TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, çözüm sürecinin başarısızlığa uğramaması için gerekli tüm çabaların gösterilmesinden yana tavır aldıklarını ...
Abone olTÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, çözüm sürecinin başarısızlığa uğramaması için gerekli tüm çabaların gösterilmesinden yana tavır aldıklarını belirterek, bu huzur ortamını kalıcı kılacak olan en önemli unsurlardan birinin demokratikleşme paketi olduğunu söyledi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, TÜSİAD’ın 2013 yılı ikinci Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuştu. Bir süredir duraklamış olan Avrupa Birliği üyelik sürecinin yeniden hedefe yerleştirilip, rayına oturtulması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “TÜSİAD olarak bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu başlıklı 22 numaralı faslın hemen, ardından da yargı ve temel haklar başlıklı 23 numaralı başlığın ve daha sonra adalet, özgürlük ve güvenlik başlıklı 24 numaralı faslın müzakereye açılmasını ısrarla talep ediyoruz. Buradan AB üyelerine ve yetkililere seslenmek istiyorum; bu fasılların müzakereye açılmasından kim, ne zarar görebilir? Bu başlıkları kapalı tutmaktan kim, nasıl, ne fayda sağlayabilir. Bu alanda gerçekten AB’nin yapıcı ve samimi tutumuna ihtiyacımız var. Bununla birlikte AB üyeliği için bir hedef tarihin belirlenmesini de talep ediyoruz, istiyoruz” şeklinde konuştu.
"HÜKÜMETİN TEPKİSİNE DESTEK VERİYORUZ"
Arap Baharı ile yeşermeye başlayan demokrasi umutlarının Mısır’da yapılan ve herkesi hayal kırıklığına uğratan darbe ile büyük bir yara aldığını belirten Yılmaz, “Hükümetin verdiği ilkesel tepkiyi yürekten destekliyoruz. Darbe zehirdir, panzehiri ise demokrasidir. Bu bağlamda bütün bu toplumlara örnek olacak bir demokrasi ve hukuk devleti seviyesine ulaşmamız, onlara verebileceğimiz destek, en büyük yardım olacaktır. Arap Baharı’nın rüzgarları Suriye’yi etkilemeye başladığında ise Türkiye bu sürecin barışçıl bir şekilde yönetilmesi için çok gayret sarf etti. Fakat ne yazık ki iç savaş engellenemedi ve kriz bu boyuta vardığında izlenen siyaset etkili olamadığı gibi, Türkiye’nin savaşın bir tarafı gibi görülmesine de maalesef yol açtı. Bugün itibariyle ise uluslararası toplum siyasi bir çözüm için somut ilerlemeler kaydetmiştir. Umudumuz askeri bir müdahale olmaksızın Suriye’de kalıcı bir çözümün sağlanabilmesidir. Birçok ülkenin Türkiye’ye düşman olduğu söylemi ve başta batı dünyası olmak üzere çevremizdeki ülkelere yönelik kullanılan sert üslup Türkiye’nin uluslararası toplum nazarında sözünün ağırlığını azaltmakta” dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİ VE DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Konuşmasında çözüm sürecine de değinen Muharrem Yılmaz, hükümetin başlattığı çözüm sürecine başından beri destek olduklarını söyledi. Yılmaz, “Cizre’de gerçekleşen yatırım zirvesiyle, bu konunun ekonomik boyutunda, üzerimize düşen sorumluluğu alacağımız mesajını, en açık ve yalın bir şekilde verdik. Çözüm sürecinin, başarısızlığa uğramaması için gerekli tüm çabaların gösterilmesinden yana tavır aldık. Yaklaşık 10 aydır, ülke sathında şiddetin ve terörün durması, toplumun tüm kesimleri tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır ve bu durum, sürecin başarılı bir evresi olarak görülmelidir. Bu huzur ortamını kalıcı kılacak olan en önemli unsurlardan birisi gündemdeki yeni demokratikleşme paketidir” diye konuştu.
Paketin üç amaca hizmet etmesini beklediklerini anlatan Yılmaz, bunları ise şöyle sıraladı:
“1. Şiddet ve terörden arındırılmış olan ortamı ve toplumsal huzuru kalıcı hale getirecek siyasi adımların atılması. 2. Türkiye’de temel hak ve özgürlükler konusunda geriye gidildiğine dair son dönemlerde gözlenen ve yaygınlaşan izlenimlerin ortadan kaldırılması ve güven ortamının arttırılması. 3. AB süreci ve çözüm sürecinin gereklerine uygun bireyi esas alan özgürlükçü bir Anayasa hazırlama çalışmalarına ivme kazandırılması."
Demokratikleşme paketinin esasen Kopenhag Siyasi kriterlerinin yasalarla karşılanabilecek tüm eksikliklerini tamamlamak için çok önemli bir fırsat olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bu önemli fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek AB sürecinde Türkiye’nin elini olağanüstü şekilde kuvvetlendirecektir. Türkiye’nin bazıları kırk yılını aşmış, uzun bir faili meçhul veya aydınlatılmamış siyasi suikastler ve kıyımlar listesi var. Yıllardır gerçekler ortada yok. Hrant Dink’in ailesinin umutsuzluk haykırışlarına duyarsız kalmak mümkün değil. Türkiye’nin demokratikleşme paketini, yeni anayasayı, Kürt sorununun çözümünü konuştuğu bir dönemde, karanlıkta kalan bu acı olayları aydınlığa kavuşturarak, bu ağır yükten de kurtulması gerektiğini, bir kez daha belirtmek isteriz” diye konuştu.
(İHA)