BIST 9.539
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 2.992,52

Türkler entegre mi oluyor, asimile mi?

Avrupa'da entegrasyonun doğru algılanması, asimilasyonla arasındaki ince çizginin iyi belirlenmesi gerekmekte...

Avrupa'da entegrasyonun doğru algılanması, asimilasyonla arasındaki ince çizginin iyi belirlenmesi gerekmekte...

Kaldı ki asimilasyonun belki de daha doğru bir yol olduğunu savunanlar da az değil...

Entegrasyon; öz benliği ve kültürü koruyarak yabancı toplum ile bir arada yaşama eylemi. Kendi benliğinin ve kültürünün bilincinde olmayanların, yaşadıkları topluma sağlıklı bir şekilde uyum sağlamalarını bekleyemeyiz (aksini savunanlar da var).

Entegrasyon; uzun/yavaş, insani unsurları dikkate alan bir süreçtir.

Entegre olacak olan kadar, entegre olunacak olanın da buna istekli olması gereklidir. Bir başka ifadeyle sarılmak, kucaklaşmak için iki kişinin de kollarını açması gerekir.

Dünyaya açılmak, farklı ülkelerde yaşamak, kendi kişiliğine, kültürüne, özüne bağlılıkla çelişmez. Aksine zenginleştirici bir olgudur. Bu bağlamda; bulunulan ülke ile anavatan arasında bir köprü oluşturulabilir.

Kendi kültürünü evrensel kültür içerisinde koruyup geliştiren ve farklı kültürlerle kaynaştırabilen bireylerin yetişmesi günümüzde oldukça önemlidir.

Bu anlamda kendilerine güvenen, yaşadıkları her ortamda çevresindeki insanlarla kolayca iletişim kurabilen, farklı kültür ve mizaçta olan insanlara karşı hoşgörü ile bakabilen, ülkesini seven, yaşadığı topluma saygılı, kendisine ve anavatanına karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve yerine getiren bireylerin sayısının artırılması oldukça önemlidir.

Bugün çözülmeye çalışılan sorunların başında; bu kalıcı nüfusun bir yandan bulunduğu ülke toplumuna uyum sağlarken, diğer yandan, anavatanlarıyla olan kültürel bağlarını muhafaza etmesinin ne şekilde gerçekleştirilebileceği gelmektedir.

Bu amaca yönelik çabalarda, üçüncü kuşak olarak adlandırılan gençlerin eğitimi önemli bir yer tutmaktadır. İçinde yaşadıkları topluma uyum sağlamaları, eşit şanslara sahip olabilmek için, yeterli eğitim ve öğrenim görmeleri ve bulunulan ülke diline vakıf olmaları ne denli önemliyse, aileleri ve anavatanla olan ilişkilerinin sağlıklı biçimde korunması bakımından Türkçe'ye yeterince vakıf olmaları da o denli önem taşımaktadır.

Kaldı ki, bu konuda yapılan pedagojik araştırmaların sonuçları da, anadilini yeterince bilmeyen bir gencin, ikinci bir dili öğrenmekte büyük güçlüklerle karşılaştığını göstermektedir.

Dil bilimcilerin üzerinde tam olarak mutabık oldukları genel prensip; ''kendi dilini iyi bilen bir kişinin, bir yabancı dili daha iyi öğrenebileceği'' şeklindedir.

Gençlik demek: hareket, enerji, iyimserlik, umut, inanç, heyecan ve gelecek demektir. Gençler kim olduklarının bilincinde olmalı, potansiyellerinin farkına varmalı, kendilerini keşfetmeli ve fethetmelidirler.

Yurtdışındaki Türk toplumu kendi değerlerini değerlendirme aşamasına gelmiştir. Toplumun geleceğinin güvencesi, iyi eğitim görmüş aydınlık fikirli, yaşadıkları toplumda saygın konuma gelmiş, gönüllerinde Türkiye sevgisi olan gençlerdir.