Üç şehit, üç baba ocağı
Tüm Türkiye"nin yüreğine ateş düştü
Ama asıl yangın, üç baba ocağının içinde
Malum, ateş en çok da düştüğü yeri yakar
*
Yerde serili dururken cansız bedenleri, asla yan yana gelmeyecekleri o kirli ellerle yan yana dizilmişlerken, en çok ailelerinin halini düşündüm, o an ne hissettiler ekrana baktıklarında, o kara haberi duyduklarında diye
En çok bu yaktı canımı...
Bir ana, bir baba, bir eş, bir kardeş ne hissediyorsa onu hissederek baktım cansız bedenlerine
İçim sızladı, içim yandı
Ama o üç şehidin anası gibi, babası gibi, kardeşi gibi, eşi gibi yanar mı yüreği dışardan bakan bir çift gözün
Bunu düşündüm
Gururlu, dimdik, yolcu ederken evladını sonsuzluğa, bir babanın yüreğinin acısı, her hücresini yakar da, gözyaşlarının çoğu içine akar, bir kısmı süzülür yanaklarına
O, cennetin sahipleri analar, ne kadar feryat etseler de, acılarının binde birini dışa vurabilirler mi diye, bir ana yüreği evlat acısına dayanabilir mi diye düşünüp kahroldum.
Yiğidim, polisim diye ağlayan o eş, bir daha geçirebilir mi mutluluk halkasını o içi dağlanan yüreğine
Çok üzüldüm
Düşündüm, düşündükçe ezildim
Onların acısının ne kadarını alabilirim, alabiliriz? Yüreklerindeki o taşınmaz yükün ne kadarını azaltabiliriz?
Onlar için ne yapabiliriz diye
Tarifi yok, telafisi yok, acılarını azaltabilmenin mümkünü yok
Çok sıcak, çok yeni Hiç soğumayacak Hiç eskimeyecek
*
Hepimiz yandık, hepimiz kor olduk da
En çok, o üç ocak yandı
O pis ateş, o lanetlenmiş ateş yine düştü üç ailenin ciğerine
Hainler, hiç sönmeyecek bir yangına, hiç kül olmayacak odunlar attılar yine
Nefes aldıkları sürece, içleri sızlayacak, yürekleri dağlanacak insanlar bıraktılar geride bir kez daha
Bir kara sayfa daha eklediler o kapkaranlık terör kitabına