Türkler'e neden Nobel vermezler? İşte bu sorunun cevabını Radikal'den Türker Alkan yazdı.
Abone olTürkler'e neden Nobel vermezler? İşte bu sorunun cevabını Radikal'den Türker Alkan yazdı.
Yazar: Türker Alkan
Kaynak: Radikal
--------------
Az bulunur Prof.'lar
Yıllardır söylenir dururuz: "Bir Nobel bilim ödülü alamadık gitti! Bizim neyimiz eksik, neden vermezler şu ödülü?"
Vermezler, doğru olan da vermemeleridir. Zaman zaman öyle bilim adamlarıyla karşılaşıyoruz ki, hazır verilmiş ödülleri de geri almalarından korkuyor insan.
Dünkü Radikal'in manşetiydi: Tuzla Belediyesi, evlenen çiftlere "Aile İlmihali" dağıtıyormuş.
"Ama bu dağıttığınız kitap Medeni Yasa'ya aykırıdır, şeriat propagandası yapıyor," denince, "Ya öyle mi, hiç farkında değildik," denmiş. Hep öyle derler, alıştık buna. Durumu inceleyecekler.
Kocanın eşine dayak atma hakkı, erkeğin dört kadınla evlenebilmesi, içki içene 80 değnek ceza verilmesi, suçu işleyen köleyse cezanın yarıya inmesi... Bütün bunlara alıştık. AKP başta kaldıkça alışmaya da devam edeceğiz.
Ayrıca sayılıp dökülen bu 'ilmihal hükümlerinin' çoğu Kuran'dan alınma, bilinen şeyler.
Beni şaşırtan şey, bu "Aile İlmihali"ni yazan profesörün izlediği bilimsel yöntemdir. Kitaba göre, akraba evliliği zararsızmış. Bilimsel kanıt hazır: 'Zararlı olsa İslam zaten yasaklardı!'
Bu mantıkla, İslam yasaklamadığına göre, radyasyonun da zararsız olduğunu bilimsel olarak kanıtlamış mı sayılacağız? Herhalde!
Ortaçağda kaldığını sandığımız skolastik anlayışın güzel bir özetidir bu. Hem de doğrudan doğruya halk sağlığını ilgilendiren bir konuda, devletten maaş alan, çocuklarımızı eğiten bir profesör bunları söyleyebiliyor.
Geçen yıl ağustos ayında dağıtılan bir kitapçığın yazarları arasında gene bir profesör vardı. Bu kitapta da şu tür garip önermeler dikkati çekiyordu:
"Helaya başınız örtülü girmek, kıbleye karşı durmamak, ayakta işememek, sol ayakla girip, sağ ayakla çıkmak gerekir. Def-i hacet esnasında batı ve doğu tarafına dönün. Kıbleyi önünüze almayın ve arkanızı da dönmeyin."
Ülkemizde akademik unvanların verilmesinde ciddi bir sakatlık olmalı. Özellikle son yıllarda bu profesörlere benzer akademisyenlerin sayısında ciddi bir artış var.
Bu profesörlerin çoğu yanılmıyorsam ilahiyat fakültelerinden çıkıyor. Bu fakültelerden çok iyi bilim adamları da çıktı. Fakat, sayıları az da olsa bu düzeyde akademisyenlerin çıkması bu fakültelerin saygınlığına gölge düşürecek bir durum yaratıyor.
Bu fakültelerin bir sorunu çok fazla içlerine kapanarak hep kendilerine benzeyen kişilere akademik unvan dağıtmaları olabilir. Belki akademik terfilerde kendilerine benzemeyenleri de jürilere alma seçeneğini düşünseler iyi olur.
Çocuğunuza bu profesörlerin ders vermesini ister miydiniz, bilmiyorum. Ben istemezdim.
Bu konuda daha başka seçenekler de düşünülebilir. Fakat gittikçe küçülen dünyanın önüne bu profesörlerle çıkmak istemiyorum.
Bu zevat sonunda bize bir Nobel ödülü kazandıracak olsa bile, kalsın, istemiyorum.