Mayıs sonları Haziran başlarında tarlalara dikilen tütünlerin kırım ve kurutma işlemlerine başlandı.
Abone olTütünün, özellikle Samsun'un Tekkeköy ve Bafra İlçeleri ile bağlı köylerinde, "eş, aş, iş" demek. Tütüne uygulanan kota nedeniyle üretici ise sıkıntılı. Fide yetiştirmeyle başlayan ve TEKEL ya da tüccara satışla son bulan 13 aylık tütün yetiştirme çilesi, 4. ayını doldurmak üzere olan tütüncü üreticisi tedirgin. Tütün, şeker pancarı, fındık, hububat ve çay konusunda hükümetin güven vermediğini belirten üreticiler, "Tarım politikaları 'Alternatif Ürün Yetiştiriciliği' başlığı altında sürdürülüyor. Devletin uyguladığı politikalar yüzünden tüm dünyada rağbet gören söz konusu ürünler Türkiye'de bitirilmeye çalışılıyor. Tütün, Yunanistan'da 7-8 Euro'dan alıcı bulunurken, dünyanın en kaliteli tütününün yetiştirildiği Samsun'un ve diğer illerimizin tütünü 3-4.5 milyon liradan alıcı buluyor. Çok uluslu şirketler umudumuz olan ürünlerden ellerini çeksinler. Çocuklarımızın geleceğiyle oynamasınlar. Başa getirdiğimiz hükümette milletin yanında olsun" dedi. Samsun'un Çamlıyazı Köyü'nde tütüncülük yapan Emine-Osman Gürcan çiftinin 6 yaşındaki kızları Selin, "Bunlar kuruyup satılınca babam bana elbise alacak" dedi. Tütüncü Bekir Yavuz, her yıl tütünü teslim etmeden fide çalışmalarının başladığını söyleyerek, "Devleti idare edenlerin çıban başı olarak gördüğü bu tütünü yetiştirmeyeceğiz aslında ama ne yapalım? Tütün, üreticisinin 13 ayını alıyor. Yani denkleri teslim etmeden 1-1.5 ay önce fide çalışmaları sürüyor. Haliyle üretimi bitirmeden tekrar başlıyoruz. Bu iş esasen yapılacak iş değil ama ne yapılacak. Türkiye'nin iş imkanları çok iyi. Her yer iş dolu da biz mi çalışmıyoruz? Eğer bu tütün bir işe yaramıyorsa, Yunanistan nasıl 7-8 Euro veriyor? Devlet üreticisinin önünü açacak. İhracat yollarını açacak. Kotayla, üretim kısıtlamasıyla milleti karamsarlığa düşürmeyecek. Biz tütünü Mart'ta fideliklere ekeriz. Mayıs'ta fideleri koparır tarlalarda açtığımız karıkları sulayıp toprağı yumuşatarak sivriçlerle iki büklüm dikeriz. Her gün tarlayı sularız. Fideler yetişir Haziran'da kırım işleri başlar. Bir taraftan kırarken, bir taraftan yabani otları temizler gece sabahlara kadar da tütün yapraklarını tek tek iğnelere dizeriz. Bu sırada ellerimiz delik deşik olur. Ne kadar yıkarsak yıkayalım ellerimizden çıkmayan ziftten dolayı yediğimiz yemek zehir gibidir. Dizilen tütünler iplere geçirilir, kurutulmak üzere salaçlara asılır. Havanın durumuna göre Eylül-Ekim ayına kadar kuruturuz. Sonra da Aralık'ta denk yapıp, denkleri nemden korumaya çalışırız. Eksperleri, 'Acaba tütünümüze ne kalite verecekler' diye beklerken yaşadığımız stresi kimse yaşamaz. Nisan'da satışa götürürüz, satışa götürmeden önce fideliklere ekim bir ay öncesinden başlamıştır" şeklinde konuştu. "Kotayı çıkaranlara ve sürdürenlere karşı kalbinin kırık olduğunu ifade ederek, "Serbest piyasa ekonomisinde arz var, talep var. Benim tarlam var, ekerim. İstediğim kadar eker, dikerim. Kimi ne? Tarla benim, emek benim. Sen alıcısın. Benim malımı ister alır, ister almazsın. Bir fiyat belirlersin, beğenirsem satarım, beğenmezsem satmam. Kota neymiş? Üretim planlaması yap. Bölgeler arası ürün yetiştiriciliğini teşvik et. Ama benim bildiğim işi elimden alıp, bana başka iş dayatma" diyen Bekir Yavuz, şöyle devam etti: "Milleti kendi haline bıraksınlar" "Yunanistan da kota koyuyor mu? Şimdi mısırı teşvik ediyorlar. Mutlaka Türkiye'de yabancı bir şirket vardır, ona rant sağlamak için bunu yapıyorlardır. İnsanı öyle şüpheci hale getirdiler ki kendi kanımızdan, canımızdan, milletimizden olanlara karşı şüphe duyar olduk. Şu milleti kendi haline bıraksınlar. 10 senede dünya lideri oluruz. Bıraksınlar artık yakamızı, canımıza tak etti. Milletin umutlarıyla, ekmekleriyle oynamasınlar. Üretim öyle TV ekranlarından bol keseden atmaya benzemez. Oturdukları yerden para kazananların ahkamlarıyla da bu ülke hiçbir yere gitmez. Bana, yani Bekirler'e köstek olmayacaksın. Kimseden de destek istemiyoruz. Bak o zaman Türkiye ne oluyor? Biz üretiyoruz. Sen de pazarlayacaksın. Bizim umudumuzu tüketmesinler. Sen işini doğru dürüst yapamıyorsan, suçlu ben miyim? Bu güzel ülkenin işini doğru dürüst yapan insanlara ihtiyacı var."