TUSAŞ Saldırısının Arka Planı
Pkk terör örgütünün Kahramankazan’da TUSAŞ tesislerine yönelik düzenlediği hain saldırı, sadece beş vatandaşımızı şehit etmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’ye uluslararası arenada önemli bir mesaj verme girişimi olarak da karşımıza çıktı. Bu saldırının zamanlaması tesadüf değildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya’nın Kazan şehrinde düzenlenen BRICS toplantısına katılırken böyle bir saldırının gerçekleşmesi, arka planda ABD ve Batı’nın müdahalesine dair ciddi soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
ABD’nin “Türkiye-BRICS” rahatsızlığı
PKK’nın Kahramankazan’daki TUSAŞ tesislerine yönelik saldırısı, ABD ve NATO içerisindeki bazı gizli fraksiyonların Türkiye’yi köşeye sıkıştırma ve stratejik tercihlerinden vazgeçirme amacı taşıyan derin bir operasyon olma ihtimali oldukça yüksek. Özellikle Pentagon ve CIA gibi kurumlar içinde Türkiye’nin bağımsız dış politikasından rahatsız olan bazı odakların, PKK gibi terör örgütlerini “vekalet savaşlarının” bir aracı olarak kullandığı biliniyor. Bu bağlamda, ABD’nin resmi politikası ile bu kurumların gizli operasyonları arasında bir ayrışma olabilir.
Türkiye’nin son yıllarda Rusya ile geliştirdiği ekonomik, askeri ve stratejik ilişkiler, Batı’nın, özellikle de ABD’nin rahatsızlığını fazlasıyla artırmış durumda. Türkiye’nin BRICS’e katılma isteği ve bu örgütle olan yakın ilişkileri, ABD’nin küresel hegemonya planlarına ters düşüyor. BRICS, dünyanın çok kutuplu hale gelmesine katkı sağlayan bir yapı. ABD ise tek kutuplu bir dünya düzeninin devamını savunuyor. Bu noktada Türkiye gibi güçlü bir müttefikin, BRICS gibi ABD karşıtı bir blokla iş birliğini derinleştirmesi, Washington yönetimini tedirgin ediyor.
PKK’nın bu saldırısıyla ABD’nin Türkiye’ye “Rusya’dan uzak dur, BRICS’ten çık” mesajı vermek istediği ortada. Türkiye’nin jeopolitik olarak daha bağımsız hareket etme çabası, Batı’nın kontrolünden çıkma sinyalleri veriyor. Türkiye’nin Rusya ile Suriye’de ortak operasyonlar yürütmesi, savunma sanayiinde S-400 gibi stratejik hamleler yapması ve BRICS’le entegrasyon girişimleri, ABD’nin çıkarlarıyla çelişiyor. Washington’un bu saldırıyı organize etmesi, Türkiye’ye hem doğrudan hem de dolaylı mesajlar vermeyi amaçlıyor.
Neden Savunma Sanayii?
TUSAŞ gibi stratejik bir hedefin seçilmesi, küresel savunma sanayiindeki çıkar çatışmalarını da gündeme getiriyor. Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiindeki büyük atılımları, özellikle yerli üretim insansız hava araçları (SİHA) ve askeri teknolojiler, uluslararası arenada bazı rahatsızlıklar yarattı. Türkiye’nin bu alandaki bağımsızlığı, küresel silah pazarında söz sahibi olan devletler ve şirketler tarafından istenmeyen bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu saldırı, Türkiye’nin bu alandaki yükselişini yavaşlatma girişimi olarak da değerlendirilebilir.
Küresel enerji ve savunma lobilerinin Türkiye’nin bölgedeki stratejik önemini baltalamak için böylesi saldırıları organize etmesi, daha önce de şahit olduğumuz bir durum. Savunma sanayiine yönelik yapılan bu tür saldırılar, Türkiye’nin hem askeri gücünü hem de ekonomik kalkınma projelerini hedef alarak, uzun vadeli bir zayıflatma planının parçası olabilir.
İsrail’in Rolü
Bu olayın arkasında sadece ABD değil, İsrail’in de parmağı olduğuna dair ciddi göstergeler var. İsrail, Türkiye’nin Filistin’e verdiği açık destekten ve İslam dünyası üzerindeki etkisinden fazlasıyla rahatsız. Türkiye’nin Orta Doğu’daki dengeleri değiştirme kapasitesi, İsrail’in bölgedeki çıkarlarına zarar veriyor. İsrail istihbaratının, PKK’ya verdiği desteği artık saklamaya bile gerek görmediğini biliyoruz. Bu saldırı, İsrail’in Türkiye’nin bölgedeki yükselişine karşı duyduğu endişenin bir sonucu olabilir. Tel Aviv, Türkiye’nin hem ekonomik hem de askeri olarak daha güçlü bir pozisyona gelmesini kendi güvenliği için tehdit olarak görüyor.
Türkiye’nin Filistin’e verdiği destek, İsrail’i Türkiye’ye karşı gizli ittifaklar kurmaya ve bölgedeki terör örgütlerine dolaylı yoldan yardım etmeye yöneltiyor. İsrail’in Türkiye ile yaşadığı gerilim ve Ankara’nın İslam dünyasındaki liderlik pozisyonuna oynadığı rol, bu tür terör saldırılarının arkasındaki dış etkenleri göz önüne seriyor. Tel Aviv, bu tür saldırılarla Türkiye’yi sindirme, dış politikada manevra alanını daraltma ve Filistin konusunda geri adım attırma peşinde olabilir.
Saldırının ardından Türkiye’nin gece saatlerinde Suriye ve Kuzey Irak’taki 32 terör hedefini imha etmesi, PKK’ya karşı net bir yanıt vermekle kalmıyor, aynı zamanda bu işin arkasında kim olursa olsun, Türkiye’nin kendi güvenliği için bedel ödetmekten çekinmeyeceğini bir kez daha dünyaya ilan ediyor. Aslında bu operasyon, sadece PKK’ya değil, aynı zamanda bu saldırının arkasındaki asıl aktörlere de bir cevaptır. Türkiye, saldırıların bedelini misliyle ödettiriyor ve bundan sonra da ödettirecektir.
Niyahetinde, TUSAŞ’a gerçekleştirilen bu hain saldırı, sadece yerel bir terör eylemi değil, uluslararası düzeyde bir mesajın parçasıdır. ABD’nin Türkiye’nin BRICS’e katılmasından ve Rusya ile yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlık bu saldırıyla açığa çıkmıştır. Aynı şekilde İsrail’in de Türkiye’nin bölgesel etkinliğinden rahatsız olduğu aşikâr. Ancak şurası kesin ki, Türkiye, bu tür saldırılara rağmen uluslararası arenada bağımsız duruşunu sürdürecek ve hem terör örgütlerine hem de onların arkasındaki dış güçlere gereken cevabı vermeye devam edecektir. Türkiye düşmanlarına asla geçit vermeyecektir.
Zalimler ne yaparlarsa yapsınlar, bu şerefli Devlet ve aziz Millet ne onların maşası olan terör örgütlerine ne de kendilerine boyun eğmeyecektir.
Selâmetle..