CNN Türk'te 5 N 1 K programını sunan Cüneyt Özdemir'den Twitter ve Facebook'la ilgili çarpıcı açıklamalar...
Abone olH.Kübra Kocaoğlu
İNTERNETHABER
Yeni bir yılda yeni bir köşeyle karşınızdayız işte. Sosyal medyanın nabzını tutacak, Twitter'dan haberler verecek ve sanal alemin gerçek aktörlerini sizlerle buluşturacak olan Twit-ül Havadis bugün perdelerini açtı İnternethaber okurları için...
Madem bundan böyle Twitter dünyasına akacağız Twit-ül Havadis'in şanına yaraşır bir isimle başlayalım dedik. İsmi 5N+1K ile özdeşleşen, Facebook ve Twitter'da onbinlerce takipçisi olan, kendisi de sosyal medyanın her anlamda içinde yer alan Cüneyt Özdemir ilk konuğumuz.
Yakında çıkaracağı iPad gazetesi için oldukça heyecanlı ve yoğun olan Cüneyt Özdemir, bu koşuşturmanın arasında siz İnternethaber okurları için sorularımızı cevapladı. Hızla gelişen ve değişen internet gazeteciliği, sosyal medyayla tanışması, çıkaracağı iPad gazetesi, Twitter'da kimleri takip ettiği, kimleri etmediği üzerine bir söyleşi yaptık.
"Facebook da Twitter da benim babamın malı" diyor Cüneyt Özdemir. Sosyal medyada varolmayı seviyor. Çünkü ona göre bu alan ciddi konuların konuşulduğu kadar mavra da yapabildiği bir yer. Dahası var... Ama dahasını ben değil Cüneyt Özdemir anlatsın.
Sosyal medyayla tanışmanız nasıl oldu?
1993 yılında Londra'ya gittiğimde ilk kez internet diye bir şey duydum. Ve aldığım eğitim multimedya eğitimiydi. Sonra internete merak sardım. 1999 yılında kendi sitemi kurdum. Ardından teknolojik gelişmeleri yakından takip etmeye başladım. Facebook ilk çıktığında çok adapte olamadım. Ama bir gazeteci olarak Twitter daha uygun bir mecra gibi geldi bana. Orayı kişisel bilgilerimi paylaşmaktan çok görüş paylaştığım, kısa mesajlar attığım, zaman zaman ciddi şeyler verdiğim zaman zaman da mavra yaptığım bir yer olarak gördüm. Biraz kendimden biraz da genel olayları koyunca ilgi çektiğini farkettim.
SOSYAL MEDYADA İSTEDİĞİMİ YAZARIM!
Twitter'dan ya da Facebook'tan sizi takip eden birisi Cüneyt Özdemir'e dair farklı yanlar keşfedebiliyor mu?
Özel hayatıma dair hiç bir şey yazmadım, yazmam da. Yazdıklarım aslında çok özelmiş gibi görünen genel bilgiler.
Televizyonda CNN Türk diye bir kanal bana 2 saatlık bir zaman ayırıyor hergün. Ve orada kamu görevi yapmamı istiyor. Ve ben asla orada kendi fikirlerimi koymuyorum.
Köşe yazısına geldiğimizde ben orada bazı konuları yorumluyorum. Orada da aslında bir kamusal bir görev var. Bu sosyal medya ise, Twitter, Facebook'sa benim babamın malı. Ben istediğimi yazabiliyorum. Kimse bana şunu yaz bunu yazma demiyor.
Bir lokantada çok güzel bir yemek yedim diyelim. Eğer o lokantanın Türkiye çapında bir önemi yoksa ben onu programıma çıkaramam. Yani haber olması lazım. Eğer bu lokantanın sektör açısından bir başarısı varsa o zaman köşemde yazabilirim yoksa orada da yazmam. Ama gittim yemek yedim ve hoşuma gitti. İşte bunu sosyal medyaya yazarım.
BURADA HERKES ONLİNE!
Peki bu paylaşımın ne önemi var?
Ben herkesin önünde görünen medyatik bir figürüm. Normal şartlarda eski iletişim düzenine baktığımızda insanların bizle ilgili fikirleri sadece gözüktüğümüz kadar. Yani bir bilinmezlik ve o bilinmezliğin getirdiği bir Tanrısallık. Ve ya oluşturulan imajlar. Oysa öyle değiliz.
Yeni iletişim düzeni bizi insanlaştırıyor. Biz gazeteciler, televizyoncuları o köşeden o ekrandan çıkartıyor ve bire bir temas kurdukları insani bir şey katıyor. Belki benim yemek yemem çok önemli olmayabilir ama bir insanın bana yakınlık hissetmesi benim de onunla bir şekilde bir iletişim kurmuş olmam çok önemli.
İletişim biçimi değişiyor. Ben aslında bunun öncülüğünü yapıyorum. Orada herkes online. Ve bu online kültürde eskisi gibi ulaşılmaz değiliz. Tersine herkese ulaşabileceğiniz bir alan.
KİMİ RAKİBİ OLARAK GÖRÜYOR? TWİTTER'DA KİMLERİ ANINDA BLOKLUYOR? NEDEN O KÜFÜRLÜ SÖZCÜĞÜ ETTİ? CEVABI BİR SONRAKİ SAYFADA
Sosyal medyanın eleştirisini yaptığınız oluyor mu hiç?
Niye yapayım ki? Sosyal medya yeni oluşan bir araç sonuçta. Bugün sosyal medya ver yarın başka bir şey olur. Önemli olan sizin fikirlerinizi insanlara nasıl ulaştırdığınız. Büyük anlamlar yüklemiyorum. Bugün twitter olur yarın mwitter olur. Burası bana bir özgürlük alanı veriyor.
Peki bu alanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Geleceği müthiş. "İnternet gazeteyi öldürür mü?" diyorlardı ben de hep öldürmez başka bir şey yapar diyordum. İşte o başka bir şey olmaya başladı. Türkiye'deki gazete tirajları toplasan 3 milyon etmez heralde. Bugün 24 milyon Facebook kullanıcısı var. Biz bu insanlara ulaşmak istiyorsak ne yapacağız? Bu rakamlar sadece simgesel değil bu rakamların bir de anlamı var.
iPAD'LE HABERİN KURGUSU DEĞİŞİYOR!
İnternet gazeteciliği hızla gelişiyor. Şimdi buna bir de iPad gazeteleri ekleniyor. Gazetecilik açısından bu gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz 90'lara kadar gazetelerde basılı kağıtların üzerine basılmış resimleri ve yazıları okuduk. Gazetecilerin bilgi aktarımında kafasındaki şuydu "İyi fotoğraf kullanmak". Çünkü iyi fotoğraf satıyordu.
Özel televizyonlar geldikten sonra iyi gazeteciler televizyona geçmeye başladı. Orada şu vardı; "Biz bu haberi nasıl daha renkli anlatabiliriz?". Biraz müzik, biraz grafik, canlandırma... Bunların hepsi aslında bir şeyi anlatma biçimiydi. 2000'le 2010 arası haberin biraz daha popüler kültüre teslim olduğu bir dönemdi.
Şimdi ise habere yeni bir kurgu gerekiyor. Çünkü bu iPad'ler de siz sadece habere bakmıyorsunuz, edilgen değilsiniz. Siz bir oyunun içine giriyorsunuz, dokunuyorsunuz, çözüyorsunuz. Bir anlamda bir oyun oynuyorsunuz. Artık müzik koymak, izlettirmek yetmiyor. Biraz da karşımdakiyle konuşmam gerekiyor. Onunda haberin içinde bir şeyler bulması gerekiyor.
iPad gazetelerinde bizi bir oyun mu bekliyor yani?
Çok basit bir örnek vereyim; Eğer siz Özal suikastini anlatıyorsanız gazetede kullanacağınız yazı ve fotoğraflardır. Televizyonda ise buna yaptığınız söyleşiler, biraz müzik ve biraz canlandırma girer. Ama eğer iPad'de siz Özal suikastini anlatacaksanız önce o suikastin yapıldığı salonun tridi bir animasyonunu yaparsınız. Ve dokunmatik olarak bununla siz hem Kartal Demirağ'ın olduğu yerden Öza'lı görebilirsiniz, hem de sadece elinizle çevirerek ekran üzerinden Turgut Özal'ın olduğu yerden Kartal Demirağ'ın olduğu yeri. Yani olayın farklı bir şekilde içine girebilirsiniz.
Siz de bir iPad gazetesi çıkarmaya hazırlanıyorsunuz. Okurları bu gazetede ne bekliyor?
Ben bu iPad işine girdiğimde "Üç beş gazeteci bir araya geldik şunu yapalım bunu yapalım" diye bakmıyorum. 17'sinde ilk kez bunun gazetesi çıkacak. Bunun nasıl olacağını biz bilmiyoruz. Biz aramızda günlerdir bu gazetecilik dilinin ne olacağını tartışıyoruz. Nasıl bir anlatı dili geliştireceğiz, çünkü dil değişiyor. Ve şu anda Türkiye'de 15 bin tablet var. Bu yıl dünyada 22 milyon tablet olması planlanıyor. 2012'de 55 milyon olması bekleniyor.
İpad'le içerik değişmeyecek ama haberi anlatma diliniz değişecek. Bir tek habercilerin değil reklamcıları dili de değişecek. Ben oyun teknolojisini bilenlerle habercileri buluşturuyorum. Bu yeni bir şey bence.
EN BÜYÜK RAKİBİM HADİ ÖZIŞIK!
iPad gazeteciliğine oldukça iddialı giriyorsunuz. Bu piyasada kimi rakip görüyorsunuz kendinize?
En büyük rakibim Hadi Özışık. Şuanda Türkiye'de internet yayınlığının yapısına bakalım. Hürriyet, Milliyet gibi büyük yayıncı kuruluşlarda her zaman yazılı basın elektronik basının önünde duruyor. Hem reklam alma da hem yayıncılık da. Bir de girişimci gazeteciler var. Bunlar belli bir okunurluğa ulaşmışlar. İnternethaber gibi, En son haber gibi. Benim olmak istediğim yer kendi girişimci potansiyelimle yer alıp kendi kendimin patronu olmak. Ben kendimi 5 yıl sonra kendi markamın içinde görüyorum.
GAZETELER ARTIK DEMODE!
Sosyal medya gündemi ne kadar etkiliyor sizce?
Çok etkiliyor. Çünkü gazeteciler tembel. Bir şey yapmak yerine yapılanı almak, gündemi bellirlemek yerine gündemin peşine takılmayı daha kolay buluyorlar. Twitter'da beni 84.690 kişi takip ediyor. Radikal'den daha fazla kişi takip ediyor. Bunu sadece kendim için söylemiyorum.
( Sizin de dikkatinizi çekti değil mi rakiplerini sorunca
Cüneyt Özdemir'in masada duran ayvaları yemeye başlaması:))
Burayı yazı işleri de takip ediyor, gazeteciler de takip ediyor. Çünkü biliyorlarki burası bir haber kaynağı aynı zamanda.
Diyelim bugün olan her şeyi biz bir yerden takip ediyoruz. Peki kim bir gün önce olanları yazan bir gazeteye ihtiyaç duyarki. Gazete dediğimiz şey çok demode bir şey. Basılı olduğu için değil zaman olarak çok geriden gelen bir şey olduğu için. Sosyal medyada online'sın, her şey canlı gelişiyor. O zaman gazeteye niye bizim ihtiyacımız olsun ki?
Wikileaks belgeleri ilk yayınlandığında şöyle bir tartışma oldu " gazete olmasaydı bu belgeler bu kadar gündem olmazdı" Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu dünyayı bilmeyen insanlar bunu söylüyor. İnternet dediğiniz şeyi sadece e-mail göndermek olarak algılıyorlar. Gazeteci dediğimiz çok cahil insan var etrafımızda. Olayın cehaleti şu : "Wikileaks nedir?" Bir internet sitesi. Dünyayı kaldıran bir internet sitesi varken siz nasıl hala gazete gazete dersiniz ki.
TWİTTER'DA KİMLERİ TAKİP EDİYOR?
Twitter'da 99 kişiyi takip ediyorsunuz. Bu insanları neden takip ediyorsunuz?
Birincisi herkesi takip etmek ilgimi çekmiyor. Takip ettiklerim ilgimi çekenler. İkincisi merak ediyorum ne yazdıklarını bir kısmı zaten arkadaşım takip ettiklerimin.
Tanımadıklarınız var mı takip ettikleriniz arasında?
Belki 10 kişi. O da yazdıklarını çok ilginç bulduğum için.
Metionlara cevap veriyor musunuz?
Çok gerekmedikçe genelde cevap vermiyorum, yüzlerce geliyor çünkü. Ama hepsini okuyorum zamanım varsa.
Twitter'da en çok takip ettiğiniz üç isim kim?
Bence Ahmet Hakan komik, eğlenceli yazıyor. Nazlı Ilıcak, Julian Assange, ssg37.
Siyasetçileri de Twitter da artık daha sık görmeye başladık. Twitter onlar için bir söylem alanı olmaya başladı diyebilir miyiz?
Bunu ilk Barack Obama kullandı ve aslında parayı burdan topladı. Gayette iyi bir yoldu bence. Pek çok siyasetçi bunu kullanıyor. Cumhurbaşkanı'da, Kılıçdaroğlu'da, Bahçeli'de yazıyor arasıra. Bir tek Başbakan yok.
Takip ettiğiniz siyasetçiler var mı?
Siyasileri pek takip etmiyorum. Abdullah Gül'ü takip ediyorum. Arasıra ilginç şeyler yazıyor ama genelde sıkıcı yazmaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu'nu takip etmiyorum. İlginç bir şey yazmıyor. Bahçeli de aynı şekilde.
KÜFREDERSEN FOLLOW ETMEZLER!
Bazen küfredenler oluyor. Bir ara siz de kızıp neredeyse küfredecektiniz. Twitter'ın denetimsiz bir alan olması bu tarz durumların sık olmasına neden oluyor mu?
Ben küfür etmedim. Ortaya "sizin sayfanıza s..... " dedim. Ama ben Twitter'da küfrün az olduğunu görüyorum. Kimsenin denetlemediği bir alan herkes ağzına geleni söyleyebilir. Ama kendi içinde bir oto kontrolü var. Çünkü biliyorki ana avrat düz gittiği zaman kimse onu follow etmeyecek ve bloklayacak. O yüzden herkes daha adabında duruyor. Kimsenin bunu hesapladığını düşünmüyorum ama böyle bir dengesi var Twitter'ın.
( Arkamda duran bisikleti farkettiniz mi? Cüneyt Özdemir'in ofisinde bisikletin ne işi var demeyin. Cüneyt Bey gelen twitlere sinirlediği zamanlar bisiklete binip ofiste 10 tur atınca stres felan kalmıyormuş:))
Ne olduğunda blokluyorsunuz insanları?
Hoşuma gitmeyen bir şey olduğunda blokluyorum. Hiç de öyle büyük kriterlerim felan yok. Baktım böyle ukalalık yapıyor, ters ters konuşuyor blokluyorum. Eleştirenleri değil ama yüksek perdeden konuşanları tamamen keyfime göre blokluyorum yani.
NOT: Twit-ül Havadis'le ilgili sorularınızı, yorum ve önerilerinizi
Twitter İnternethaber
Twitter Hatice Kübra
Facebook İnternethaber
Facebook Hatice Kübra
adreslerine gönderebilirsiniz