Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi İmralı heyetinin son ziyaretini ve Abdullah Öcalan'ın son açıklamalarını internethaber.com'a değerlendirdi.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Öcalan'ın mesajlarının satır aralarını değerlendiren Elçi, Öcalan'ın son açıklamasında çözüm sürecindeki kararlılığını ve ilkeli duruşunu gördüğünü söyledi.
Öcalan'ın yasal güvencelerin altını çizmesinin çok önenmli olduğuna vurgu yapan Elçi, seçimden önce bu işin nihai sonuca vardırılmak istenmesinin bir nedeni de samimiyet testidir yorumunu yaptı.
Tahir Elçi internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'a konuştu:
Öcalan'ın son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, size göre eski mesajlardan farklı ve karamsar bir mesaj mı bu?
İLKESEL BİR DURUŞ
Öcalan'ın geniş açıklamalarının satır aralarından veya detaylarından farklı sonuçlara varmak mümkün olabilir ama bu açıklamada benim önemsediğim iki temel unsur var; bunlardan bir tanesi başlatılan bu sürecin devamı yönünde ilkesel bir duruş, bir irade ortaya koyuyor. Resmin tamamında öncelikle bunu görüyorum. Açıklamada karamsar bir tablonun ortaya çıktığını düşünmüyorum. Sonuç itibariyle Öcalan çözüm süreci üzrinde çalışmaya devam ettiğini, bazı somut ayrıntıları ortaya çıkardığını ve bu müzakere çalışmasına devam edeceğini ortaya koyuyor. Açıklamalar, sürecin teyidi açısından çok önemli.
ÜÇ UNSUR ÖNEMLİ GERİSİ TEFERRUAT
İkincisi; yasal güvencenin altını çiziyor. Bu hem çok önemli hem de çok gerçekçi bir durum. Daha önce 1999'dan sonra ilk geri çekilmede yüzlerce militanın hayatını kaybettiği, arkasından "eve dönüş" çağrısı üzerine bazı grupların hem Avrupa'dan hem Irak'tan gelişi üzerine yaşanan adli süreç var. Bütün bunlardan sonra tam da böyle örgütün de kendine göre güç kazandığı dönemde, hele hele kış ortasında "hemen çekilin" biçiminde bir çağrı yapmayacağını hepimiz tahmin ediyorduk. Çözüm sürecinin devamı, yasal güvence ve siyaset yolunun açılması çok önemli unsurlar. İşin en önemli kısmını bu üç unsur oluşturuyor, bana sorarsanız gerisi teferruattır.
Öcalan'ın yasal güvenceden kastı nedir?
Hem Öcalan hem hükümet 2013 Nevroz'unda iki şeyin altını çizmişti; silahların devreden çıkması ve siyaset yolunun esas alınması. Dolayısıyla bu sürecin temel stratejisi bu olduğuna göre ve geçen iki yıl içerisinde sıkıntılı bir sürece rağmen her iki tarafın da bu iki temel noktanın arkasında durduğunu görmek umut verici bir şey, bunu çok önemsiyorum.
Bu unsurlar nasıl hayata geçirilecek?
Elinde silah bulunduran silahlı militana öncelikle hukuk bakımından bir alt yapı hazırlanmadan, "gelin silahınızı bırakın, siyaset yapın" demek gerçekçi değil, hükümet de bunun farkında. Öcalan bunu söylüyor. Bu alanda ciddi bir çalışma yapılmadan silahsızlanma ve siyasete dönüş yolunun önemli ölçüde açılacağını düşünmüyorum, bu açıklamalardan bunu anlıyorum.
KCK'dan bazen çok sert açıklamalar yapılıyor, sürece etkisi nedir bu durumun?
GALİBA BU İŞ OLMAYACAK
Dışarıdan ve KCK'den yapılan kimi sert, karamsar olmamıza neden olan açıklamalar oluyor. Sabri Ok, Mustafa Karasu ve zaman zaman Cemil Bayık'ın yaptığı bazı açıklamalar sonrasında "galiba bu iş olmayacak, gerginliğe doğru gidiyoruz" biçiminde kötümser bir hava esiyor fakat buna rağmen Öcalan son açıklamasıyla hem kendi örgüt yapısına ve lider kadrosuna ve kamuoyuna "rahat olun, ben üzerinde çalışıyorum, bu sürecin arkasındayım" mesajı veriyor.
Öcalan, 4-5 ay süre veriyor, bunu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
"EĞER SAMİMİYSENİZ SEÇİMDEN ÖNCE YAPIN" MESAJI
Ben orada kesin 4-5 aylık bir süre verdiği sonucunu çıkarmadım. Eğer bazı yasal güvenceler oluşturulusa, bazı yasal adımlar atılırsa, 4-5 aya kadar Türkiye'de ve Ortadoğu'da büyük bir demokratikleşmenin yolu açılır" demek istiyor. Nedir bu demokratikleşme, silahsızlanma ve siyasete dönüş, silahların tamamen devreden çıkarılması. Elbette bahar aylarına, Nevruz'a işaret ediyor, o tarihe kadar yaşanacak süre içerisinde yapılacak gelişmelere göre o tarihte bir çağrı yapacağını anlıyoruz. Bu 3-4 ay süre, seçim startının verilmesinden önceki bir tarihi de işaret ediyor. Bu 3-4 ay içerisinde eğer parlamento silahsızlanmanın ve siyasetin yolunu açacak bir takım ciddi, gerçekçi ve uygulanabilir bazı düzenlemeler yaparsa belki de gerçekten ülke içinde ve dışındaki güçler silahlarını tamamen bırakırlar.
Özellikle seçim öncesinde bu düzenlemelerin yapılmasını istemesinin nedeni güvensizlik mi?
Öteden beri Öcalan ve özellikle de örgütün lider kadrosu bu güvensizliği ve hükümete çok güvenmediklerini zaten söylüyorlar. Hükümetin kendilerini oyalamaya çalıştığını ve seçime endeksli bir idare etme politikası yürüttüğünü hep söylüyorlar. Daha önce birkaç kez bu durum yaşandığı için bu dönemde daha sıkı bir şekilde işin üstüne düşüyorlar. "Eğer gerçekten samimiyet varsa seçimden önce somut adımlar atılsın" gibi bir duruş var.
YÜZDE 10 BARAJI ÇOK ÖNEMLİ
Seçimden önce bu sorunun çözümünü sağlayacak bütün adımları atmak elbette ki gerçekçi değil ama en azından bu sürecin başarısına işaret eden birtakım mekanizmalar, örneğin izleme kurulu gibi, haya geçirilebilir. Örneğin yüzde 10 barajı siyasetin yolunun açılması bakımından çok önemli, bunu bir fırsat olarak görüyorum. Bu siyasi hareket bir şekilde yasal boşluklardan faydalanarak, bağımsız adaylar yoluyla bir şekilde temsil ediliyor ama bu siyasi anlayışın baraj olmadan daha fazla sandalyeyle temsil edildiğini, etkili olduğunu, hatta hatta hükümetlere ortak olduğunu düşünün. Böyle bir durumda tabii ki Kürt toplumu hem de herkes nazarında silahları elde tutmanın meşruiyeti tartışma konusu olur, çekim merkezi siyaset olur, siyasi çözüme güven artar ve umutlar artar. Siyasete döünüş bakımından böyle bir dönemde yüzde 10 barajı için hükümet muhalefetle birlikte böyle bir adım atarsa bu çok önemli ve anlamlı olur. Ciddi bir adım atılırsa belki de Türkiye'de tamamen silahsızlanma sağlanabilir. Böyle baktığınızda bu 4-5 aylık süre çok önemli.
Öcalan, bu yasal güvencelerin gerçekleşmemesi durumunda kaos ve darbeden bahsediyor, bu ne anlama geliyor?
SİYASİLER BAZI MESAJLAR VEREBİLİR
Siyasetçiler kendi siyasetleri, stratejileri çerçevesinde birtakım siyasi mesajlar verebilirler. Bu mesajların muhatapları, bu mesajların hedefinde olanlar bunu değerlendimelidir. Öcalan bunula neyi amaçladı bunu bilmiyorum ama şunu biliyorum; bu meseleyi barışçıl ve demokratik yollardan çözme dışında Türkiye toplumunun başka seçeneği yok. Bu sürecin tümüyle kopmamasını sağlayan bu etken de toplumun iradesidir. Benim kanaatimde Türkiye toplumu bir arada yaşamak istiyor. Geçmişte yaşanan bazı kırılmalara rağmen ben bu toplumun birbiriyle yaşamak istediğini düşünüyorum.
4-5 ay içerisinde yasal adımlar atılmazsa ne olur?
SÜREÇ UZADIKÇA TOPLUM ÖFKELENİYOR
Bu süreç uzadıkça, hele hele Türkiye'nin etrafında, Suriye ve Irak'ta yaşananlar devam ettikçe, bizi bu kadar yakından ilgilendiren gelişmelerin yaşandığı olaylar oldukça bütün bunlar şüphesiz ki toplumu da geriyor. İnsanlarda giderek bu süreç çözülsün beklentisi var. Bu olmayınca ve toplumu karamsarlığa götürecek gelişmeler yaşandıkça toplum öfkeleniyor, toplumun farklı kesimlerinde infial oluşuyor ve toplumun çeşitli kesimlerinin karşı karşıya gelme ihtimali daha da büyüyor. Şüphesiz ki bu kadar kırılgan bir toplumsal yapıdan faydalanmak isteyen, bunu provoke etmek isteyen, toplumu karıştırmak isteyen iç ve dış güçler olabilir. Öcalan belki de buna dikkat çekmek istiyordur. Bu süreç kesintiye uğrarsa, bu süreç başarıya ulaşmazsa, yendien şiddet devreye girerse ve sokağa yayılırsa bu durum toplumu kaosa götürür ve bu süreci yönetme performansı daha da zayıflar, darbeden kastı budur.
Geçenlerde Sayın Selahattin Demirtaş gündeme getirmişti, IŞİD'in Türkiye sınırları içinde Kobani'ye saldırdığına dair görüntüler var demişti, dünkü grup toplantısında da bu iddiasını yineledi. Bu durum çözüm sürecini nasıl etkiler?
TÜRKİYE'NİN IŞİD'İ DESTEKLEDİĞİNİ SANMIYORUM
Türkiye'nin PYD ile sınırı olduğu gibi IŞİD'le de sınırı var. Fiilen IŞİD Türkiye sınırlarının bazı bölgelerini kontrol ediyor, mesela Urfa'nın Akçakale bölgesi gibi. Dolayısıyla sınır komşusu olduğunuz bir güçle sıfır teması düşünmek bence gerçekçi değil. Ben tabii Sayın Demirtaş'ın elindeki belgelere ilişkin bir değerlendirme yapamam ama daha önce Suriye rejimini zayıflatma çerçevesinde belki El-Nusra ve IŞİD gibi hareketlerin desteklendiği ve bunlara kolaylıklar sağlandığından hiç şüphe yok. Ama özellikle son 6 içinde türkiye'nin bu konuda daha dikkatli olduğunu söyleyebiliriz. Ama belki bazı yerlerde güvenlik güçleriyle bu örgütler arasında bazı paslaşmalar olabilir ama ben hükümetin bir bütün olarak IŞİD'e destek biçiminde bir desteği olduğunu sanmıyorum.