Kız çocuklarının eğitim görmeleri tarih boyunca sürekli engellenmiş. Bunun en somut örnekleri Batı topluluklarında.
Abone olAvrupa’da asırlar önce kız çocukları okutulmadığı için Nawojka isimli Polonyalı bir bayan, erkek kılığına girerek Krakow Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış ve bir gün tesadüfen bu durumu ortaya çıkınca halk tarafından ‘cadı’ diye nehirde boğulmak istenmişti. İşte Uçan Üniversite, 1860’lı yıllarda Polonyalı Dawidowa isimli bir bayanın öncülüğünde yükseköğrenim görmek için can atan bayanların ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bir yeraltı akademisi idi. Uçan Üniversite modelinde bayanlar ülkenin önde gelen ilim adamlarından, felsefecilerinden, tarihçilerinden, edebiyatçılarından kendilerini destekleyen kimselerin evlerinde toplanarak ders alıyorlardı. Uçan Üniversite, Polonya’yı işgal eden Rus ve Almanların Polonya kültürünü tümüyle tarihten silme çabalarına karşı Polonyalıların toplumsal bir şuur halinde yazdıkları destan oldu. Uçan Üniversite’nin kampusu, arsası, binası yoktu. Rus polisine yakalanmamak için bir evden diğerine sürekli hareketlilik olduğu için Uçan Üniversite ismiyle anılmıştı. Uçan Üniversite’nin kursları matematikten tarıma, felsefeden edebiyata kadar çok geniş bir yelpazede seyrediyor, bunlardan her biri için haftada iki saat ders düzenleniyordu. Sınıfların toplandığı evlerden bazıları sadece sınıf değil, aynı zamanda laboratuvar hizmeti de görüyordu. Durumu müsait olan öğrencilerden cüzi bir ücret alınıyor, öğretmenlere de sembolik bir para veriliyordu. 6 yıl süren bu eğitimden sonra öğrencilere de diploma alıyordu. Yasal üniversitelerden farklı olarak burada öğrenciler öğretmenden az şeyler bekleyerek daha çok kendi kendine çalışmalara yöneliyordu. Bunun sonucu olarak da ansiklopedik ders kitapları modeli ortaya çıktı. Uçan Üniversite’de okuyanlar matematiğin, fiziğin, biyolojinin, tarihin, felsefenin, edebiyatın, müziğin en ince ayrıntılarıyla yıllarca boğuştular. Birkaç satırlık bilgi için evden eve dolaştılar. İlim öğrenirken suçüstü yakalanmanın işkence, hapis veya Sibirya’ya sürgün edilme gibi bedelleri vardı. Polonyalı kadınlar bunu göze aldı ve 30–40 sene öncesine kadar Polonya diye bir ülke ortada yok iken bugün gelişmiş bir ülke ortaya çıktı. Uçan Üniversite’nin ne kadar faydalı olduğunu anlamak için mezunlarına bakmak yeterliydi. Dünyada Nobel Ödülü alan ilk bayan olma özelliğini taşıyan Marie Curie hem de 1903 ve 1911 yıllarında iki kez Nobel Ödülü alarak büyük bir başarıya imza atmıştı. Uçan Üniversite sadece bayanlara değil erkeklere de hizmet etti. Papa 2. John Paul da Uçan Üniversite’de okumuştu. Uçan Üniversite, Polonya’da sömürgeci ordularını bilim ve sanatla tarihe gömen bir milletin akıllara durgunluk veren sivil direnişinin macerasıydı. Uçan Üniversite modelini yazar Ümit Şimşek kitap haline getirdi. Ümit Şimşek, neden böyle bir çalışma yaptığını şöyle anlatıyor: “Bir kitap okurken Nobel ödülü alan Marie Curie’nin hayatından bir iki satırlık bir yer dikkatimi çekti. Sonra derinlemesine inceledim, oradan böyle bir kitap çıktı.” Şimşek, eğitimleri engellenen insanların mutlaka bir çıkış yolu bulduğunu ve Uçan Üniversite modelinin bunun en güzel örneği olduğunu söylüyor.