TÜSİAD işsizlik raporuru açıkladı. Rapora göre her yıl 500 bin kişi istihdam edilmesi gerekiyor. Dernek, bu kadar yüksek işsizlikle AB'ye girmenin hayal olduğunu savundu.
Abone olTürk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından hazırlanan ''Türkiye'de İşgücü Piyasasının Kurumsal Yapısı ve İşsizlik'' konulu raporda, ''Türkiye'nin tam üyeliğine karşı Avrupa kamuoyunda çeşitli nedenlerle güçlü bir direnç varken, 10 yıl içinde nüfusu 80 milyona ulaşacak bir ülkenin bu kadar yüksek işsizlikle AB'ye girmesi hayal dahi edilemez'' denildi. Galatasaray Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel koordinasyonundaki araştırma ekibi tarafından hazırlanan rapor, düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. Raporda, kalıcı ve yüksek işsizliğin demokratik rejimde yavaş yavaş yapacağı tahribat nedeniyle uzun dönemde demokrasiye olan inancı zayıflatabileceği ve işsizliğe karşı çok yönlü bir mücadele başlatılmazsa sorunun daha da büyüyeceği vurgulandı. Halen 17 milyon civarında olan tarım dışı işgücünün uzun dönem artış eğiliminin yüzde 3 civarında seyrettiğine işaret edilen raporda, bunun dikkate alınması durumunda yaklaşık 2.5 milyon olan işsiz sayısının hiç olmazsa sabitlenmesi için her yıl en az 500 bin net iş yaratılması gerektiği, bu rakamın ise işsizlikle mücadelede ancak kısmi bir başarıya karşılık gelebileceği belirtildi. Yüksek işsizlik düzeyinin, Türkiye'yi AB'de Polonya ve Slovakya'dan sonra en yüksek tarım dışı işsizliğe sahip ülke haline getirdiğine dikkat çekilen raporda, ''Türkiye'nin tam üyeliğine karşı Avrupa kamuoyunda çeşitli nedenlerle güçlü bir direnç varken, 10 yıl içinde nüfusu 80 milyona ulaşacak bir ülkenin bu kadar yüksek işsizlikle AB'ye girmesi hayal dahi edilemez. İşsizlikle mücadele Türkiye'nin öncelikli gündem maddesidir'' görüşü dile getirildi. ''İSTİHDAM DOSTU BÜYÜME'' Ekonomideki büyüme oranına rağmen istihdam artışlarının beklenenin altında kaldığı ve istihdam yaratmayan bir büyüme yaşandığı kaydedilen raporda, şöyle denildi: ''İlk 6 ayda büyüme yüzde 12'yi bulurken, tarım dışı istihdam artışı yüzde 2.5 civarında kaldı. Yatırımlara dayanan olağanüstü yüksek büyümenin getirdiği istihdam artışları tümüyle özel kesimde gerçekleşti. Kamu istihdamı düşmeye devam etti. Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesinin yüzde 6 civarında olduğu yaygın bir görüştür. Ekonominin uzun süre yüzde 10'un üzerinde büyüyemeyeceği açıktır. Bu bakımdan halen büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin oldukça yetersiz kaldığı gerçeğinin değiştiğini söyleyemeyiz. Türkiye ekonomisinde büyüme istihdam dostu büyümeye dönüştürülmediği takdirde, işsizliğin düşmesi şöyle dursun, daha da yükselmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir. İstihdam dostu bir büyüme yaratabilmek için de mutlaka işgücü piyasasının istihdam artışını sınırlayan yapısal özellikleri belirlemek, ardından bu tür engellerin aşılmasına yardımcı olacak iktisat politikalarının tasarlanması gerekiyor.'' ''VERGİ YÜKÜNÜN HAFİFLETİLMESİ İHMAL EDİLEMEZ UNSUR'' Kayıtdışı ekonomiye de işaret edilen raporda, 2003 yılında özel kesimde SSK'ya kayıtlı ücretli sayısının yaklaşık 5 milyon 400 bin olduğu, bunun yüzde 58.7'sinin asgari ücretten beyan edildiğine ve bu yüksek oranın çok sayıda eksik beyanı gizlediğine dikkat çekilerek, kayıtdışılıkla mücadelenin mutlaka işgücü maliyetlerinde yapılacak indirimle eşgüdümlü olarak tasarlanması gerektiği vurgulandı. İşgücü ödemelerinde tüm istihdam vergileri olarak adlandırılabilecek kesintilerin yüzde 40-60 arasında değiştiği, bunun istihdamı olumsuz etkilediği belirtilen raporda, ''Türkiye makroekonomik istikrarını sağladığı takdirde, yıllık büyüme hızını ortalama yüzde 6 düzeyinde sürdürebilir. Bu büyümenin 500-600 bin net iş yaratması için istihdamı ortalama yüzde 3 artırması gerekiyor. Büyümenin son 2 yıllık performansı bu düzeyin oldukça altında kaldı'' denildi. Raporda, ücret düşüşünün istihdam açısından yararlı olmasına rağmen, uzun dönemde zararlı olduğu, istihdam ve gelir vergilerinin yükünün hafifletilerek büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin artırılabileceği vurgulanarak, ''Daha ileri giderek, bu stratejinin işsizlikle mücadelede ihmal edilemeyecek kadar önemli bir unsur olduğunu iddia edebiliriz'' görüşü belirtildi. ''SENDİKALAŞMADAN SAKINILMAMALI'' TÜSİAD raporunda, bulguların, toplu pazarlık kapsamının genişlemesinin beklentilerin tersine ücretleri düşürücü bir etki yaptığına işaret ettiği kaydedilerek, şöyle denildi: ''Toplu pazarlık kurumunun, ekonomik genişleme dönemlerinde çalışanların artan karlılıktan daha yüksek paylar almalarını sağladığını, buna karşılık ekonomik daralma dönemlerinde ücret artışlarını dizginleyici bir rol oynadığını tahmin ediyoruz. Klasik liberal bir yaklaşımla sendikanın mutlaka işgücü maliyetlerini artıran, dolayısıyla istihdam üzerinde olumsuz etki yapan bir etmen olarak görülmesi yanlıştır. Sendikalaşmadan sakınmak yerine, sendikalarla daha verimli bir ilişki içerisinde olmak işyerinde verimliliği artıran bir etken olarak da görülebilir. Toplu sözleşme sisteminin esas olarak istihdam edilenleri koruduğu, işsizler aleyhine sonuçlar verdiği de unutulmamalı. Toplu pazarlık sisteminde toplumsal açıdan temel sorun, işsizlerin cari ücretle hatta altına çalışmaya hazır oldukları halde istihdamın kısıtlanabilmesidir. Bu sorunla baş edebilmenin tek yolu, ücret pazarlığını mümkünse ülke geneline taşımaktır.'' Raporda, bulguların AB'ye üyelik perspektifi doğrultusunda toplu pazarlık uygulamasının yaygınlaşmasının ve merkezileşmesinin istihdamın istikrarlılığına ve makroekonomik performansa olumlu katkı yapacağını gösterdiği belirtildi. ''İŞSİZLİK TAZMİNATINDA AB İLE ARAMIZDA UÇURUM VAR'' İşsizlik tazminatı açısından Türkiye ile AB arasında adeta uçurum bulunduğuna dikkat çekilen raporda, işsizlik tazminatı kapsamının bir miktar genişletilerek daha çok işsizin yararlanmasının sağlanması gerektiği vurgulandı. Türkiye'de iş arama tekniklerinin çok ilkel kaldığına işaret edilen raporda, işsizlerin büyük çoğunluğunun bizzat kendileri veya ''eş dost'' kanalıyla iş aradıkları belirtildi. Raporda, uzun dönemde AB'nin işgücü açığını Türkiye'den karşılamasının ancak yeni kuşakları mesleki ağırlıklı ve daha vasıflı eğitmek ile mümkün olacağı, bu bakımdan eğitime ayrılan kaynağın ulusal bir tartışma konusu yapılması ve eğitime ayrılan kaynağın esaslı bir şekilde artırılabilmesi için hangi alanlardan kaynak aktarması yapılacağının ivedilikle araştırılmasının ulusal öncelik olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Yüksek işsizliği gelecek 10 yılda yüzde 10'un altına düşürebilmek için büyüme temposunun tarım dışında yüzde 3 oranında istidam artışı sağlaması gerektiği vurgulanan raporda, ''Bu artışı sağlamanın yolu da mevcut katılıkları olabildiğince azaltmaya yönelik kurumsal reformlar ile popülizmden uzak akılcı sosyal politikaları devreye sokmaktan geçiyor'' denildi. ''2005'TE DE RAPORLAR SUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ'' TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, toplantı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, bu yıl TÜSİAD olarak yargı, sağlık, sosyal güvenlik sistemi reformları ve gelir idaresinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili raporlar yayınladıklarını anımsatarak şunları kaydetti: ''Bugün de Türkiye'nin kanayan yarası, sosyal yarası olan işsizlikle ilgili rapor yayınlıyoruz. Biz sivil toplum örgütü olarak Türkiye'nin gündemine, yıllardır devam eden bazı yapısal sorunlarla ilgili çözüm önerileri getiriyoruz. TÜSİAD'ın bu işlevini çok önemsediğimi, 2005'te de benzer konularda veya yapısal sorunların devam ettiği konularda Türkiye'nin gündemine raporlar sunmaya, kamuoyuyla, bürokrasiyle, hükümetle paylaşmaya, tartışmaya ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu raporların yarar sağladığını düşünüyoruz.''