; Türkiye’nin güvenliği açısından olduğu kadar, Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafaza edilebilmesi açısından da, PKK ve uzantıları başta olmak üzere bütün terörist güç ve oluşumların Suriye’den sökülüp atılıncaya kadar askerî operasyonun şart olduğuna vurgu yaparken, Reisî diplomasinin kullanılmasına ağırlık verilmesini öne sürüyor, Putin’de Suriyelilerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi gerektiğinin altını çiziyordu.
Bütün bu görüş teatisinden sonra ortak akıl, makul bir noktada buluşarak 16 maddeden müteşekkil olan sonuç bildirgesinin yayınlanmasıyla Üçlü Tahran Zirvesi’nin nihayete erdiğini dünya kamuoyuna ilan ediyordu.
DİKKAT ÇEKEN MADDELER
Sonuç bildirgesinin 4. Maddesi, Türkiye’nin de toprak bütünlüğünü tehdit edercesine oluşturulmak istenen “öz yönetim” teşebbüslerini GAYRİMEŞRU olarak ilan etmiştir. Ayrıca terörle mücadele adı altında, Suriye’nin temel yapısını bozmaya yönelik, bölgede oluşturulmaya çalışılan her türlü girişim bu madde ile reddedilmiştir.
Taraflar 5. madde ile de, Suriye’nin kuzeyindeki durumu ele almış ve bölgedeki kalıcı güvenlik ve istikrarın ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası ile mümkün olabileceğinin altı çizilmiş ve taraflar, Suriye’ye ait olması gereken petrol gelirlerinin, GASP EDİLEREK ele geçirilmesine ve başka taraflara aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
7. maddesiyle ise, gerginliği azaltma bölgesi olarak kabul edilen İDLİP’deki durumların bütün ayrıntılarıyla ele alındığı ifade edildikten sonra İDLİP’le ilgili bütün antlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altı kalın çizgilerle çizilmiştir.
11.maddeyle de sığınmacıların ve yerinden yurdundan edilen Suriyeli mazlumların güvenli ve gönüllü bir şekilde GERİ DÖNEBİLME ve bu süreçte destek görme haklarına vurgu yapılmış ve bunun insanlık hukukunun gereği olduğu belirtilerek bu doğrultuda uluslararası camianın ilgi ve katkısı talep edilmiştir.
Netice itibariyle; sonuç bildirgesi bütünüyle göz önünde bulundurulduğunda dört milyona yakın Suriyeli mazluma kucak açıp onların ızdırabını dindiren Türkiye’nin ortaya koyduğu gayret ve fedakarlık saygı ve takdirle karşılanmış, bilhassa dördüncü ve beşinci maddeleriyle sonuç bildirgesi; Türkiye’nin kendi güney sınır güvenliğine yönelik daima gündemde tuttuğu askerî operasyonun, uluslararası hukuk açısından alt yapısını hazırlamış ve bu durumu bütün dünyaya ilan edilmiş oluyordu. Hayırlısı olsun.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.