BIST 9.728
DOLAR 35,22
EURO 36,70
ALTIN 2.969,62
HABER /  GÜNCEL

TV insanları birbirine yapıştırır mı?

Televizyonun insanları yalnızlığa ittiği şeklindeki yaygın anlayışının tam tersini savunan Emre Aköz, ekranın insanları birbirine yapıştırdığını öne sürdü. Nasıl mı?

Abone ol

Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz, şimdiye kadar çok yaygın olarak söylenegelen "Televizyonlun insanları yalnızlığa ittiği" iddiasının tam aksini savundu. Aköz,öne sürdü. Nasıl mı:

- Geçenlerde kitle iletişim alanında uzman olan bir profesör, televizyonun insanları yalnızlığa ittiğinden söz ediyordu.

Üstelik bunu TV'deki bir tartışma programında yapıyordu. Yanında da ben oturuyordum. Sözünü kesmek zorunda kaldım: "İyi de neden TV'yi insanları birbirine yapıştıran bir araç olarak da görmüyorsunuz?"

Hocam bu laf karşısında şaşırdı. Aslında bilgi dağarcığında böyle yaklaşımlar, bu yönde teoriler de vardı elbette. Ancak orada, o anda, televizyonu hararetle yerden yere vururken bu tür bilgileri de hatırlamak işine gelmiyordu.

Konu geçti gitti.

Geçen gün Mehmet Barlas yazdı ya... Hani 'entel' bir aile varmış. Televizyonda hep belgesel ve 'sanat' filmi filan izliyorlarmış. Derken çocuklarında psikolojik sorunlar baş göstermiş. Arkadaşlarıyla uyumsuzmuş içine kapanmış. Bunun üzerine psikoloğa gitmişler. Çocukla konuştuktan sonra psikolog şöyle demiş: "Bu çocuğa biraz televizyon izletin. Maçlardan, dizilerden, magazin programlarından habersiz. Dolayısıyla sınıf arkadaşlarıyla hiçbir şey konuşamıyor. Çünkü ortak noktaları yok."

Bazıları abuk bir nostalji içinde. Sanki eskiden insanlar romanlardan, şiirlerden, entelektüel konulardan söz edermiş de... Artık bunlar konuşulmuyormuş gibi bir hava yaratıyorlar.x

Palavra! Şehirdeyse mahallesinde, kırsal kesimdeyse köyünde insanlar bunları mı konuşuyordu sanki? Dedikodu yapıyorlardı, Türkiye ve dünyayla ilgileri radyodan dinledikleri, belki gazeteden okudukları birkaç haberden öteye geçmiyordu.

Bana inanmıyorsanız Orhan Veli'ye inanın. Ne demişti 'Cımbızlı Şiir'de:

Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya!
***
Eskiden küçük bir 'okumuş' kesim, bürokratlar, öğretmenler, siyasetçiler filan ilgilenirlerdi bu tip meselelerle. Biraz da işadamları...

Şimdi öyle mi ya!.. Tecrübeli bir politikacı ne demişti bir seçimden önce:

"Eskiden köye giderdik. Kahvede nutuk atardık. Sonra Yenice paketinin arkasına köylünün taleplerini yazardık. İşimiz biterdi. TV'nin yaygınlaşmasıyla durum değişti. Mesela bir köyde konuşuyordum. Fiyat artışlarının halkı nasıl da canından bezdirdiğinden filan bahsettim. Derken bir köylü ayağa kalkıp şöyle dedi:

'Beyim, geç bunları geç. Enflasyonu biz de biliyoruz. Sen hele bir anlat bakalım Suriye ile su meselemiz ne olacak'.."

Yukarıda sözünü ettiğim TV tartışmasına katılan bir öğretim üyesi anlatmıştı... Köyde genç bir adamla tanışmış. Adam karşısındakinin hoca olduğunu öğrenince başlamış yurt ve dünya meselelerinden bahsetmeye. Son derece aklı başında laflar ediyormuş. Bizimki adamı üniversite okumuş, sonra da köye yerleşmiş birisi sanmış. Sorunca, "Yoo," demiş köylü, "ben ilkokul mezunuyum, bunları TV'den öğrendim."

***

TV düşmanları bu ve benzeri örnekleri es geçiyor. TV'nin insanlar arasında ortak noktalar oluşturduğunu, böylece yeni bir sosyalleşme ve bilgilenme alanı yarattığını görmezden geliyor. Tekrar edeyim: Ben TV'nin eleştirilmesine karşı değilim. Ancak olumlu yönlerini de yabana atmayalım.

Yazı: Emre Aköz
Kaynak: