BIST 9.420
DOLAR 34,33
EURO 36,25
ALTIN 2.832,27
HABER /  GÜNCEL

Türköne ülkücüleri kızdıracak

Geçmişini sıklıkla eleştiren Mümtaz'er Türköne'nin bu sözleri ülkücüleri kızdıracak cinsten. Nasıl ülkücü oldu? Nelerden pişman, nelerden utanıyor?

Abone ol

Bu hafta Ergenekon davasındaki gelişmeler ya Susurluk kazasını ya da 28 Şubat dönemini işaret edince, Çiller’e de o dönem siyasi danışmanlık yapmış Prof. Mümtaz’er Türköne hem kendi geçmişiyle hem de Ergenekon'la ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. "Mafya yerine akademisyen oldum" dedi.

Vatan'dan Sanem Altan'a konuşan Türköne şunları söyledi:

SOLCULAR DÖVDÜ, ÜLKÜCÜ OLDUM

Çok anarşist bir gençtim, felsefi anlamda da. Çok da yaramaz... Mülkiye’de ikinci sınıftayken, 1974’teki Ecevit affıyla 68 kuşağı hapishaneden çıkıp okullara döndü. Okul birdenbire gerildi. Solun peygamber kabul ettiği adamlardı bunlar. Boykot ilan ettiler. Ben de dinlemedim, sınav vardı, ona girdim. Bunlar da gelip beni dövdü. Ben de ülkücülerin yanına gittim. Benzerlerimi de orada buldum. Dostluklar edindim. Böyle başladı. Herhangi birimizin neden solcu, neden sağcı olduğumuzla ilgili anlamlı nedenlerimiz olduğuna inanmıyorum. Takım taraftarı olmak gibi. Sosyalleşiyorsun.

FENA HALDE KULLANILDIK

Akademik hayatım boyunca niye düşmandık, cevabını hep aradım. Yanlış olduğunu düşündüğüm işler oluyordu. O iktidar kapışmalarının yarattığı bir şiddet vardı, gençlerin kendilerinin yaratmadığı. Bugünden bakarken, bizi kullandıklarını anlıyorum. Fena halde kullanıldık hem de. O kan deryası içinde, nefret içinde bu sonuçları çıkartmak çok zordu tabii.

SİMDİ YAZDIKLARIMA BAKINCA UTANIYORUM

Mülkiye’de liderdim, Ülkü Ocağı Başkanı’ydım. Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde yöneticilik yaptım. Gençlik liderleri sınıfındandım. 19 yaşındaydım. Ama kafa yarma, ateş etmenin dışında kaldım. Ülkücülerin dergilerini çıkardım. Şimdi yazdıklarıma bakınca utanıyorum. Sloganlar yaratırdım, hâlâ da kullanıldığını biliyorum.

BURJUVALAR DEV YOL'CU, KÖYLÜLER ÜLKÜCÜ

Biz, ülkenin ciddi bir Sovyet işgal tehdidi altında olduğuna inanıyorduk. Solun da bu amaca hizmet ettiğine inanıyorduk. Buna milli bir direniş olarak, ülkemize sahip çıkalım istiyorduk. Şehirli burjuva çocukluları Dev-Yol’cu, Kurtuluş’çu, Dev-Sol’cu oluyordu. Alevi Kürt çocukları Halkın Kurtuluşu, THKO. Taşralı şehirli çocuklar İslamcı, taşralı köylüler de ülkücü oluyordu.

ABDULLAH ÇATLI'YI TANIYOR

Muhsin Yazıcıoğlu başkanken, Çatlı ikinci başkandı, ben de yönetim kurulundaydım. Tabii ki tanıyorum. Ama 1978’den sonra hiç görmedim. Benim tanıdığım Çatlı, taşradan gelmiş, yağız, Anadolu delikanlısı, iyi dövüşen, iyi kavgacı, (bunlar önemli özellikler) son derece temiz ve masum bir yüzü olan ve herkes parkayla dolaşırken takım elbise giyen biriydi. Bir daha hiç görmedim ama Susurluk kazasında öldüğünde çok üzüldüm. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

BAHÇELİEVLER KATLİAMI YANLIŞTI

Bahçelievler Katliamı 1978’deydi. Yani 7 masum genci öldüren ya da öldürten adama “Sonra değişti” diye kızıyorsanız, ben de “Bu işte bir tuhaflık var” derim... Çok üzülmüştüm. Başlangıçta failleri belirlenmeden önce ülkücülerin yaptığına inanmamıştım. Ayrıca TİP de sol örgütlerin en yumuşağıydı. Düşman kabul etmememiz gereken bir partiydi. En ılımlılarıydı. Sola yönelik canice bir eylem planlıyorsanız, bunu TİP’e yapmazsınız. Bahçelievler Katliamı’ndan hâlâ içerde yatan Ünal var, oda arkadaşımdı, onun suçlu olduğuna hâlâ inanmam. O olaya karıştığına inanmam. Çok narin, duygulu bir çocuktu.

BOZKURT EFSANESİ DOĞRU DEĞİL DEDİ AFAROZ EDİLDİ

Arkadaşınızı mezara koyduysanız, insanlardan nefret ederek, öldürmek isteyerek yaşadıysanız bu travma bütün hayatınızı belirliyor. Bununla çok ciddi hesaplaşıyorsunuz. 80 öncesi çok hızlı yaşayan, 80’den sonra da birçok şeyi sorgulayan, entelektüel düzeyini tartışan, aykırı fikirlerini çok rahat ifade eden eski bir ülkücüyüm. Bu aykırılık yüzünden ülkücüler beni aforoz ettiler. Tehditler aldım “Bozkurt efsanesi doğru değildir” dediğim için. 1983’te hapisten çıktığımda mafya da olabilirdim. Ama akademik kariyeri tercih ettim.

SUSURLUK ERGENEKON'UN NERESİNDE?

Ergenekon’un varlığına inanıyorum. Susurluk’a da inanıyorum. “Susurluk, Ergenekon’un neresinde?” tartışmaları anlamsız. Devlet 1993’ten itibaren hukuk dışına çıkmış. PKK sorunuyla başetmek için adam öldürmüş. Yargısız infaz yapmış. PKK’ya yardım ettiği iddia edilen Kürt işadamlarına yönelik suikastler düzenlemiş. Devlet pis işleri için illegal bir örgüt kurmuş. Adı ne olursa olsun. Birbirinden ayırmaya gerek yok. Karanlık bir yerde iş görüyorsanız, zaten birbirinize temas edersiniz. Susurluk, Ergenekon’un kendisi. Susurluk, bu örgütün PKK’ya karşı kullanılan kısmını ifade ediyor. Çünkü 1990’da NATO ülkeleri kendi örgütlerini lağvederken Türkiye bunu yapmadı. Ordunun siyasete karşı mücadelesinde elverişli bir araç olduğu için muhafaza edildi. Hukuk dışı kullanıldı. Sonuçta Silivri Cezaevi’nde hepsi buluşuyor.

TANSU ÇİLLER NE ANLAR PKK'DAN?

Tansu Hanım’ın “PKK’ya yardım eden iş adamlarını biliyoruz”demesi bu işlerden hiç anlamadığını gösteriyor. Bir ekonomi profesörünün bu işlerden anlaması mümkün değil. Hep gaflarla doludur biliyorsunuz söylemleri. Tansu Hanım’ın belirleyici bir faktör olduğunu düşünmüyorum. Bir hanım olarak siz Başbakan olsanız ne yaparsınız, Tansu Hanım da farklı değildi. Ne PKK’dan anlar, ne terörden anlar, ne terörle mücadeleden anlar. Tansu Hanım terörle mücadele ve Susurluk konusunda çok naifti. Birikim olarak bu işlerden anlaması mümkün değil.